Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.8
Edep yolcusu
Edep yolcusu
@__Rabia__
84 okur puanı
Eylül 2019 tarihinde katıldı
Sen bir okur için ne hoş ne huzur dolu bir yolculuktun. Edebi sanatların bu denli etkileyici ve özgün kullanıldığı başka bir eserle tanışmadım. Çok güzeldi. İyi ki sevgili Nuriye Çeleğen hocamızın kitaplarına rastlamışım. Henüz bu kitapla karşılaşmamış olanlara bu lezzeti tattır Rabbim. Amin.
Kitabı bitirmekte oldukça zorlandım. Kitap hakkında yazılan incelemeleri okuyunca acaba benim okumamda mı bir sıkıntı var diye hayret etmiştim. Çünkü çok beğenilmesi beni şaşırtmıştı.
Kitabın ismi ile içeriği birbiriyle uyuşmuyor. İçinde derviş aramayın bulamayacaksınız. Ben de bu beklenti ile elime almış ve konuların kopuk kopuk ve dervişe yakışmayacak tavır ve fikirlerin bol olduğu enteresan bir kitap ile karşı karşıya kaldım. Bol tasvirlerin arkasına saklanmaya çalışılmış tuhaf , İslam'dan müslümanlıktan uzak fikirler.
Okumak benim için zaman kaybıydı.
Osmancık ' ın bey, gazi ve gazi han oluşu ile birlikte Osmanlı'nın kuruluşu birtakım sembollerle akıcı bir dille anlatılmış. Osmancığın içsel gitgeller ile beraber sancılı sürecin sonunda kendini buluşu Ede balı desteğiyle gerçekleşiyor. Birnevi olgunlaşma süreci olarak da düşünülebilir. Osmancık dünyayı madde olarak algıladığı için ilk zamanlar dünya ona çok büyük geliyor. Fakat kendi öz yolculuğuna dönüş ile birlikte Malhun hatunun aşkıyla başlayan yolculuk bir devletin kuruluşuyla son buluyor.
Edebalı'nın tekkesinde birtakım sembolik unsurlar var . Rüya , Bizans ve Selçuklu sikkeleri, Malhun hatunu ilk görüşü, babası Ertuğrul Beğ Gazi 'nin okuduğu Kur'an-ı Kerim (mushaf olarak geçiyor metinde). Yıllar sonra oğlu Orhan'ın da bir gece geçireceği kaldığı oda.
Okur Takip Önerileri
Müşâhedât kelime karşılığı olarak "gözlemler" şeklinde ifade edilebilir. Kitap da birnevi gözlemlerin aktarılması biçiminde okuyucuya sunulmuş. Ahmet Mithat Efendi hem roman kahramanı hem de yazar olarak karşımıza çıkıyor. Ormanda iyilik ,kötülük ; güzellik çirkinlik bir arada verilmiş. Örneğin Aganvi kötü yola düşmüş bir kadınken
Kitabı bitirdikten sonra İslamiyet'in ne kadarını yaşadığımı sorgulatan bir kitap oldu. Okurken hatırlatılan her iyiliği güzelliği yapma yapabilme isteği doğdu içimde . Ne güzeldi .
Nereden geldiğimizden başlayıp ölüme , kabir ziyaretlerine kadar bölüm bölüm ayrılmış akla gelebilecek konulara yüzeysel bir bakış atmak isteyenlerin okuması gereken bir eser olmuş. Detay ayrıntı yok.Öğretme amacı güden bir ders gibi değil de ne zaman nasıl davranmalı, nasıl bir Müslüman olmalıyızın cevabını veren samimi bir eser .
Kitabın sonunda ise Peygamber Efendimizin hayatına kısaca değinilmiş. Ve son cümlede de "Allah , hepimizi onun şefâatine nâil eylesin! Âmin." duasıyla kitap sonlanmış. Yürekten bir âmin de tüm okur ve okuyacak olanlar için inşallah.
Kelimeler ve şeyler programından yine öneri olarak duyup aldığım bir hikâye kitabı. İçerisinde 15 öykü barındıran 86 sayfalık bir eser. Yine okuduğum için vakit harcadığım için pişman olmadığım bilhassa iyi ki dediğim bir kitap oldu.
