Ölümle başlayan ve biten bir şey var: Biten'e "hayat" diyorlar, başlayanı kimse bilmiyor. Ben, ona da "hayat" demek istiyorum; çünkü devamlılık "Hayy" olanın bahşettiği bir şeymiş. "Hayy" olanın bitirdiği ve başlattiğı bir hayat:
Bu mâcerâyı, siz, biz, hepimiz yaşayacağız.
Evet, hayâtımızda her şey bu mâcerâya hizmet ediyor. İnanmak zor! Tefekkür bocalıyor: Giden var, ama nereye? İnsan, var olduğu günden beri bilmediği, fakat gerçek olduğunu hep gördüğü şeylere inanmakta zorluk çekti.
Öliüm'e dâir bir şey bilmiyoruz. Zamânın hoyrat eli, "unutuşun kollarında'" bu inanışı da getirecek: "Tamam!" diyeceğiz, "Gitti!" Fakat, ölümü bilemeyeceğiz. Onu ölenler biliyor ve söylüyorlar; lakin, dillerini biz bilmiyoruz.
Bir şey yazmışsınız, bir eser yaratmışsanız, onu okuyanda, dinleyende seyredersiniz. Okuyucu aynadır. Kirli, paslı da olur, sırrı dökülmüş de, tertemiz de. O yaratılmış şeyin hakikaten yaratılmış olduğunu ancak onu görenlerde görmeniz mümkündür.
Aşk olunca ,hangi düşüncenin ona gücü yeterdi?Düşünmez,yaşardık.Bizimki bir ileri atılıştı.Arslanlar gibi kükreyerek ilerlerdik.Sonunu bilmezdik.Sonu sevgilimize kavuşmaktı.Sevgilimizi yabanın eline düşmekten korumaktı.Aşıktık işte.Karşılık beklemeden seven serdengeçtiler neslinin son örnekleriydik.Esas üstünlüğümüz buradaydı.
“Evet, ben bir Türk milliyetçisiydim ve hâlâ bir Türk milliyetçisiyim.
12 Eylül öncesinde milliyetçiler tarafından destânî bir mücadele verilmiştir.
Büyük fedâkârlıklar, büyük sevdaların eseridir. Biz, bu milleti her türlü sevginin üstünde, her türlü bağlılığın ötesinde bir aşkla severdik. Üstünlükten bahsedilecekse, üstünlüğümüz öcelikle buradaydı. Aşkın karşılık beklemeden sevmek olduğunu çok sonra öğrendik. Bunu bilmezdik, düşünmezdik, ama tam aşık gibi yaşadık, kendiliğinden denecek kadar tabiî bir itilişle öyle davranırdık."
Bizim milliyetçiliğimiz, kültür milliyetçiliğidir. Dün, özellikle görünür hâldeydi. Bu bir slogan değildi, değildir. Bizim gençlik yıllarımızda, bu tarafımız ihmâl edilmiştir. Bunu açıkça kabûl eder ve söyleriz. Aksayan taraflarımızın temelinde de, bu eksikliğin olduğunu tesbît ederiz. Biz, sâdece insan denen çok bilinmeyenli varlığın, ihtirasları, kıskançlıkları, zaafları, meziyetleri dolaysıyla tökezlemedik. Edebiyat ve sanatın değerini bilen bir kitle olsaydı, insandan kaynaklanan bu kusurların mahzurları en aza inerdi. Çünkü birimizin şu veyâ bu sebeple devre dışı bırakıldığı noktada, aynı vasıfta başka insanlar devreye girer ve işi/durumu kurtarabilirdi."
Eser alışılmış olan biyografi yazım tekniklerinin dışında yazılmış olan harika bir eserdir. Elinize aldığınız andan itibaren sizi kendi içine çekmektedir. Sürüklenmektedir. Klasik manada surada doğdu. Şu eserleri çıkarttı. Sonra öldü tarzında yazılmayan ziyade bahsi geçen insanların ruhi ve dünyevi düşünce yapılarını irdeleyen o insanların düşüncelerini çizmemize yarayan bir eserdir. Oldukça kıymetli bir eserdir. Yağmur Tunalı beyefendi zor olanı gerçekleştirmiştir.