"İskitler hakkında yapılan araştırmalar bir tesadüfle başlar. XVII. yüzyılın son çeyreğinde, Sibirya'daki kurganlarda gizli kazılar yapan bazı defineciler çok kıymetli altın eserler ele geçirir. Durum I. Petro'ya ihbar edilerek eserlere el konulur ve söz konusu eserler St. Petersburg'a götürülür. Koleksiyoncular ve sanatseverler, o zamana kadar hiç görmedikleri bu değişik tarzdaki ilgi çekici eserlere hayran olurlar. Bunun hemen ardından Sibirya ve Güney Rusya'da bulunan benzer türden buluntular, bir yandan bu sanata olan ilginin daha da artmasına vesile olurken, öte taraftan da bunların, bir zamanlar Asya bozkırlarında yaşamış göçebelerin sanat eserleriyle olan benzerliğinin gündeme gelmesine sebep olurlar. Günümüzde "Göçebe Hayvan Üslubu" olarak tarif edilen bu zengin arkeolojik materyal "Bozkır Kurgan Medeniyetleri"nin tipik kültürünün başlıca ürünlerindendir."
“Bir gülüşün var ayakta kötü elbet burcuvalıklarında bir dudak gül gibi Bütün ellerinin sokakları aşktır senin a. petro.”
Reklam
"Ben ölünce, bütün barikatlar yıkıldığında, bütün silahlar ve tanklar imha edildiğinde de eline bir taş verip seni düşman hattına sürerler." "Ben ölünce ne olur?" "Sen savunmanın son halkasısın. Sen ölürsen Hitler, Paris'e girdiği gibi Leningrad'a girmiş olur. O günü hatırlıyorsun değil mi?" "Ama bu haksızlık. Fransızlar savaşmadılar ki..." "Onlar savaşmadı ama sen savaşacaksın. Her sokak ve her bina için. Kaybettiğindeyse..." "Sanat kurtulmuş olacak." "Evet sanat kurtulmuş olacak ve bir başka ressam, ezilmeden önce seni kolun havada, elinde sopayla Alman tankına kafa tutarken resmederek muhteşem bir eser yaratacak. Fonda bronz atı üstünde Büyük Petro olacak. Ve o tablo Ermitaj Müzesine asılacak. Bir sonraki savaş başladığındaysa müze müdürü yine kapı önünde durup götürülen sandıkların başında ağlayacak."
Sayfa 140Kitabı okudu
Avrupa devletlerinin dünyayı paylaşmasına ikinci engel:Rusya. Nasıl olur,denecek?Rusya Avrupa Konseri’ne dâhil değil mi?Rusya hiçbir zaman Avrupa Konseri’nin“bona fide” (iyi niyetli, güvenilir) bir üyesi sayılmamıştır. Avrupa dünyasından çok farklı, Batı anlayışlarına fazlasıyla yabancı,geniş toprakları ve boyuna artan kalabalık nüfusuyla Avrupa'da sadece kuşku uyandıran bir ülke. Evet,I.Petro domuzuna batıcıdır.XVIII.Asrın en büyük Rus hükümdarları,menşece Alman,yani Batılı;Rus monarşisi ve aristokratları, XIX. Asır boyunca Batı Avrupa'nın metodlarına ve davranışlarına meftun... Doğru,ama yine de Rusya Avrupa'nın gözünde egzotik ve Asyalı olmaktan kurtulamamıştır bir türlü.Kurtulamamıştır çünkü Ortodoks’tur.Ortodoks demek, Bizans'a yakın demek. Batı Avrupa milletlerinden çok,Balkan kavimleriyle akraba... Bu yüzden de,Avrupa'nın dışında tutulmaya mahkum.
Sayfa 74
Paul Gentizon (Fransa)
Mustafa Kemal'in kişiliği şu son yıllarda Türkiye tarihini baştan başa doldurmaktadır. Sultan'la Babıali'nin alçakça davranışlarına karşı benliği isyan eden Mustafa Kemal, Osmanlı İmparatorluğunun yerine ulusal Türk Devletini kurmak için 1919 Mayısı'nda İstanbul'dan ayrılıp Samsun'a ayak bastı. İşte o günden bu yana
Şamil'in oğlu Cemaleddin esir alınıp St. Petersburg'a getirileli on üç yıl olmuştu. Bu on üç yıl içerisinde Şamil, Zümrüdüan­ka gibi Ahulgo'nun küllerinden yeniden doğmuş ve Kafkasya'ya hakim olmuştu. Rus askerleri, akın akın bu dev gibi adama sal­dırmış ancak geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu on üç yılda, esir olarak St.
