Piranha

'Yol'u, 'yolcular'ı ve 'yolculuklar'ı ile durmadan dönüyor yaşlı dünya. 'Zaman', 'yaşayanlar' ve 'tarih' diye başka nitelemeler de yakıştırabiliriz istersek biz bu devrana. Dedik ya en basta, hepimiz yolcularız diye... Sanmayın ki hepsi bu kadar! Yolun içinde yolcu, yolculuğun içinde yol, yolcunun içinde yolunu bulup akan nice sırlarla dolu yolculuk var. Gelenlerle gidenlerin aynı varış noktasında buluşacağı ve bütün sırların çözüleceği o büyük, o sarsıcı güne kadar...
Sayfa 12 - Yolun içinde yolcu, yolculuğun içinde yol, yolcunun içinde yolunu bulup akan nice sırlarla dolu yolculuk var.
Reklam
Yan yana yolculuk eden iki yolcu, fiziki açıdan imkânsız görünmesine karşın, halet-i ruhiyeleri bakımından ters yönde yol alıyor olabilir. Bu iki yolcudan ilki, heyecanlı bir kavuşma anını sabırsızlıkla beklerken, diğeri bir ayrılığın derin hüznüyle uzaklaşıyor olabilir sevdiğinden. Aynı taşıtın içinde, yan yana iki koltukta, aynı yöne ilerleyen ve fakat birbirine hiç benzemeyen iki ayrı hikâyede, iki ayrı ruh hali...
Gözümde bir gözlük takılı diyelim. Dünyayı farklı renkte gösteren bir gözlük... Ben bu gözlüğün bana yakışıp yakışmadığını nasıl anlarım? Aynaya bakarak... Ama aynaya da gözlükle bakmam gerek. Gözlüğü takınca, aynaya gözlüğün gözünden bakmış olurum. Yok, gözlüğü çıkartsam, bu sefer yüzümde nasıl durduğunu anlayamam. Ya da gözlüğü takıp birisinden fikir alsam, bu sefer de karşı taraf kendi zaviyesinden, kendi gözünden, bakışından söyleyecek fikrini. Demek ki neymiş? O gözlüğün yüzüme yakışıp yakışmadığını benim kanaatimle söylemem mümkün değilmiş. İşte bunun gibi, dünyanın gerçekte nasıl bir yer olduğunu kendi göz yuvarlaklarımızı çıkartıp başkasınınkini takmadan anlamamız mümkün değil yani. İşte bir esaret daha! Kendi bakışlarımıza mahkûmuz, meftunuz, esiriz, mecburuz. Gölgeler gölgeler... Hiç susmayası gölgeler... Bir an olsun susun da kendi başıma düşüneyim. Kaçacaksam da kendi başıma kaçayım insanlardan. Ne olur susun gölgeler... Bir an olsun rahat bırakın beni.
Sayfa 71 - Aynalar aynalar..

Reader Follow Recommendations

See All
"... yine de babam bana öyle çok vurdu, öyle çok vurdu ki, Portuga... ama olsun..." Uzun uzun burnumu çektim. " Olsun , Onu öldüreceğim. " "Ne diyorsun evladım sen, babanı mı öldüreceksin?" "Evet, Öldüreceğim. Çoktan başladım bile. Öldürmek derken böyle Buck Jones'un tabancasını alıp dan diye öldürmeyi kastetmiyorum. Öyle değil. Kastettiğim onu kalbimde öldürmek. İyiliğini istemekten vazgeçmek. Derken bir gün ölüp gidecek."
Sayfa 414 - Birinin iyliğini istemeyi bıraktığınız da artık kaybeden o olacak. Derken bir gün ölüp gidecek...
...oturduğum yeri tam olarak bilseydi beni almaya bile gelebilirdi .Sesini duymanın eksikliğini hissediyordum ...
Sayfa 382 - Aga be...
Reklam
2,415 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.