toprak yandı gülüm; çeşmeler zehir
şimdi bilsen de bir, bilmesen de
bana tebessümle bakıyor kabir
şimdi gülsen de bir, gülmesen de
ölü bir mahzene gömüldü kibir
artık sevsen de bir, sevmesen de
bu yerde bilinir destân-ı kebir
şimdi kalsan da bir, kalmasan da
zindan çöktü gülüm; kırıldı zincir
benim olsan da bir, olmasan da
yıkıldı yolunu bekleyen şehir
şimdi gelsen de bir, gelmesen de
Sekiz grupla vaktini geçirende şu sekiz haslet gelişir:
1. Devlet adamları ile ihtiyaç dışı oturanda kibir ve kalp katılığı artar.
2. Zenginlerle onlara nasihat ve zaruret olmaksızın oturanda dünya hırsı artar.
3. Kanaat ehli fakirler ile oturanda Allah Teala'nın verdiğine rıza artar.
4. Çocuklar ile oturanda oyun ve eğlence duygusu artar.
5. Kadınlar ile oturanda cehalet ve şehvet artar.
6. Salih kullar ile oturanda ibadete arzu artar.
7. Alimler ile oturanda ilme ve şüpheliden uzak durmak olan ver'aya karşı rağbet artar.
8. Fasıklar ile oturanda ise günah ve tevbeyi geciktirme duygusu artar.
Er-Rufaî, El-Burhan, s.145.
Erkeği önünde diz çöktürüp
evlenme teklifi aldı diye bunun çok romantik olduğunu zanneden Kezopatralar ile
kucağında kalp olan Çin malı oyuncak ayı
aldı diye kendini romantik zanneden
Kekoreçlerin cahillikleri ölümüne yarışır.
Ama asıl cahillikte zirve,
tek taşın karatı oranında aşkın boyutunun ölçüldüğü günümüz ilişki anlayışına ait.
Kendi
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü,
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü,
Katil sinekler deldi hicabın perdesini,
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü.
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü,
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü,
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara,
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü.
Badiye yaylasında koklasaydım izini,
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar,
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini,
Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar.
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya,
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya.
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım,
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu,
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım.
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü,
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü,
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi,
Hakların temeline sanki bir volkan düştü.