Ölüm değil tabi, ama bizim toplumumuz her şeyi abartmaya çok meraklı
ANNE IV: Aa, düğün bu kızım. Dul kadınlar gibi evlenecek değilsin ya. (Hıçkırarak Kız'ın başına duvağını koyar.) KIZ: Niye ağlıyorsun sanki? (O da ağlamaya başlar.) ANNE IV: Ağlanır tabii... Ağlanmaz mı? Düğün bu. Ben evlenirken anacığım, toprağı bol olsun, nasıl ağlamıştı. Hiç unutmam. Gözlerinden sel gibi yaşlar akıyordu... (Daha çok ağlar.) KIZ: Evlenmek ölmek gibi bir şey galiba... (Birbirlerine sarılır, ağlaşırlar.)
Sayfa 47 - Evcilik Oyunu - EverestKitabı okuyor
Çocukluk: Sıkıntılar İçinde Bir Memur Ailesi Bizim yaşlarımızda, çocuk yaşta, en çok giyilen şey, cızlavet lastikler vardı. Başka türlü ayakkabı falan alamazdık. Ama amcam bize zaman zaman bayramda ayakkabı alırdı. Doktor amcam... Zaten elini öperdik amcamın bayramlarda. 5 lira, 2,5 lira falan para verirdi. Onları da getirir koşa koşa annemize
Reklam
" Ştoltz: Ama bu hayatta sevmediğin şey ne? Onu söyle. Oblomov: Her şey, durmadan öteye beriye koşmalar, küçük ihtiras oyunları, hele de aç gözlülükler, rekabetler, dedikodular, birbirine çelme atmalar, birbirini tepeden tırnağa süzmeler. Konuşmalarını dinledikçe insan budalalaşıyor. İlk bakışta zeki insanlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur ama bütün söyledikleri şu biçim şeyler: "falanca veya filanca, bilmem ne satın aldı, bilmem neresini kiraladı." Başka birisi: "aa! Olur şey değil niçin acaba?!" Yahut: "falanca dün akşam kulüpte müthiş para kaybetti, bir başkası üçyüz bin kazandı." İllallah bunlardan. Bunlar arasında insanlık nerede? İnsanlığın yüceliği, bütünlüğü nerede kaldı? İnsanlık ufak paralar haline gelmiş... Hayat amma da hayat ha. Ne bulabilir insan orada? Fikir meseleleri mi var, duygu meseleleri mi var? Bu hayatın bir ekseni yok: Derin, hayati hiç bir yanı yok!"
İş Bankası Kültür Yayınları
_Derin acılar, insanı seçkinleştirip diğer insanlardan farklı kılar. _Wagner, çok derin acılar çeken biri – diğer müzisyenlerden üstün yanı da bu. Her alanda Wagner'e ve bestelediği müziğe hayranım. _Derin acılar çekmiş her insanın ruhsal iğrençliği ve gururu, bir kişinin ne kadar acı çektiği, neredeyse onun değer dizgesi içerisindeki yerini
Bakma öyle dik dik yüzüme, az bir şey değil bu. Sevgi nedir bilir misin? Aaa, bilmiyorsundur. Senin köpeksi sevgin benim karnı­ mı doyurmaz deme ha! Sevgi öyle bir şeydir ki... Nasıl anlatayım ya sana? Yok! Anlatamıyorum ki. Sevgi sevgidir. Anladın mı? Sevgi bölünmez, parçalanmaz bir şeydir. Bir tek sevgi var. Aa, nasıl, anladın mı? Versteist du mich? Panimayeş ti tıi menya? Bir tek sevgi! İnsan da, Tanrı da onunla sevilir. Köpek de! Bak hele, ne güzelsin köpecik!
Ötüken NeşriyatKitabı okudu
İnsan denen şey,anılarını yakıt olarak kullanıp yaşamını sürdürüyor olamaz mı acaba? O anıların gerçekte önemli olup olmadığının, yaşamın sürdürülmesi açısından hiçbir önemi yok. Sadece yakıt.İster gazetenin reklam broşürü olsun, isterse felsefe yazıları;ister pornografik fotoğraflar olsun, isterse on bin yenlik kağıt para desteleri; ateşe verdiğinde hepsi sadece bir kağıt parçası değil midir? Ateş, 'Aa,bu Kant! ' ya da 'Bu Yomiuri gazetesinin akşam baskısı' diye düşünerek yakmaz onları. Ateşe göre bunların hepsi kağıt parçasından başka bir şey değildir. İşte tam da böyle. Önemli anılar,çok önemli anılar ve hiçbir önemi olmayan anılar...hepsi sadece ve sadece yakıt.
