Akış
Ara
Mesajlar
1
Bildirimler
Kaydedilenler
Ne Okusam?
Profil
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.17
Canan
Canan
@_xcnecemre
111 okur puanı
Aralık 2021 tarihinde katıldı
Yazarın ilk kitabı Göz,bir genç kızın Carrie'nin ergen zorbalığına ugraması ve aşırı dinsel saplantı içinde bulunan annesiyle yaşadığı psikolojik sorunları içeriyor.
Carrie'yi özel yapan sey ise telekinetik güce sahip olması.Yani,nesneleri zihin gücüyle yerinden kımıldatma veya biçimlerini değiştirebilme gücü.Bu gücü,ilk defa küçük bir kızken suçluluk duygusu yaşadığı bir anda ruhsal zorlanma altindayken ortaya çıkmıştı.
Carrie okulda dışlanan, alay edilen, kimsenin arkadaşlık yapmak istemediği bir kızdır.Bunda annesinin de tuhaf davranişlarinin etkisi vardır.
Bardağı taşıran son damla okul balosunda gerçekleşir.Gelistirdiği telekinetik gücünü kontrolsüzce kullanarak herşeye zarar vermeye başlar.
Carrie'nin duygularını daha çok okumak istediğim bir kitap oldu..Korku unsuru olduğunu söyleyemem ama Stephen King'ın çok iyi bir anlatıcı olduğu gerçeği dahs ilk kitabından hissettiriyor.
Asıl adı Elizabeth Mackintosh olan yazar,kendine Josephine Tey ismini uygun görüp,bu isimle yedi kitap yazdı.Zamanin Kızı,Polisiye Yazarlar Birliği tarafından en iyi polisiye seçilmiştir.
Dedektif Alan Grant geçirdiği kaza sonucu hastanede yatağa mahkum bir şekilde vakit geçirmeye çalışmaktadır.Yüzlere ilgi duyar vaka kayıtları tutarak karşilaştırma yapardı.
Ziyaretçilerinden Martha,bir gün belli kişilerin yüzlerinin portlerini getirir.Alan'ın en çok dikkatini çeken kişi ise York Hanedanının son kişisi III.Richard'dır.Richard şahsiyet sahibi,iyi bir yönetici aynı zamanda bir suçun da failidir.Tahta geçebilmek için abisinin ölümünden sonra çocuk yaştaki yeğenlerini kaleye kapattırdığı ve öldürttüğü bilinmektedir.
Alan gelen ziyaretçileriyle olan dialogları ve getirdikleri tarih kitaplarıyla bu gizemi çözmeye kararlıdır.
Entrikalar,taht kavgaları,zehirlenenler ve çok fazla soyağaci karmaşası ile kitap beni biraz yordu.Aksiyonlu bir polisiye değildi.Adam,gizemi yattığı yatağından tarihi bilgiler doğrultusunda çözmeye çalıştı.
Kitabın verdiği en güzel mesaj,tarihi gerçekliklerin saptırılması ve bu noktalarin tespit edilmesiyle hakikatın ortaya çıkmasıdır.
Serinin ikinci kitabi Bizimle Başladı...Yazar Atlas ve Lily'nin mutlu olduğunu görmek isteyen kitleyi reddememiş ve ilk kitabın bittiği yerden devam etmiştir.
Lily sancılı bir boşanma sürecinden çıkmıştı.Boşanmak zordu bir de boşanma sürecine çocukla girmek ve hayatının geri kalanında çocuk için görüşmek zorunda kalmak daha da zordu.
Okur Takip Önerileri
Duygusuz, birçok zıt duyguyu aynı anda yaşatmayı başarabilen bir roman.Nefretten aşka zorunlu yakınlık mı ,sadece yöntem yanlışlığından mı daha çok bahsetmeliyim bilemedim.
