2/3
''Sen isti'dat cihetiyle bütün hayvanatın fevkınde olduğunu ve hayat-ı dünyeviyenin levâzımatını tedârikte, iktidar cihetiyle bir serçe kuşuna yetişemediğini biliyorsun. Bundan neden anlamıyorsun ki, vazife-i asliyen hayvan gibi çabalamak değil, belki hakîki bir insan gibi, hakîki bir hayat-ı dâime için sa'y etmektir.
Hem seyyar bir ticaretgâh tır. Öyle ise alışverişini yap, gel ve senden kaçan ve sana iltifat etmeyen kafilelerin arkalarından beyhude koşma, yorulma.
17. Söz
"Yeryüzünde ne varsa Biz dünya için bir süs olarak yarattık ki, insanlardan hangisi daha güzel işler yapacak diye imtihan edelim. Onun üzerindeki herşeyi Biz elbette kup kuru bir toprak haline getireceğiz."
Kehf Sûresi, 7-8
Evet, hakikatlerde ülfet haline gelir.
Risale-i Nur'daki bir yeri çok derin çalışmışsındır, üzerine durmuşsundur ve dersler yapmışsındır. Saatlerce belki günlerce üzerinde durup tefekkür etmişsindir. Ancak daha sonra o hakikat sana ülfet olmuştur. "Bir daha okumama gerek yok. Bu meseleyi zaten biliyorum." deyip ülfet perdesini kalınlaştırmış olursun. Bu perdeyi ancak; ihtiyacını hissetmekle yırtarsın. "Bu risaleyi sanki ilk defa okuyorum. Her okuduğumda yeni manâlar, yeni hakikatler açılıyor. Sanki bana yazılmış ve bana hitap edilmiş." gibi düşünüp öyle devam etmemiz gerekiyor. Bizlerin Risale-i Nur'u devamlı ve sürekli okumamızda bu yüzden kaynaklanıyor işte.