Zaman hızla akarken anlık yaşadığımız belki de gündelik hayatımızda çoğu kişide karşılaştığımız davranışlar, hareketler, duygular yazar tarafından öyle güzel aktarılmış ki. Anlattığı o an gözünüzün önüne sizi hiç zorlamadan geliveriyor. Bu yüzden yazarın çok iyi bir gözlemci olduğu izlenimi uyandırdı bende. Hem de çok iyi bir gözlemci. En ufak ayrıntıyı bile gözden kaçırmayan bir yetenek. Yazarın kendine özgü cümleleri sizi de düşündürecek. Seveceksiniz.
Okuduğum kitap içinde geçen kitap isimlerini de çok severim. Bu kitapta adı geçen ve merağımı celbeden İbn Hazm 'ın "Güvercin Gerdanlığı"oldu. Okuyacak olanlara tavsiye edilmeye değer bu kitabı akıcı okumalar.
Ahh Aliman yaktın her bir okurun ciğerini. Göz yaşı oldun süzüldün yanaklardan,sızı oldun inlettin yürekleri. Sen savaşın soğuk yüzünü yaşayan yitip giden bir gonca güldün.
Kendini vatan toprağına adamış Suvankul, yaşayacakları yarım kalmış toprağın evladı Aliman'ın sevdası Kasım, vatan toprağına hizmet yolunda hedefine ulaşamadan yitip giden bir can Maysalbek , Körpecik yaşında vatan borcunu canıyla ödemiş Caynak... Yiten bu canlar savaşın götürdükleri. Savaşta ne bedeller ödeniyor, ne acılara sabırla metanetle katlanılıyor , ne zorluklarla mücadele ediliyor. Alın size cevabı. Bir roman değil, satırlara yazılıp geçilmiş bir eser değil elindeki bu kitap . Acı gerçeklerin ta kendisi. Geride kalan kadın çocuk yaşlıların yaşam savaşı. Bu mücadeleye tanık olacak gücü bulan herkesin okuması temennisiyle. Her insanoğlunun toprak ananın sözlerine kulak vermesi dileğiyle.
İki kız bir erkek kardeşin her bölümde başından geçen olayların öykü öykü toplandığı bir eser. Kitap aslında çeviri bir eser olduğu için bazı yerlerde kültürel anlamda ( bana göre ) okuyacak olan çocuğa farklı gelebilecek cümle ya da davranışları kapsıyor. Bunu göz ardı edersek genel anlamda (çocuk; masumiyet demek, saflık demek ,iyi niyet demek ,mutlu etmek demek, iyilik demek... ) çocuğun ne demek olduğunu hatırlatan bir kitap oldu benim için.
Tüm okuyanların , okuyacak olanların kalbi çocuk merhametiyle dolsun dileklerimle.
Türk öykücülüğünün çok iyi yerlere taşındığının kanıtlarından biri olarak gösterebileceğim bir kitap. İçinde 12 öykü bulunuyor. Bana göre en etkileyici olanı kitaba ismini veren "Buraya Bakarlar" isimli öyküydü. Yazarın benzetme ilgisi kurarak oluşturduğu cümleler bana çok etkileyici geldi. Hikayeler sıradanmış gibi başlayıp sıradan olmayan, vurucu biçimde sonlandırılmış. Bu da okuma zevkini artırdı açıkçası.Öyküseverler rahatlıkla listesine eklesin derim.
Kitabı listeme eklememe vesile olan "Kelimeler ve Şeyler " programı oldu. Bu program sayesinde tanıştığım diğer kitaplar da umarım hep böyle zamanımı ayırdığıma değecek eserler olur. Bol beğenili okumalar...
Ahmet Rasim'in çocukluk hayatında değiştirdiği tüm mekteplerden ve bu mekteplerde şahit olduğu falakalardan bahsettiği anı türündeki eseri. O dönem Osmanlı mekteplerinde çocuklara eğitimin korkuyla verildiği ve eğitmenlerden ne denli korkulduğu kitabın genelinde bahsedilen mevzu olmuş.
Günümüzde de uygulanması konusunda bir çok kişinin hemfikir olacağı amin alayı Ahmet Rasim'in gözünden coşkuyla okurun gözleri önüne serilmiş. Çocukların bebeklikten aile içinde nasıl yetiştirildiği , saygıda el öpmenin önemi, eski Türk mimarisinin özellikleri, Osmanlı aile kültürü, Osmanlı'da çocuk oyunları... gibi konulara da bu eserde rastlamanız mümkün.