Reklam
Büyük Çeçenistan'da görevlendirilen Mareşal Prens Aleksandr Baryatinski, Şamil'le mücadelenin başına getirildi. Devasa cüsse­siyle bu kuzeyli adam, kendine özgü bir karaktere sahipti. Hem disiplinli hem de rahatına düşkün bir hayat süren bu adam Rus tarihindeki en büyük generallerden biriydi. Vorontsov'un halefi olarak valiliğe
Üzerine Kırım'ın inanılmaz güzelliğini hatırlatan bir manzara resmi işlenmiş fıncanımdan çay içerken, bazen gözüm dalıyor. Alupka'yı ve burayı yaptıran adamı hasretle yad ediyorum: Adı sonsuza kadar Kafkasya'yla birlikte anılacak olan Kont Mihail Vorontsov . . . Vorontsov, Güney Rusya'nın mutlak hakimi, Ge­nel Valisi ve Güney
Sulhtan sonra İstanbul'a ilk Rusya büyükelçisi gelmiş ve padişaha Çar Petro'nun Karadeniz'in kuzeyindeki küçük Azak Denizi'nde Rus ticaret gemilerinin dolaşması için müsaade rica ettiğini bildirmiştir. II. Mustafa: «Ruslar'ı sarayı hümâyûnum içre bırakırım; amma ki Karadeniz'de cevelânlarına aslaa müsa'ade-i şâhânem yokdur» cevabını bildirmiştir.
Sayfa 419 - Cilt 4Kitabı okuyor
Vorontsov, köklü bir devlete hizmet geleneğine sahipti. Birçok hükümdarın döneminde üst düzey görevler almışlardı. Kendilerini Çar'a denk görüyorlardı. Destek verdikleri yönetimler yükselirken, karşı çıktıklarıysa yok olup gidiyordu. Sibirya'ya gönderilmeyen tek soylu aile olmakla övünüyorlardı. Vorontsov ailesinden dört hanım, genellikle Çariçe ya da Grandüşeslere mahsus bir imtiyaz olan kırmızı şerit üzerine yıldız şeklideki 1. Sınıf Aziz Katerina Nişanı'nı takmıştı. Anna Vorontsov, bu nişanı kuzeni Çariçe Yelizaveta' dan aldı. Çar III. Petro, nişanlısı Yelizaveta Vorontsov'a Aziz Katerina Nişanı'nı verdi. II. Katerina, tahta çıkmasını sağlayan darbede belirgin bir rol oynayan Vorontsov ailesine mensup Prenses Daşkov'a bu nişanı takdim etti. Uzun yıllar sonra Kafkasya Genel Valisi olarak atanan Kont Mihail Vorontsov'un eşi, bu nişanı taşıyordu. Bu kadınların her biri, hayatları boyunca gösterdikleri üstün sadakatten ötürü bu nişanı almaya hak kazanmıştı. Hiçbir şey, hatta Çar dahi bu soylu Rusların vatani görevlerini ifa etmelerine mani olamazdı.
Reklam
Puşkin sarayda Lermon­tov cephede çürüyecekti...
On-yirmi yıldır Güney Ordusu'nda görev yapan, Yermolov dö­neminden kalma tecrübeli askerlerin çoğu, Kazak ve Tatar ba­şıbozuklar, çoğu zaman küçük gruplar halinde kendi başlarına hareket ediyorlardı ve düzenli orduyla pek bir bağları yoktu.Kendi savaşını yürüten bu grup, en tehlikeli görevleri severek kabul ediyordu. Ateşli silahları
Dünyadaki değişikliklerin farkında olmayan, coğrafya bilgisinden yoksun olan adamların elinde devlet yönetmek pusulasız gemi yürütmek gibi bir şeydir. Avrupalıların yeni kıtadaki ve eski kıtayı çevreleyen denizlerdeki gelişmelerine karşılık (Risâle-i islâmiye'sinde Papalık'a karşı kurtarıcı bir güç olarak bel bağladığı) Osmanlılığın ve bütün İslâm dünyasının derin bir cehalet içinde kalmasının tehlikelerini anlatır. Böyle kişilerin yönetiminde İslâm ülkelerinin bir gün Avrupa devletlerinin egemenliği altına gireceğini haber verir. Avrupa'dan ders alan, oradaki gelişmelerin en yararlı olanlarını seçmesini bilen Petro'nun nasıl başarı kazandığına işaret eder. Osmanlı devleti de aynı şeyi yapmazsa ileride Osmanlı ülkelerinin Rusya karşısında güçsüz ve yoksul kalacağını da haber verir.
Kazaçiler
Rusların Güney Ordusu, Kafkas aşiretlerine direnmeyi Kazakla­rın nasıl savaştığını izleyip taklit ederek öğrendi. "Öncü birlikle­rin öncü birliği" olarak görülen cephedeki Kazaklar, Kafkasya' da doğmuş ve büyümüşlerdi. Nesillerdir sınır bölgelerinde yaşayan Terek ve Grebenski Kazakları, çoğu zaman doğal bir sınır oluş­turan Terek
Rusya'da soylu ailelerin bütün mensupları prens unvanı taşır­dı. Bu dönemde, yüz elli tane Prens Galitzin vardı ancak bazı soylular, kendilerini diğerlerinden üstün görürlerdi ve bu gö­rüşlerinde haklılık payı da vardı. Galitzin hanedanı, 1408 yı­lında Moskova'da kuruldu. Dolgorukovlar, Narişkinler ve Vorontsovlar; Troubetzkoylar,
Avrupa'nın ve özellikle İngiltere'nin Rusya'ya nasıl endişeyle yaklaştığını anlamak için, 18. ve 19. yüzyıllarda yaşanan Slav sömürge yayılmacılığıyla ilgili bir noktayı hatırlamak gerekir.Hiç durmadan sınırlarını genişleten Korkunç İvan ve Deli Petro, Anadolu' dan toprak ve liman almanın stratejik öneminin farkın­daydı. Ancak
265 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.