Reklam
KARANFİL KIZ
O zamanlar dünya gerçekten de bir öküzün boynuzlarında durmaktaymış ve Karanfil Kız'ın bu aşırı gelişmiş iribaşa söyleyecek bir çift sözü varmış. Ama dur bak, en iyisi baştan başlayayım. Şimdi bu Karanfil Kız babasını fazla görememekten şikâyetçiymiş. Çünkü adamcağız haftanın her günü, hatta bazen haftasonları bile geç saatlere
Benim gibi çevresinde gerçeklerle mücadele eden birinin böyle meseleleri düşünmeye fırsatı olmuyor. Japonya fakirmiş, güçsüzmüş, çalışırken unutuyorsunuz. Toplum yozlaşmış! Toplumun yozlaştığını fark etmedim, o sırada çalışmakla meşguldüm çünkü. Aa, sanırım Japonya'nın yoksulluğu ya da benim gibi insanların yozlaşması senin gibi boş bir adam tarafından fark edilebilir ama bu sadece toplumun geri kalanıyla hiçbir ilgisi olmayan bir adamın, bir seyircinin söyleyebileceği türden bir şey. Yani kendi yüzüne aynada bakabilecek vaktin olduğu için bunları söyleyebiliyorsun! İnsanlar meşgul olduğunda kendi yüzünü bile unutur, değil mi?"
Sayfa 102 - HiraokaKitabı okudu
-Ama bu hayatta sevmediğin şey ne? Onu söyle. - Her şey; durmadan öteye beriye koşmalar, küçük ihtiras oyunları, hele de açgözlülük ler, rekabetler, dedikodular, birbirine çelme takmalar, birbirini tepeden tırnağa süzme ler. Konuşmalarını dinledikçe insan budalalaşıyor. İlk bakışta zeki adamlar sanarsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün
Valla haklı Oblomov...
Bir akşam bir yerden gene geç vakit dönünce Oblomov'un bu gürültülü hayata itirazları büsbütün arttı. Hırkasını giyerken homurdanıyordu: — Bütün gün potinlerim ayaklarımdan çıkmıyor: Ayaklarıma karasular indi. Kanepeye uzandı: Sevmiyorum bu sizin Petersburg hayatını, vesselam! — Senin hoşuna giden hayat hangisi? — Herhalde bundan başka
Reklam
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
Aa bu şey değil mi?
Böyle uluorta konuşan ve kanayan yaraya parmak basabilenlerin sayısı oldukça azdı..
O içeri girer girmez Henry bana döndü. "Kusura bakma," dedi. "Aa, yok, olur mu?" dedim, utanmıştım. "Sadece bir karışıklık oldu. Parayı sana geri ödeyeceğim." Ellerini saçlarının arasından geçirdi, titrediklerini görünce çok şaşırdım. "Böyle bir şey yapacağı hiç aklıma gelmemişti," dedi öfkeyle. "Bu
"Bir grupta olunca insanların önünde bir şeyler sunman gerekiyor, değil mi? Benim... Her zaman kafamın bomboş olduğu söylenir. Ben de bazen öyle olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen ben kimseye bir şey sunamayacak kadar beceriksizim." Nedense söyledikleri sinirimi bozuyor. Bu da neydi? "Sen... Aptal mısın!? Dalga mı geçiyorsun? Kafanın bomboş olması mümkün olabilir mi? Bir şeyler sunmakta kötü müsün? Ben seni gruba davet ettim çünkü o gün söylediğin şarkı gerçekten kalbime dokundu. Sen... Canın böylesine yanıyorken... Nasıl böyle şeyleri söyleyebiliyorsun? Mafuyu... Yine bana o şarkıyı söyler misin? Ben de o şarkıyı seviyorum." Sanırım seninle tanıştığımdan beri darmaduman bir hâldeyim. Aa, lanet olsun... Canım yanıyor.
146 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.