Kitabın içinde yer alan bilinmesi öğrenilmesi gerekenler: Bestekâr Mehmet Zekai Dede, "Kad fetehallahü"(Güftesi Şeyh Mehmet Bekri'ye ait, âmin alaylarında okunan mektebe başlama ilahisi.),Hoca Tahsin ( Tabiat ilimleri konusundaki yetkinliğiyle tanınan bilgin ve eğitimci), Esma-yı Türkiyye (Osmanlıcanın etkisindeki Türkçe kelimelerin unutulmaması için hazırlanan bir kitap.)
İçinde 8 öykü bulunan bir Mustafa Kutlu eseri daha. Kitapta öyküler aslında birbiriyle bağlantılı kurulmuş. Çünkü hayatlarından kesitler anlatılan kişiler kitabın asıl kahramanı Süleyman Koç ile bir şekilde bağlantılı. Süleyman'ın hikayesinden başka eşi Zinnure, ustası Kambur Hafız, dayısı Rafet Efendi , felsefe hocası Şinasi Bey ve aynı kasabada yaşayan Sabahat'in hikayeleri anlatılmış.
Yazar lunapark motifini aslında hayatın ta kendisine benzeterek okura sunmuş. Dünya'nın tam ortasında , kapitalizmin ördüğü duvarlar arasında, insanların boş telaşlar içinde oradan oraya koşturduğu bir yaşam anlatılıyor gibi geldi bana. Tam da içinde bulunduğumuz dünya gerçekten.
Kitap Süleyman Koç, eşi Zinnure ve kızı Fatma 'nın lunaparka gelişiyle başlıyor. Bakalım kitabın sonunda Süleyman ve ailesi örülen bu duvarlar arasındaki lunaparkın çıkışını bulup bu engellere kafa tutabilecekler mi? Keyifli okumalar...
Halil Cibran ile tanışmam "Gezgin " isimli hikaye kitabıyla oldu. Bazı kitaplar vardır okumanız gereken ve sizi bir şekilde bulur . Ardından sizde ufak ufak izler bırakır. Bu eser de benim için öyleydi açıkçası. Hikayeler standart ölçülerde olay örgüsü çevresinde sayfalarca sürmüyor bir kere. Kimisi 10 kimisi 15 satır. Fakat öyle usta kalemden çıkma öyküler ki çok ince nüanslar , hikaye bitiminde aslında şunu anlatmak istemiş deyip sizi şaşırtan kısımlar var .Hatta bazı hikayelerde itiraf etmeliyim ki acaba burada ne demek istedi Halil Cibran diye düşünmekten bir sonraki öyküye odaklanma sorunu yaşayıp tekrar başa döndüğüm bile oldu. Kısa ama etkili. Bir sonraki okumamda zihnim kimbilir yazarın anlatmak istediğine daha da yaklaşacak. Kesinlikle tavsiyemdir. Her yaştan okura.
Sünnet ehlinin inancı nasıl olmalıdır ? sorusuna yanıt bulacağınız, belki de bildiklerinizden çok bilmediğiniz ya da eksik bildiğiniz dini bilgiler öğreneceğiniz bir eser. Kitap aynı sayfada metin kısmı ve altında şerh kısmı olacak şekilde hazırlanmış. Konular ile ilgili görüşlerin hangi kitapta nasıl bahsedildiğine "... Şu isimli kitapta şöyle vârid edilmiştir: " şeklinde yer verilmiş. (Kitapta içerisinden alıntılar verilen bu eserler: Ukad, Bahrü'l Kelâm, Mevâkıf ve Mekasıd, Sevadü'l A'zam, Hulâsa, Tatarhaniyye, Şifâu'ş Şerif şerhi , Bezzâziyye, Müntekâ, Mecmau'n Nevâzil, Fusûlu'l İmâdi, Hâniyye, Eşbah, Nevâdir, Menâkıbu'l Kürdî, Şifâ, Hâvi, Bahru'r Râik, Fevzu'n Necât, Muhit, Fetevâ el-Hücce, Yetime, Aliyyü'l Kâri, Zâhiriyye, Cevahir, Ekmeli'l Meşarik, Kütüb-i Sitte, Tenvîru'l Ebsâr, Nesâb, Miftâhu's Seâde, Medârik, Ta'bir, Minyetü'l Müftî, Kınye, Hidâye, Cevhere, Kınye ve Müctebâ, Hızâne, Bedâiu'l Muhtar, Mültekid, İmâdî, Keşf, Şuruhu'l Eşbah, Velvâliciyye, Mültekıd)
Kitap üç bölüm ve bölümlerin de kısım kısım ayrılmasından oluşmuş. Allah'a olan inancımız nasıl olmalı? Peygamberler ve melekler hakkında bilinmesi gerekenler, İnsanı küfre götüren sözler, Dinden çıkma hususları, Abdest oruç namaz zekat hac taharet ve daha birçok meseleler ile ilgili bilinmesi büyük önem taşıyan dini bilgiler bu bölümlerde anlatılmış.