Şirket çalışanlarından Link'in baloya kız arkadaşı Camille ile gelmesi,aile şirketinin CEO'su Sebastian'ın tüm dengesini alt üst eder.Etkilendiği ancak aşık olup olmadığını bilmediği Cecellia ile aralarinda bir çekim oluştuğu gerçektir.İlk defa gördüğü bu kadının karşısında kontrollü olmaya çalışırken onun çoktan kendine ait olduğu düşuncesine kapılmıştır.
Ödülü olarak gördüğü Cecellia'nın bu aitliği anlamasını sağlamak için onu kaçırır.Gözlerden uzak malikanesine hapsettiği kadını tecrit altında tutar.
Sebastian,kişilik bozuklugu spektrumunda en psikopat insan sınıfındadır.Cecellia canavar olarak gördüğü bu adamın bu esaretine karşı koymaya çalışsa da elinden hicbir şey gelmez.
Zamanla bu canavarın ona zarar vermek istemeyişini ve sadece kendine ait olmasını isteğini görmesiyle etkilenmeye başlar ve kendini tutsak eden bu adama karşı koyamadığı hisler besler.Yani stockholm sendromu (kendini rehine alan kişiye duygusal olarak bağlanma)...
Tum psikopatlığı ile favori karakterim Sebastian oldu.Kızdım,sevdim,anlayamadığım da oldu anlayabildiğimdeCecellia ise ebeveynlerinin ard arda vefat etmesiyle yalnız kalmış ama ayakta durmayı bilen işine tutkuyla bağlı bir kadın.
Kadının kaçırılması ve kaçırdığı kişiye aşık olması tanıdık bir hikaye olsa da film tadında okuduğum bu kitabı sevdim.Yetişkin içeriklidir.
Serinin ilk kitabı ve benim de yazardan okuduğum ilk kitap Cadılar Meclisi...
Willow'nun annesinin ölümüyle miras olarak kalan büyüsü ona geçmistir.O yeşil bir cadıdır,gücünü topraktan alır.Kendi emelleri için onu yetiştiren,yetiştirirken de zulum çektiren bir babaya sahiptir.
Cadılar okulunun müdürü Throne,bir aracıdır.Sadece cadılarin kanını emen,cadılar meclisi ile işbirliği yapan gri karakter.Cadilar okuluna getirilmesi gereken son kişi Willow'u okula getirme görevi ona verilmiştir.Cadilar Meclisinin kullandıkları,istismar ettikleri topraklara hayat vermek için son Madizza soyundan kalan Willow'a ihtiyaçları vardır.Ama meclisin bilmediği Willow'un,iki farklı soydan gelmesi ve ölüleri diritme gücüne de sahip olmasıdır.
Willow gelmek zorunda bırakıldığı bu okulda müdür Gray'i kullanmak niyetinde olsa da ona karşı olan ilgisine engel olamaz.Aralarında kabul etmek istemedikleri büyük bir çekim vardır.
Kitap gotik esintiler iblisler,cadılar,büyüler aynı zaman da küfür ve yetişkin içerik barindırmakta.Smut cringe'dı bana göre.Gray karakteri sinir bozucuydu, gizemli ve merak edilesiydi.Willow'un babasıyla ilgili çok fazla gizem bekledim,birşeyler olacak zannettim ama hiçbir şey olmadı nerdeyse.
Kitabın özellikle finali hayal gücunüzü zorlayarak akıp gitti.Anlatımı oldukça yalın,anlaşılırdı.
Çeviri de az da olsa hata vardı,kimin soylediği ile ilgili mantik hatalarını tekrar okuyarak anlamaya çalıştım.Paranormal unsurlarıyla kendini okutan bir hikayeydi.
Osmanlı'nın ilk kadin mafyası ve ilk seri katil Hrisantosu yakalayan Komiser Muharrem'in bir araya gelmesiyle macera,gizem ve hüznü hissettiren bir hikaye ortaya çıkmış.
Hano deyince aklıma bir kadin olduğu ihtimali hiç gelmemişti.Oğlunu, hamam oğlanı yapmak isteyenleri ve istismar edenlerden bir kişiyi yani toplam 21 kişiyi baltayla öldürmesi ona bu lakabı vermiş.
