Sevilmek istemiştim. Ömrüm sevilmek isteyerek geçmişti. Sevilmek için güzelliğimden başka verebileceğim hiçbir şeyim yoktu. Ama güzelliğimi herkes istemiyordu. İsteyenler de çabuk bıkıyorlardı.
Günlerce, haftalarca süren aşağılanmalar bitsin artık, yeter. Dayanacak gücün kalmadı. Üstelik buradaki insanlarla hiçbir çatışman yok, hiçbiriyle kavgalı değilsin, ilk olarak görüyorsun onları; değişik bir dünyanın insanları.
Yine duvarın dibine çekilip kıpırdamamaya çalışarak, kendini sanki silip yok ederek, biraz da artık unutulduğuna, hiç olmazsa pek göze çarpmadığına inanarak beklemeye başladın.
Yediğin üç parça tuzlu peynir, içini kavurmuş, susamışsın. Ama herkesin ağzına dayadığı o maşrapayla herkesin içine dalıp dalıp çıktığı o küpteki sudan içmek, o anda çok güç görünüyor sana. Başka bir su içme yolu bulamayacağına göre sen de sonunda herkes gibi o maşrapayı küpteki görünmez suya daldırıp başına dikeceksin; anlıyorsun bunu.
Çevrede gördüğün boz renkli kafaların sıkışık kalabalığı içinde, arada bir, bilinçsizce elini başına götürdüğün oluyordu; kesilmiş saçlarının yokluğuna alışmayı deniyordun.