Benim gerçekten sevdiğim insanlar azdır, beğendiklerim ise büsbütün az. Dünyayı görüp tanıdıkça hoşnutsuzluğum artıyor. İnsanların iç yüzünün nasıl hiç göründüğü gibi çıkmadığını; iyi ya da akıllı gibi görünenlere bile nasıl hiç güven olmadığını her gün daha açıkça anlıyorum.
_Aşk ve Gurur_
Şeyh amcası tarafından tecavüze uğramış ve ölüm kararı verilmiş Meryem ; askerî görevini sert eğitimlerle tamamlamış, günahlardan sadece şeyh olan babasından korktuğu için sakınan Cemal ; Harvard'tan İstanbul'a hikâyesi olan, zengin bir eşten kaynaklı bolca lükse alışmış Profesör ; bunların toplumun kesimlerini ve düşünce biçimlerini simgeleyen karakterleri...
Öldürülmesi için Cemal'e teslim edilen ve ölümü bekleyen Meryem'in hayatının şekillenmesi, tecavüze uğramasının onun suçu olmadığını ve kadın olmasının bir kabahat olmadığını anlayıp doğruyu bulup hayatına yön verecek güce sahip oluyor.
Cemal ise babasının dini kullandığını, dinle ilgisi olmadığını, milletin körü körüne inandığı ama din ile ilgisi olmayan şeylerin olduğunu ; dinin hoşgörüsü ve güzelliğini fark eder. Güçlü oluşunun,korkusuz oluşunun bir çocuğunun ölümüne sebep olmasına gerekmediğini anlar. Karanlık ve sefillikle dolu köye bir daha gitmez.
Tüm lüksü, rahat hayatını bırakıp boşluğa düşen ve kendini sorgulayan Profesör,hayatın anlamının bu şatafatlı hayatta olmadığı, düşüncelerin ve davranışların etkili olduğunu uzun düşüncelerden sonra anlar ve kendini değiştirir. O para dolu hayatını bırakıp annesinin yanına gider ve mütevazı bir hayata adım atar.