Kitaba baslarken Komiser Muharrem'le tanışıyoruz.Zekasını farkediyor,kendine has yöntemiyle olayları çözebildiğini görüyoruz.
Hanzade ile tanışmamız toplumsal bir yara olarak karşımıza çıkıyor.Bir kadının yaşamaması gereken büyük bir travma...Ahlaken ve vicdanen suçsuz oldugu halde cezaevine atılır.Zor geçen cezaevi günlerinde bir de istemediği bir hamilelik yaşar.Bu bebeği nasil istesin ki...Cok zor bir karar.
Hanzade güçlü olmak zorundadir. Erkekler bolümünün kabadayısı Solak Ligor'la mektuplaşmaya başlar.Ligor görmeden gönlünü kaptırır Hanzade'ye.
Cezaları bitip hayata atildiklarında bir araya gelirler.Hanzade yeni bir başlangıç yapmak ister ancak yaşadığı acı olaylar onu daha öfkeli ve acımasız hale getirir.
Severek okuduğum bu kitap oldu ancak ilk sayfaları bana biraz uzatılmış hissiyatını verdi.Komiser Muharrem'i sayfalarca merak ettim.Ters köşelerle şaşkınlık yaşadım.Güldüğüm yerler de oldu,acı acı düşündüğüm de.
Serinin ilk kitabi Hiçbir Dunyanın Kızı yani Parçalı Valtain Tisaanah...Küçuk bir kiz çocugu iken Threll lordları kabilesini yok ederek onu esir alırlar.Annesi ve halkından öldürülmeyenler madenlerde calıstırılmak üzere toplatıldı;bu da ölüm demekti.
Onu satın alan Esmaris'ten özgürlüğünü satın almak ister.Sekiz yıl dans ederek,erkekler
Herkesin öve öve bitiremediği Cam Şato serisinin ilk kitabını sonunda okudum.
Suikastçılar Kraliçesi genç Celaena Sardothien cedaretini,gücünü,huysuzluğu,açik sözlülüğünü sevdim.
Uğradığı ihanet sonucu yakalanilıp Erilea bolgesinde mahkum edilen Celaena'nın özgürlüğü için tek bir çaresi vardır.O da Veliaht Prens Dorian'ın yaverlik teklifini kabul ederek katillerin,suikastçıların katılacağı zorlu bir yarışmadan birinci olarak çıkmak.Kazanamazsa,esaret dolu gunlerine geri dönecektir.
Şatoya yarışması için götürülen Celaena zorlu aşamalardan geçerken,acimasızca öldürülen diğer yaverlerin gizemi çözmeye çalışırken kendine de dikkat etmek zorundadır.
Şatoda geçirdiği gunlerde iki yakın arkadaş olan Veliaht Prens Dorian ve Muhafiz Kıtası Yüzbaşı Chaol,her zaman onun etrafındadır.Sayfalarca suikastçı kızın,kiminle yakinlaşacağı merakı vardı.
Kitabın çok genç karakterlerden oluşmasını ve olgunluklarını sevdim.Atarlı kızımız Celaena güçlü,akıllı bir karakter.Tüm karakterlerin dikkat çeken,etkileyici yönleri vardı.
Feyler,periler,ölümsüzler,ölü kralice ve gizemli Wyrd işaretleri...Herşey birbirini tamamlıyordu.
Sadece sanırim çeviriden kaynaklanan ani geçisler vardı,yoğun olmasa da dialoglarda kimin soylediğini anlamak için tekrar okumam gereken yerler oldu.
Türü sevenlere tavsiye edebileceğim keyifli bir okumaydı.
(416 sayfa)
Keyifli okumalar...
Türk Edebiyatının ilk psikolojik romanı Eylül, Servet-i Funun dergisinde tefrika edilmeye başlayinca yazarı Mehmet Rauf'a büyük şöhret kazanmıştır.
