"Neden hem bu kadar yalnız, hem bu kadar uzağız birbirimizden? Neden hem bu kadar kalabalık, hem bu kadar insansız kaldı bu dünya?" (Syf 228)
Biliyor musunuz, Gökhan Özcan’ın Açık Penceresi tam da adına yakışan bir kitap. Okurken sanki bir pencere açılıyor ve içeri temiz bir hava doluyor. Öyle uzun uzun anlatmadan, karmaşık cümleler kurmadan, ama her kelimenin altını doldurarak yazıyor. Hani bazı yazarlar vardır ya, onların kelimeleriyle dertleştiğini hissedersin, işte bu kitap da öyle. Sıradan gibi görünen ama içimize işleyen meseleleri öyle bir anlatıyor ki, sanki gün içinde durup düşündüğümüz ama adını koyamadığımız şeylere tercüman oluyor.
Dili çok sade ama etkileyici. Öyle edebi süslerle dolu değil ama okudukça bir şeylerin içimize sindiğini hissediyoruz. Bazı kitaplar vardır, olay anlatır, bazıları ise ruh haline dokunur. Açık Pencere ikincisinden. Bazen hayata dair bir hüzün, bazen de ince bir gülümseme var satır aralarında. Okurken kendi düşüncelerinle baş başa kalıyorsun, sanki biri sana “Bak, aslında böyle de düşünebilirsin.” diyormuş gibi.
Eğer gündelik hayatta gözden kaçırdığın ayrıntıları fark etmek, iç dünyanda küçük ama derin izler bırakan bir kitap okumak istiyorsan, Açık Pencereyi mutlaka denemelisin. Sakin ama etkileyici bir yolculuk vadediyor.
Açık PencereGökhan Özcan · Vadi Yayınları · 2019412 okunma
☆☆☆
*Çünkü çocukluk öyle bir şey ki, insan ondan daha güzel başka bir şey bulup çıkaramaz yaşadıkları arasından.*
*Öyle bir şey ki çocuk olmak, sanki kalabalık hayatımızın içinde ışıl ışıl bir lunapark, döneduran bir atlıkarınca.*