Her müslüman için gerekli olan bu dini kitabı okuyup anlamayı , anladıklarımızla da amel etmeyi nasip etsin Rabbim. Bilmemiz gerekip de şimdiye kadar bilmediğimiz ilimleri kitaplar vesilesiyle öğrenmemiz temennisiyle.
Öncelikle kitaptan alacağınız tat beklentinizle ters orantılı olacaktır. Benim kitabın adını ve okurların yorumları sebebiyle beklentim çok yüksekti ve okumak için de çok sabırsızlanmıştım. Elbette ki iyi ki okudum kattıkları muhakkak olmuştur. Fakat belki de beklentim çok yüksekti ve bunu karşılamadı diyebilirim.
Kitap bir söyleşi aslında. Yenal bilgici soruyor İlber Ortaylı cevaplıyor. Bu söyleşiyi kaç kişi ile yaparsanız o kadar farklı cevaplar ve bakış açılarıyla karşılaşır ve bambaşka listeler ortaya çıkarabilirsiniz. Kitap İlber hocanın gezip gördüğü yerler, tanıdığı kişiler, izlediği filmler , dinlediği müzikler , okuduğu eserler çerçevesinde birnevi hayat tecrübesinin anlatıldığı bir yapıt olmuş. Ve herkesin ilgi alanına göre beğeni görüp görmemesi değişebilir.
Ayrıca şuna da değinmeliyim ki maddi anlamda imkanı olan her kimse bu kitabı okumadan zaten bu imkanını gezip görerek keşfederek çoktan değerlendirmiştir. Hayat beğenileriniz , zevkleriniz doğrultusunda zaten sizi ruhunuzun istediği yerlere götürür, bilgilere ulaştırır , kitapları okutturur, kişilerle tanıştırır. Ve bireye ait ona özel bir yaşam geride bıraktırır. Herkese bunları sağlayabileceği güzel şartlar nasip olur umarım.
Bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim . Kitabın sonlarına doğru nasıl bir ülkede yaşıyorum dedirtecek tarzda karamsarlık kaplıyor dört bir yanı.Bunca eleştiri tenkit sonrasında kitabın son sayfasında da sevgili İlber hoca umudu olduğundan (ki samimi düşüncesi olduğunu zannetmiyorum) bahsederek söyleşiye son veriyor.
1890'lı yıllarda yazılmış o dönemin havasını taşıyan günümüz Türkçesiyle "Hayatın Zorlukları" isimli uzun hikaye kapsamında bir eser. Bu hikayeyi okurken çok da edebi bir üslûp aramamak lazım diye düşünüyorum. Fakat dönemin düşünce ve hayat biçimini yansıtması bakımından değer atfedilebilir. Aynı zamanda Ahmet Rasim ile ilgili görüş sahibi olmak isterseniz " Hayat Bir Sanat" programının ona ayrılmış bölümünü de izlemenizi tavsiye ederim.
Sevgili Hayati İnanç hocamı kitabıyla aynı ismi taşıyan "Can Veren Pervaneler " programında ilk tanıdığımda ne kadar da geç bir keşif diye hayıflanmıştım doğrusu. İlk kitabını okuma fırsatını bu zamanda yakaladım. (Darısı da diğerlerine umarım.)
