"Belki de tek sorun şuydu: biz ne istediğimizi bilememiştik hiçbir zaman. Ve dolayısıyla her şeyi deniyorduk. Belki görünce istediğimiz, uğruna yaşadığımız şeyi hatırlarız diye."
İnsanlar niçin böyle yaşıyorlardı? Niçin bazıları iyi bazıları kötüydü? Niye bazıları mutlu, bazıları mutsuz? Niye bazılarından herkes korkar da bazılarından kimse korkmaz?
Kedi kadının yanındaydı,
Kadın gecenin yanındaydı.
Kedi gitti geceye değdi,
Karardı,
Döndü kadına değdi.
Bir kadın portresi belirdi;
Elinde siyah bir gül vardı,
Kucağında kırmızı bir kedi.
Artık sen de, ben de başkasını seviyoruz, ama gene de sen beni, ben de seni sonsuzluğa kadar seveceğiz, bunu biliyor muydun? Ömrünün sonuna kadar sev beni, duydun mu?
İnsanlar, nehirlere benzerler; her nehirde bildiğimiz su vardır. Ama gene de nehirler dar, hızlı, geniş ya da sakin oluşlarıyla birbirinden ayrılırlar. Suları da temiz, soğuk, bulanık, ılık olduklarına göre farklıdır. İnsanlar da böyledir. Her insanın içinde bütün insanların ortaklaşa sahip olduğu vasıfların tohumları vardır... Bunlar zman zaman, kendilerini ayrı olarak gösterirler. Böylece çoğu zaman insan, benliğini korumakla birlikte kendisine hiç benzemeyen bir halde görünür, bazı insanlarda bu gibi değişimler pek göze çarpar.
Ya ben? Ben, hem acı çekiyor, hem yaşamıyorum. Denklemin bilinmeyeni benim. Her şeyin başını sonunu kaydedip sonuçta adını bile yitiren bir hayaletim...
Çok iyi nitelikleri, çok büyük incelikleri vardı, ama en derinde bir yerde kendi kendini yok etmek isterdi ve sonunda da bunu başardı. Bana sırt çevirdi, yazdıklarına sırt çevirdi, kendi hayatını terk etti ve ortadan kayboldu.