"Uykumu sizden gayrı kimin için böleyim
Arzuhalim sizedir değil mi ki köleyim
Varayım yalvarayım kapınızda Tan-rı'ya
Yoksa düşeyim dile eşiklerde öleyim."
"Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat"
Yılın en uzun gecesinin hangi gece olduğunu müneccimler ile takvim düzenleyenler asla bilemezler. Onun hangisi olduğunu ancak gama müptela olmuş âşık bilir.
Aşk yalnızca bir bakıştır; gerisi vesairedir... O ilk bakıştan sonra âşık durmadan sevgiliyi seyretme, onu görme arzusu duyar. Çünkü göz ruha açılan büyük bir penceredir. Gönlün sırlarını keşfe çalışır ve en gizli düşünceleri bile açığa vurur.
Leyla Mecnun'a seslendi:
"Ey aşık! Neyin varsa getir!"
Aşkın aklını yağmaladığı Mecnun'un canından başka birşeyi kalmamış mecnun cevapladı:
"Şimdi sahip olduğum tek şey yaralı bir kuşa dönmüş canım dır. Ver de hemen vereyim."
Leyla güldü:
zaten ölümle hayatın uzaklığı, ölümle hayatın yakınlığı kadar değil midir?
"A yiğit !...Ben senden bunu ne vakit istesem alırım, başka neyin var?!..."
Bu söz üzerine Mecnun biraz düşündü, eprimiş yakasından çıkardığı bir iğneyi Leyla'ya sundu:
Bundan başka hiçbir nesneye sahip değilim. Bunu taşımamın sebebi ise hayalinin peşinde düştüklerimde ayağıma batan dikenleri çıkartmak içindir.
Leyla:
"İşte ben tam da onu arıyordum. Aşkta gerçek isen, bu iğne sana nasıl layık oluyor, a perişan aşık!..Bencileyin bir güzelin peşindeyken ayağına bir diken batsa o dikeni çıkarmak doğru olur mu? Eğer o dikeni çıkarırsan seninkine vefa derler mi?!..Leyla'nın aşkıyla ayağına batan diken, onun başkalarına armağan edeceği yüzlerce gül demetinden daha değerli değil mi yoksa?"
Yârin dehânı sırr-ı nihândan haber verir
Güftâre gelse sihr-i beyândan haber verir
Hışm ile baksa vermez aman Rüstem-i zaman
Kirpiği kaşı tir-i kemandan haber verir
(Sevgilinin dudağı gizli sırlardan haber verir.
Lütfedip konuşmaya başlasa güzel sözün nasıl bir şey olduğu anlaşılır.
O ki zamanımızın Za-loğlu Rüstemi sayılır; eğer sitem ile bir kerecik bakacak olsa, kirpiği ve kaşı, ok ve yaydan haber verir.)
Bir kerre dokunsan teline sâz-ı derûnun
Bin türlü nevâzişle düzelmez bozulunca.
Gönül sazının teline hata ile bir kere dokunmaya gör;
Eğer bozulursa artık bin defa tamire kalkışsan yine düzelmez.
(İbrahim paşa)
Akşamın ılık meltemleri filbahrilerin kokusunu fesleğenlere karıştırıyordu. Vuslatın derinliğinde kucaklaşmışlardı. Sevgilisinin zülüfleri ilk kez yüzüne değdiğinde içi ürperen delikanlı sordu:
"Işığı görüyor musun?"
"Şu kaybolmayan ışığı mı?"
"Evet!.. Tıpkı kalbimdeki sen gibi..."
"O ışık gibi ben de kalbinden hiç kaybolmayacak mıyım?!"
"?!.."
Gözlerinden yaşlar döküldü...