Öncelikle kitabı zevk alarak okuyabilecek kesim Divan edebiyatına biraz da olsa ilgisi olan kitle bence. Nasihatleri , geçmişini, kültürünü , aşkı arayan anlamaya çalışan herkese tavsiyemdir. Bir eser okurken yeni şeyler öğrenmek en tad aldığım mevzu açıkçası. Bu eserle de yeni türküler ( Boğazında hakik var ,On kere demedim mi sana sevme dokuz yar) yeni kişiler ( Mehmet Nuri Parmaksız,Tahir- ül Mevlevî, Mehmet Aycı,Sakallı Celâl,Cemal Nadir Güler) yeni sözler (Minnet ile bitirdiğim gülleri, varıp gittin bir soysuza yoldurdun / Pabucum basa geldi. Ökçesi kısa geldi. Sağlığımda yok idi. Öldüm de yasa geldi.) ve tabii ki yeni kelimeler, bilgi hazinemi şereflendirdi. Her kitap yeni keşiflerle dolu bir yolculuk gibi. Bu yolculukta benim için çok zevkli ve unutulmaz bir yolculuk oldu. Umarım bu yolculuğun bana kattıklarını unutmam unutturmam.
Birbirinden güzel beyitler Hayati hocamızın bakış açılarıyla ve siz okurların katacağı yeni anlamlarla sizi bekliyor olacak. Malum kitabın 160. Sayfasında da hocamızın dediği gibi :"Şairin kast ettiği mânâ ise kemâliyle ve tamamıyla bilinemez. Herkes kendine göre anlar." Hayatınızı güzelleştirecek anlam deryasında keyifli okumalar dilerim.
Bu kitabı okumaya karar vermemde "Kelimeler ve Şeyler" adlı programda bahsi geçmesi ve benim merak hissiyle hemen tedarik etmem etkili oldu. İçinde "Burun" ve "Palto" adlı iki öykü daha bulunuyor. Usta bir kalemden çıkma bu öyküleri okurken sadece olay ve kişiler açısından dar bir çerçevede tıkanıp kalmayacak, bu çerçevenin dışına çıkacak , " vay be" diyeceksiniz. Kitapta makam-mevki,memurlar arasındaki kademe farkları, zengin-fakir, sınıf farklılıkları, rütbe sahibi olmayla burnun ilişkisi çok ustaca kaleme alınmış. Keyifli okumalar.
Bir Delinin Hatıra Defteri (Burun ve Palto Öyküleriyle)Nikolay Gogol · Ren Kitap · 201755,1bin okunma
İçerisinde nasihat dolu hikaye ve masallar barındıran, size vaktin nasıl geçtiğini hissettirmeyecek okunması tavsiye edilir bir eser. Behçet Necatigil' in güzel Türkçemize çeviri yoluyla kazandırdığı bu kitap otuz geceye ayrılmış her birinde içiçe geçmiş masallar bulunduruyor. Anlatıcı bir papağan olduğu için adını Tûtiname olarak almış. Bir papağanın , eşinin yokluğunda sadakatsizliğe kalkışan Mâh-ı Şeker adındaki genç kadını masal ve hikâyeleriyle nasıl oyaladığına şahit olacaksınız. Okumak isteyenlere merak uyandıran sorumuz. Bakalım Tûtimiz ticaret için başka bir yere giden Hâce Sâid 'in eşi Mâh- ı Şeker'e Hâce Sâid gelene kadar bu sadakatsizliği yapamaması için engel olabilecek mi?
Hilmi Yavuz'a ait okuduğum ilk eserdi. Kitabın içinde 3 anlatı mevcut . 1) Taormina
2)Fehmi K.'nın Acayip Serüvenleri
3)Kuyu
İlk anlatıyı anlamakta zorlandığımı söyleyebilirim.Son anlatıyı çok daha akıcı bir şekilde bitirmeyi başardım. Başardım diyorum çünkü yazara göre de benim gibi sıradan bir okuyucunun sonuna kadar sabırla okuyabileceği bir eser değildi "Üç Anlatı".Aynı zamanda Hilmi Yavuz'un geçmişe dönük birikimleriyle ilgili olsa gerek bir çok yabancı eserin kahramanlarıyla hatta bu kahramanların özellikleriyle kendi kahramanları arasında benzerlikler kurarak pekiştirici kılmaya çalışmış. Ancak okur tarafından bu pekiştirmenin sağlanması için benzeyenin bilgisine hakim olmak gerekir. Fakat ben bahsedilen eserlerin kültürel bilgisine sahip olmadığım için anlamakta zorlandım. Bana bu zorluğu yaşatan diğer unsur ise eserin okunuş sırasındaki olağan akışı içinde Fransızca cümlelerin kelimelerin sıkıştırılmış olmasıydı. Akışın bu bölünüşlerini toplamak da takdir edersiniz ki sağlam bir okuyucu gerektirir. Yanlış bir bağ kurmadıysam bu durumu kitabın sonunda "Hayatımız mülemma " sözüyle özetlemiş yazar.
