Kitaba yeni başladığım zaman ciddi bir merak uyandırdı, ilk kısımları sürükleyiciydi ancak ilerledikçe zor okunmaya başladı. Okumayanlar için umarım spoiler niteliğinde olmaz fakat daha etkileyici mesajlar, çıkarımlar, gözlemler bekliyordum. Bir kişi hariç tamamı kör olan bir toplumda insanların yemek yeme, tuvalet, cinsellik, temizlik ve benzeri ihtiyaç ve isteklerini nasıl karşıladığı ve hangi noktaya kadar iğrençleşebileceği anlatılmış. İnsanların neden kör olmuş olabileceği ve kör olmayan tek bir kadının neden aynı felakete uğramadığına dair en ufak bir gönderme veya okuyucunun akıl yürütmesine imkân sağlayacak bir kısım yok. Karakterler ve yer isimlerinin bulunmayışı, olayın yaşandığı dönem ve coğrafyaya dair en ufak bir bilginin yer almayışı yazarın özgün tarzı olarak nitelendirilebilir. Ancak her ne kadar kurgu da olsa isimlerin olmayışı ve konuşma çizgilerinin bulunmayarak tüm diyalogların arka arkaya sıralanarak yazılmış olması takibi zorlaştırdı, kimi zaman hangi cümleyi kimin söylediği anlaşılmaz bir hal aldı. Elbette bunlar tamamen kişisel görüşlerim olmakla birlikte, Nobel Edebiyat Ödülü almış her eserin okuyucu üzerinde bir iz bırakacağı anlamına gelmediğini tecrübe etmiş oluyorum. Merak edenlere iyi okumalar dilerim.