Yasak aşkin işlendiği eserde Suat eşinin mutluluğu için çabalayan fedakar bir kadın.Suat'in kocası Süreyya ise eşini seven ancak biraz kayıtsız bir tip.Necip ise Sureyya'nın akrabası ve sürekli ziyaretlerine gelen bekar,Beyoğlu'nda eğlence hayatının içinde olan bir karakter.
Necip kari koca arasındaki bu sıcaklığa şahit olurken,evlilikle ilgili olumsuz düşunceleri değışmeye başlar.Suat gibi sicak,samimi,icten seven bir eşin hayalini kurmaya başlar.Zamanla yaptigı sık ziyaretler sonunda Suat'a aşık olur.Suat'ta bu aşkı hisseder ve duygularını içten içe yaşamaya başlarlar.
Olaylardan cok karakterlerin ruh halini uzun uzun bazen yorularak okudugumuz bu eserde,Suat ve Necip'in sessiz aşkını okuyoruz.Sadece gözlerin konuştuğu bu aşkta Suat ve Necip, tek bir bakişla kederlenebiliyorken yine tek bir bakışla dünyanın en mutlu insanı olabiliyorlardı.Keder,öfke,kıskançlık,hasret,vicdan azabı,sevgi...hepsi o bakışlarda gizliydi.
Günümuz türkçesine uyarlanmış bu kitapta sınırlı olsa da anlaşılmayan yerler vardı.Kahramanların iç dünyasının anlatilması,tasvirler başarılıydı ancak zaman zaman uzunluğu yordu.Yine de ne olacak diye merakla okuduğum bir eser oldu.
(253 sayfa)
Keyifli okumalar...
Karanlığın Dokunuşu,serinin ilk kitabı.Mitolojik karakterler uzerinden oluşturulan fantastik alem,modern dünyada geçmektedir.
Persophone,ölümlü rolü yapan annesinin gizlenme büyüsüyle gerçek kimliğini gizleyen özgür olmak isteyen bir Bahar Tanrıçası'dır.Bahar Tanrıçası olmasina rağmen tek bir şey yetiştirememekte aksine dokunduğu çicekleri kurutmaktadır.
Ev arkadaşiyla ölümlü gibi yaşarken,universite okumakta ve istediği gazetecilik mesleği için staj yapmaktadır.
Persephone bir gun ev arkadaşi ile Hades'in kumarhanesine eğlenmeye gider, Yeraltı Tanrısı Hades'le kumar oynayıp anlaşma yaparken bulur kendini.Hades,kumarda kaybeden insanlardan yapamayacağı isteklerde bulunup onların ruhlarını almaktadır.
Persophone için bu anlaşmanın şartı zorlayıcıdır.Bir de annesinin Hades'den nefret etmesi ve onunla görüştuğünü öğrenmemesi gereklidir.
Persephone uzak durmaya çalışsa da Hades'in cekim gücüne kapılır ve ona aşık olmaktan kendini alamaz...
Kitabı ilk okumaya başladığimda ki heyecanı sayfalar ilerdikçe yavaş yavaş kaybettiğimi söylemeliyim.Olay akışı durağanlaştı,sonunu tahmin ettiğim halde Persephone'nin triplerinin geçmesi okumam gerekti.Hades herkesin hayran olabileceği güçlü,zeki etkileyici bir karakterdi,sevdigi kadını sahiplenen,dinleyen eleştrilerini dikkate alan biri.Persephone'nin annesinin bu kadar kontrolcü olmasina rağmen olay akışında fazla olmaması da kucuk bir elestirim.Smut olduğunu da belirtmeliyim.Türü sevenler için yormayan bir kitaptı.
(406 sayfa)
Keyifli okumalar...
Ne okudum boyle dediğim harika bir kitapla geldim.Gizem,polisiye,sırlar,gerilim dolu herkesi katil ilan edebileceğiniz bir kitap.Kitabın sonlarına geldiğimde işte katil budur desem de yine yanıldım.Muthiş ters köşeleriyle şok etkisi yarattı,bir solukta akıp gitti.
Anne Andrews özel bir kanalda spikerlik yapiyordu ta ki asıl spiker işine geri dönene kadar.