Son olarak yazının insanda uyandırdığı anlam çağrışımları her okurun kendi özünde saklıdır diye düşünüyorum. Ben nasibim kadarını anladığıma inanıyorum. Okurken oldukça düşündürdü. Okumanız zaman kaybı olmayacaktır . Fakat size özel mesajları yakalamaya çalışırsanız. Çünkü her kitap her okuyucuda farklı tesirler bırakır.
Sezai Karakoç İslam'ın dirilişi derken ne demek istediğinden başlamış ve bu uyanışın aslında nasıl gerçekleşeceğine kadar bahsetmiş bu nadide ve öz eserinde. Oku emrinden , bir Müslümanın özüne ve kültürüne dönmesi gerektiğinden bahsederken okurunu birnevi geçmiş kültürünü aramaya , öğrenmeye öyle bir sevketmiş ki! Bu eser sizleri de bu arayış yoluna sevkettiyse okunması bilinmesi gereken ne varsa ulaşabilmeniz dileğiyle.
Kitabı okumaya başlamadan önce herkes gibi ben de amok ne demek bunu araştırma gereği duydum tabii. Amok cinnet halini ifade etmek için kullanılan gözü kara hiddetle saldıran anlamlarına gelmekteymiş. Stefan Zweig' in " Bir kadının hayatından 24 saat" adlı öyküsünde olduğu gibi bu kitabında da olaylar bir sırrın başka birine
Bazen birilerinin hayatını düzene sokabileceğimizi, ona doğru yolu gösterebileceğimizi zannederiz.Bu durum kimi zamanlar için elbette geçerli olabilir. Fakat halk dilinde tiryaki dediğimiz herhangi bir duruma aşırı bağımlılığı hiç de öyle kolay kolay ortadan kaldıramayız.
Bu kitapta da tam olarak böyle bir zan içinde olup hatta ilk zamanlar bunu başarabildiğine inanan fakat az bir zaman sonra yanıldığını anlayan Mrs. C. adlı baş kahramanımızın yardım edeceğim derken yardıma ihtiyaç duyulacak biri haline gelişini okuyoruz. Kumar düşkünü bir yoldan sapmışa elini uzatır uzatmaz kolunu kaptıran Mrs. C. Kitabın başlarında sanki bunu başarabilmiş izlenimi veriyor ve kitap bu izlenimi yansıttığı yerlerde gözünüzde sıradanlaşıyor. Fakat kitabın sonuna doğru gerçeğe daha uygun bir bitiş bu sıradanlığı kesinlikle yok ediyor.
Mrs. C. nin ısrarla geçirdiği bu 24 saati tarafsız ve tüm çıplaklığıyla anlatacağını bir kaç yerde vurguladığını göreceksiniz. Fakat bana kalırsa tam bir açıklık söz konusu değil. Çünkü o gecenin kendi iradesi dışında gerçekleştiğini ve her şeyin farkına sabah uyandığında vardığını anlatan Mrs. C. nasıl oluyorsa bu istenmedik birliktelikten çok kısa süre sonra neredeyse bu adam olmadan yapamayacak hale gelen duygular besliyor. Yazar bence burada Mrs. C. yi okurun gözünde haklı kılmak istemiş gibi. İradeyi hiçe sayması bu kısımda hoşuma gitmedi. Ama genel olarak kitap okurken sıkmayacak tarzda.
Ve son olarak bana kalırsa kitaptan çıkarılacak son vuruş kadere karşı koyamazsın. Bir kişinin sonu intihar etmekse bunu önleyemezsin.
Kitap düşündüğünüz gibi bir sonla bitmiyor. En azından benim düşündüğüm gibi diyelim. Öykü sona erdiğinde affedebilmenin güzelliğine şaşıp kalacaksınız. Halbuki ne kadar da zor gelir insana affetmek. Bu zoru başarmak kitaptaki gibi herkese yeni yepyeni bir hayat sunabilir. Ama gelgelelim gerçek hayatta bunu başarabiliyor muyuz ? Kocaman bir soru işareti.
