Kardeşlerim, zaman dediğimiz şey eğer bir kumaş veya kağıt gibi yayılmışsa , elbette dürülebilir, iki ucu üst üste çakıştırılabilir de. O çakışma noktasına, akıllarına esir olanlar bir solucan deliği deseler ne fark eder?
Mâsivayı gönlünden çıkaran bir derviş , Allah’ın kontrolünde olan zamanda sıçramalar yaparak âlemler seyredebilir. Bu yolda rütbe arttıranlar Kırklar, Yediler, Üçler silsilesine karışır ve gün gelir Kutup olur.
Milletleri savaş, terör, teknoloji, hibrit tohumlar, yapay etlerle bıktırıp dijital dünyaya sığınacak hale getirdiğimizde kesin ve adil kurallar yazılımında bir yasa ile herkesi ve herşeyi yeniden planlayacak ve yepyeni bir millet yaratacağız.
Kitabın kapak resminin iç açıcı haline bakmayın. Baştan sona griliğe bürünmüş kasvetli bir roman “İnsanlığımı Yitirirken”.
Bu kasvette şüphesiz ki savaşın, Japonya ve Dazai’nin halihazırda depresif olan ruhu üzerindeki etkisinin payı büyük.
Bence İnsanlığımı Yitirirken yalnızca bir roman değil. Arka kapakta da belirtildiği gibi yazarın kitaplaştırdığı uzun bir intihar notu.
Dazai, gerçek hayatta da pek çok kez intihara kalkışmış bağımlı ve psikolojik sorunları olan bir insan. Nitekim Japon edebiyatında güçlü bir yeri olan “ben roman” türünün hakkını vererek kendi yaşamıyla paralel bir kahraman oluşturmuş.
Kitap boyunca topluma ve kendisine tamamen yabancılaşmış, kendi yalnızlık girdabında göz göre göre boğulan Yozo’nun, aslında Dazai’nin bunalımına şahit oluyorsunuz.
Ruhumu yoran bir okumaydı. Sanırım bu derece bir varoluş sancısı ve umutsuzluk bünyeme fazla geldi.