“Okyanusun fırtınasını, fırtınaya tutulmuş gibi değil de durulukla anlatırsan, okyanus da fırtına da senin olur. Çalkalanması gereken, betimlediğin okyanus olmalı, kalemin değil.”
Irk baskı altında kalmak veya imha edilmek tehlikesine düştüğü zaman, kanuna uymak meselesi artık ikinci derecede bir rol oynar. Bu taktirde, mevcut hükümetin tamamen yasal araçlara dayanmasının önemi pek azdır. Zalimler iktidarda kalabilmek için her yolu denerler.
Bu yeryüzünde iç ve dış esaretten kurtulmak için yapılmış bütün mücadeleler-ki tarihte bunların harika örneklerine tesadüf ediyoruz- bu prensibe dayandırılmıştır.
İnsanların hukuku devletin hukukundan önce gelir. Eğer bir ulus insan hukuku uğrunda giriştiği mücadelede mağlup olursa talihin terazisi işi tartmış ve bu fan dünyada onun mutluluğa hakkı olmayacak kadar hafif olduğu görülmüş demektir. Çünkü hayatı için mücadeleye hazır olmayan veya buna gücü bulunmayan bir ulus, yaratan tarafından mahvolmaya mahkum edilmiştir.
Dünya korkak uluslar için yaratılmamıştır.
Çünkü bir şey vardır ki bunu unutmamak lazımdır,unutmaya hak yoktur. Çoğunluk hiçbir zaman bir adamın yerini tutamaz. Çoğunluk daima yalnız ahmakları değil alçakları da temsil eder. Yüz boş kafa nasıl bir akıllı adamdan üstün olamazsa; yüz korkak heriften de hiçbir zaman kahramanca bir karar beklenemez.