Farklı bir yorum daha getirecek olursam kitabın adını değiştirip "İhanetin Bedeli" demek isterdim. Baş kahramanımız Irene bu bedeli en azından bu dünya yaşamı için ödemişe benziyor. Size desem ki aldatan bir kadına acır mısınız? Çoğunluğun vereceği cevap ben de dahil hayır olacaktır elbet. O zaman bu soruya hayır cevabını verenleri kitabı okumaya davet ediyorum. Eşine sadakatsizlik yapan bir kadına yazarın ustalığında resmen üzülecek ve yardım elinizi uzatma isteğiyle kıvranacaksınız.
Sabahattin Ali'nin hikaye türünde yazdığı kitapları çekirdek dolu kaba benzeterek başlayacağım. Nasıl ki biraz daha biraz daha derken ne ara bittiğini anlayamadığınız kabın içindeki son çekirdeği daha bir zevkle çıtlatır tadını daha bir fazla alır son noktayı ağız tadıyla koyarsınız ya...Daha olsaydı da okusaydık dedirtmenin yanında son vuruşu da sağlam yapılmış bitiş hikayesiyle vay be deyip kitabın sonuna gelmenin zevkiyle kapağı kapatırsınız. Çerez tadında okumalar...
Sabahattin Ali'nin cümleleri her yapıtta karşılaşamayacağınız özgünlükte .Olaylara, durumlara bakış açısı her zihinde bulunamayacak nitelikte. Okumakta geç kalmayın denilebilecek bir yazar. Öğreneceğiniz yeni kelimelerle yeni bakış açılarıyla size yeni bir pencere kazandıracak.
Öyle ki bu eserinde "Yeni başlayan hafif bir yağmur , suyun tüylerini diken diken ediyordu." İbaresi söylediklerime kanıt bir cümle değil mi?
" Kürk Mantolu Madonna "aslında günümüzde bile karşılaşabileceğimiz , duyduğumuz, izlediğimiz tarzda bir konuya sahip. Yarım kalan bir aşk, yıllar sonra öğrenilen inanılmaz bir sürpriz, aynı anda öğrenilen dayanılmaz bir acı bırakan haber.Oturup belki bir iki saatlik muhabbetin içine sığdırılabilecek bu konuyu ruh tahlilleriyle de beraber bir roman haline getirip bir solukta okutan Sabahattin Ali gerçek bir yazar. Okurken roman kahramanı Raif' in acılarını siz de kalbinizin en derinliklerinde hissedeceksiniz.
İspanya'dan Mısır piramitlerine (hazinesine ulaşmak için ) uzanan bir yolculuk. Bu yolculuk sırasında yaşananlar çoban Santiago merkezinde yalın cümleler halinde sunulmuş okura. Kitabın başı ve sonu Mevlana'nın güzel mesnevisine ait bir öyküden alınıp ara kısmı daha da ayrıntılarla ve yazarın özgünlüğüyle doldurulmuş. Bence bu kitabı güzelleştiren şey de etkilendiği özgün ve bana kalırsa derin anlamlar yüklü Mevlana'nın öyküsünden esinlenilerek yazılmış olması. Okurken zihninizde hangi anlamları çağrıştırdığı , sizi neye yaklaştırdığı ya da size neyi anımsattığına göre ya da hangi kitaptan sonra bu kitabı elinize aldığınıza göre kitaba olan beğeniniz çoğalır ya da azalır. Ama bence bu kitap için ayıracağınız vakit asla bir zaman kaybı olmayacaktır.
Yakup Kadri'nin bu anı kitabını elinize aldığınızda bitirmeniz eminim çok kısa sürecektir. Kitap gayet akıcı ve bazı yerlerde merak uyandıracak şekilde kaleme alınmış. Ve bence bir yazarın bulunduğu son konuma kadar hayatını daha öznel değerlendirebilmenin yolu yazarın anı kitaplarını okumaktan geçer. Bu anı kitabında bildiğimiz fakat daha net görmemizi sağlayan şey ise bir insanın yetişmesinde, seçimlerinde ve kararlarında bir annenin ne denli etkili olduğudur.