Bir kadin cesedi bulunana kadar,Blackdown kasabası da sakin bir kasabaydı.Dedektif Jack Harper bu soruşturmanın başındaki isimdir.Ama kendini bir anda bir düğümün içinde bularak suçlu durumuna düşmüştür.Anna Andrews ise,seri cinayetlere dönüşen bu olayın muhabirliğini yaparken süpheli olaylar yaratmaktadır.Ölen kadınlar hem dedektif hem de Anna Andrews ile bağlantılı kişilerdir.
Geçmişte yaşanılanlara göz yumanlar bugün büyük bedeller ödemektedir...
Kitapta kadın,adam ve katilin ağzından bakış açılarını ve hislerine okuyarak ilerliyoruz.
Ergen zorbalığında liseli kizların yaşadıklari ve yaşattıkları etkileyici ve düşündürücüydü.
Sadece katilin kimliğini eleştirebilirim ama o kadar güzel bir kitapti ki gormezden gelinebilinir.
Keyifli okumalar...
Sarah Jio kitapları genel olarak film tadında,akıcı anlatımıyla yoğun okumalar arasında kolayca okunabilinecek yormayan turden.Sahildeki Kulübe'de yazarın romantik aşkı yansıtan eserlerinden biri
Eserde yaşli bir kadın olan Anne Calloway'in 2. Dunya Savaşı sırasında orduda hemşirelik yaparken aşık olduğu askerlerden biri ile yaşadığı aşkı torununa anlatması ile başlıyor.
Savaş sırasında Guney Pasifikte Bora Bora adasında bir avuç hemşireden biri olan Anne, nişanlandığı gün arkadaşı Kity ile gönüllü hemşirelik yapmak için herşeyi bırakıp gelmişti bu adaya.Nişanlısının varlığını her daim hatırlayarak duygularını kontrol etmeye çalışsa da Westry'ye karşı hissettiklerine engel olamamıştır.Bu büyük aşkı yaşatabilme çabaları,savaş ve diğer etkenler içinde verdikleri çaba,gönül kırıklıkları onlar için büyük sınavdır.
Kıskançlık,aşk,tutku,dostluk temalarını işleyerek büyük bir aşkı tatlı tatlı anlatmış yazarımız.Yine gülümsetirken hüzünlendirmeyi de başarıyor Sarah Jio.
Kitap ismi daha sonra Yağmur Sonrası olarak değiştirilmiş ama ben Sahildeki Kulube ismini daha uygun bulduğumu söyleyebilirim.
Keyifli okumalar...
Kitap Hırsızı ve Hitler Almanyası; yaşanan zulüm,kan,gözyaşı...Zincirlenmiş cılız vucutlarda ki takatsizlik,korku ve endişe dolu gözler...Ve savaşı istemeyenlerin yüzundeki, yureğindeki acı...Nazi Almanyası bu sefer farklı etkiledi beni. Filistin zulmünü düşünunce daha kötü hissettim.Yaşadıklarını yaşatan yahudi ırkını düşündüm.Yaşam hurriyeti
Bu kitabın bende yarattığı hissiyat karmakarışık.Ama en çok hüzün olduğunu biliyorum.Ve aklimda surekli dolanan o soru "Kızlar annelerinin kaderini mi yaşar?"
Lily basinın cenaze töreninin ardindan bir gece, bir çatı katında düşuncelere boğulmuşken,bir anda öfkeli bir şekilde yukarı çıkıp sağa sola sinirle vuran Ryle'lı
Lise yıllarımın yazarı Resat Nuri Guntekin'...
Damga,sayfalarını merakla cevirerek okuduğum I.Meşrutiyet'ten hemen önce ve I.Dunya Savaş'ı çerçevesinde İffet Bey'in çocuklugundan başlayarak hayatına eşlik ettiğimiz bir eser.
İffet Bey abisiyle birlikte önce kösklerinde eğitim alır,daha sonra diğer çocuklar gibi okula gitse de
