Yağmur

Yağmur
@_yagmur_
Bilinenin ve bilinmeyenin bir kıyısında kalmış da hiçbir yere geri dönememiş gibiyim. İlerlemekte güçlük çekerken kalmak imkansızlaşmış sanki..
Bellek
bazı anları özleriz, kişileri, yerleri, hatta bazen masa ve sandalyeleri. hem de fazlasıyla uzaklaşırız sonra tüm bu şeylerden. öyle çok uzaklaşırız ki tanıyamayız. ne özlediklerimizi ne kendimizi. geriye yalnızca anılar kalır. onlar da belli belirsiz. kışın soğuğu insana çarpınca, bir titreme gelince fark eder bazı şeyleri. ev, aynı evdir aslında. kitaplıktaki kitaplar aynıdır. ama yine de Faust, Monte Cristo Kontu, Albert Camus... hepsi bakarak olur insana. insanın gözüne gözüne, anlam veremezsiniz. ne geçmişe dönmektir niyetiniz ne de bu anda kalmak. bir şeyin ya da birinin bilinçaltı düşünceleri olmayı ister ve hemen uzaklaşırsınız. anılardan. anılardaki kişilerden. bellek böyle bir şeydir işte, hele ki geçmiş belleği, acımasızdır. -alıntı değildir.
Reklam
"aynı gökyüzü altında, petunya kokan bir sokakta... "
"Marine daha yenice olgunlaşmaya başlarken tüm siyah kedilerin uğursuzluğu onun üstündeydi. Tan vaktine kadar narin kalbinin kırıldığını kimse fark etmemişti. " alıntıdır

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"ve ben yine yalnızlıkla, kendime ait yalnızlığımla perçinlenmiş aciz yaşamıma geri dönüyorum. yokluğun yüreğimi delercesine yanı başımda. kokunla ayaktayım sevgilim, silüetinle yaşamdayım." -alıntıdır
zihnimin dehlizlerine hapsettiğim silüetin, uzanırsam orada olmayacaksın biliyorum. verdiğin sözleri tutmayacaksın, şiirlerimi üzerine almayacaksın. tekrar tekrar gün doğarken, seni isteyeceğim gökten, ve bir bir yağacaksın yüzüme, yağmur misali. ve seni doğuracağım, geceden geceye benimle yaşayacaksın. gün doğduğunda terk edecek ellerin gözlerimi. kaç ay oldu istemedim saymak, yakacaksan da beni gel sen yak. Yağmur'un kendisiyim ben, yakamaz beni senin korların. sarsın beni kolların, hm sarsın mı beni kolların? -alıntıdır
Reklam
ve zaman zaman Tanrı en çok korktuğumuz şeyleri belli aralıklarla karşımıza çıkarıyor, o acıya alışmamız gerektiği için mi yoksa tanıdık geldiği için mi bilinmez. değişmeyen şey de o acının ne kadar istenmeyen olduğu ve ne kadar kaçınılmaz olduğudur. işte bu noktada insan iradesinin seçimleri değil de yapması gerekenler devreye giriyor. burası yolun sonu..
Doğmak istemediğim bir dönemin hüznünü taşıyorum. youtu.be/EQUkx4EojRA
Ansızın gelen anılar silsilesinin ardında bu şarkı çalıyordu. Neden uzun zaman sonra "bu şarkı" ile paylaşım yapmayayım ki dedim ben de. youtu.be/kt7yrISdoAM
" Üzgünüm, bu sana son mektubum olmayacak. Tesadüfen beni unutmayışlarını görmek bir kuşun kalbi kadar ısıtıyor içimi. Ne de olsa denizi sen öğretmiştin bana. Uçmayı da hatta. Sebepsiz bekleyişlerin sonucunda yine kendime varıyorum her defasında. Seni "o" sevdiğin kişi ile yalnız bırakmam gerekli besbelli. Hiçliklerle mücadele etmeye çabalarken seninle de mücadele etmek ve en acımasızca olan kendimle mücadele etmek kanatlarımı kırıyor gibi. Bu yüzden lütfen Lili'yi bana gönder.."
Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın
Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın
Kim söylemiş kediler nankör diye? Sanırım eskiler, "insanlar" yerine yanlışlıkla "kediler" demiş. Nitekim insanlardan daha fazla sadıklar.
Reklam
Bazı yazarların yanlış zamanda bu dünyaya geldiklerini düşünüyorum.. Akın Altan'ın seslendirmiş olduğu Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın harika bir eseri eşliğinde güne başlamak, günün güzel şeyler getireceğini haber ediyor gibi. youtu.be/Kb1fmqWbkvM
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hüseyin Rahmi Gürpınar
"Bazı zamanlar vardır; çiçeklerin açtığı, yaprakların döküldüğü, kedilerin mırladığı vakitleri fark ettiğimiz. Diğer taraftan fark edemediklerimiz de vardır elbette. Yitirdiklerimizi, bitip giden benliğimizi, var olan ama eskisi olmayan şeyleri mesela. Küçük şeylere sevinmeye mecbur bıraktığımız bir 'ben' vardır bakımsız bahçemizde. Çiçeği sulamayız ama filizlenmesini bekleriz, en büyük aptallığı kendimize biz yaparız. İşte öyle günlerin birinden."
Yaşam ne büyük ironidir. Bazıları duygularının varlığından suçluluk hisseder bazıları ise yokluğundan. Tek yönlü yolculuk sadece karşı tarafadır ama var olan 'tek' yön sadece "tek yön" değildir. Karmaşıklık içindeki bulmacanın zorluğu karmaşa içindeki cevaplardan daha tercih edilebilir oluyor zaman zaman..
öylesine bir geliş işte
Birinci deneme, ikinci deneme, üç dört derken en sonunda altıncı denememde açabildim kapıyı. Giriş kapısından koridor sonundaki kapıya kadar ilerleyen soğuk hava ve ellerimi hemen yıkamam gerektiği düşüncesi; karnımın açlığı ile yarışıyordu zihnimde. Ellerimi yıkayıp ocağın altını açtım hemen, maskemi çıkarana kadar çantamı koyana kadar yemek ısınsın dedim. Lavabonun üzerinde dört tabak.. Anne babam çoktan yemeklerini yemiş üstüne çaylarını da içmişlerdi. Saat geleceğim dediğim saatten bir hayli geçti. Koridor sonundaki kapıyı 'ben geldim' diyerek açtım. Televizyon karşısına geçmiş düşünceleri ile düşünmek istemedikleri arasında gidip gelen babam 'hoşgeldin kızım' dedi. Hoşgeldim ve babamın kızıyım dedim içimden. Belki gereksiz bir pekiştirme yaptım ama yine de. Hoşgelmiştim eve. Sonra fark ettim ki çorba kaynamaktan taşmış, ocağı söndürmüş. Ben de hoşgelmiştim sonuçta.
Pazar Sabahları
Pazar günlerinin farklı bir havası vardır bana kalırsa. Bir haftanın bitişi, yeni haftanın başlangıcı. Annemin çayına yenice attığı şekeri karıştırırken çay kaşığı ile bardağın çıkardığı ses, babamın çoğu sabah olduğu gibi enerji dolu konuşmaları ve komik (!) esprileri (çoğu zaman kötü espriler olur yaptıkları ama yine de güleriz.). Kardeşimin de pazar sabahlarına özgü söylenmeleri... Sadece bunlardan ibaret değil elbette ama en çok bunlar dikkat çeker bizim evimizde. Kahvaltıdan hemen sonra Türk kahvesi içilmezse günümüze başlayamayız. Böyle bir sabahta aniden gelen farkındalık hissi yiyip bitirir beni. Bir gün hepimizin başka yerlere savrulacağı en olmadı yaşam denen yolun bir bir bizim için biteceği gelir aklıma. Anı yaşamaya çalışırım ama bu derin hissiyat geçirmiştir bir defa pençesini zamanıma, aklıma. Kaçışım yoktur, unutmaya bakacağım artık. İşte bugün de öyle bir pazar günü. Hafif hoşnutsuz, hafif sohbetli, çokça gülmeli, belki kırgın gülmeli ama yine de çokça gülmeli... Masamızda kimse fark etmesin bir ben fark edeyim, bir ben, umarım bir benimdir.
378 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.