Madem şu çiğdemin bir fikri; şu serçenin özel eşyası; şu taşın yarına kalma kaygısı yok, bunların hiçbiri bende de olmasın... Diye çok düşündüm. Hatta kendimce birtakım kararlar bile aldım. Ama olmuyor. Bir yandan yazdıklarım vasıtasıyla fikir beyan ediyor, bir yandan olmadık şeylerin koleksiyonunu yapıyor, bir yandan da yarına daha fazla
Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi bir çok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim.
`Yeryüzünde ilk üniversiteleri Müslümanlar kurmuş!´
`Dünyanın dört bir yanından insanlar Bağdat'ta ilim tahsil etmeye gelmiş!´
`Avrupalılar edebi miraslarını kaybettiği sırada ona Müslümanlar sahip çıkmış ve öğrenmek için onlar bize gelmek zorunda kalmış. İspanya tüm dünya için bir örnek olmuş...´
Tüm bunları anlatmaya bayılıyoruz; fakat şimdi...neden bahsedeceksiniz? Ne yaptık? İnsanlar olarak ortaya ne koyduk? Dünya medeniyet mirasına nasıl bir katkıda bulunduk? Artık ekranlarda sadece bir yerleri havaya uçurduğumuz yahut bir kaosa sebebiyet verdiğimiz için görünmeyi başarıyoruz.
Boş yere hayallere kapılıp şu insan denen yaratığa bel bağlamamalıydım. Çünkü, yüzyıllardır çözülemeyen acayip bir bilmeceydi insan. Derinlerden daha derin bir sırdı ya da ucu bucağı olmayan, içi pisliklerle, içi eşsiz güzelliklerle dolu, alabildiğine karanlık ve karmakarışık bir evrendi.
+Sevdiğin biri var mı?
-Evet.
+Seni seviyor mu?
-Evet.
+Söyledi mi peki?
-Hayır.
+Nereden biliyorsun?
-Her seferinde kitaplarımı geri verirken içine çiçek koyuyor.
+O da insanlığı kurtarmak istiyor mu?
-Evet.
+Nereden biliyorsun?
-Altını çizdiği cümlelerden
Ekmek ve Çiçek filminden bir alıntı.🥖⚘
Bilimin tek istediği, kullanılmış otomobil alırken ya da TV reklamlarından gördüğümüz ağrı kesicilerin kalitesini denerken gösterdiğimiz kuşkuculuğu diğer konularda da kullanmak.
Öyle bir kapı olmalı ki çal ınca, insana hiç
bir şey sormadan açsalar; kapının
ortasındaki küçük pencereden bakıp da
kim o demeseler. Sonra hemen içeri
alsalar beni. Ben anlatmak istesem bile,
hemen sustursalar: biz her şeyi biliyoruz.
Her şeyi biliyor musunuz gerçekten?
Evet. Neden sormuyorsunuz ayrıntıları?
İstediğin zaman anlatırsın. Sana
dinlenme fırsatı verdiğimizi de sanma.
Hiç anlatmasan da olur.
İstediğin zaman gidebilirsin. İstediğin zaman
dönebilirsin. Anlayış da göstermiyoruz
sana. Özellikle buna çok sevindim.
Anlayış göstermenin sende bir gerginlik
yaratacağını, ne zaman isteyecekler
endişesini doğuracağını biliyoruz. Sen
sormasaydın bunları bile anlatamazdık .
Hiç bir sözü sonuna getirmeyi
düşünmüyoruz. Yaşama şartlarını açıklar
mısınız?