Emperyalizm
Bilindiği gibi Atatürk, “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir, ” demiştir. ABD Türkiye’ye, “Atatürk’ün mirasını reddedin,” derken aslında “aklı ve bilimi reddedin” demek istemiştir. Çünkü ABD, hatta bütün Batı, aklı ve bilimi temel alan; düşünen, sorgulayan, üreten, bağımsızlığından asla taviz vermeyen, ulusal egemenliğin/demokrasinin tam anlamıyla işlediği Atatürkçü çizgideki bir Türkiye değil; aklı ve bilimi ihmal eden, dinle kandırılmış, düşünmeyen, sorgulamayan, üretmeyen, bağımsızlığa önem vermeyen, güdümlü bir başkanın/halifenin egemenliğinde yeniden Osmanlılaşmış, daha doğrusu “Osmanlıcılık” oynayan bir Türkiye arzulamaktadır.
ABD
"Emperyalizm dünya gericiliğinin jandarması."
Yar Yayınları
Reklam
Cohen, Büyük Britanya'da ırkçılığın, emperyalizm devrinin tesadüfi bir ürünü, İngiliz tarihinin kazai bir olgusu değil, "British way of life" (Britanya tarzı hayat) denilen şeyin kopmaz bir parçası olduğuna dikkat çekiyor. İki savaş arası dönemde bazı İngiliz futbol takımlarının "Commonwealth" (İngiliz Uluslar Topluluğu) ülkelerine dönük turneler düzenlemeleri anlamlıdır; Liverpool bu turnelerde Güney Afrikalı birkaç mükemmel beyaz oyuncuyla sözleşme imzalamıştı. Ama ingilizler kalplerinin derinlerinde, futbolu en kadim mülkleri sayıyorlar ve "daha aşağı milletlerle" işbirliği yapmaya veya düzenli ilişki kurmaya hiç ilgi duymuyorlardı. FİFA 1904'te İngilizler katılmaksızın kuruldu, İngiltere milli takımı dünya şampiyonalarına ancak 1950'den itibaren katıldı; ilk katıldığı turnuvada da onur kırıcı bir biçimde, küçük gördüğü ABD'ye elendi.
Sayfa 209 - İletişimKitabı okudu
"Dönüp dolaşıp aynı soruya varıyordum: Eğer dış yardımın amacı emperyalizm ise bu o kadar da kötü bir şey miydi? Zaman zaman Charlie gibi sisteme, dünyanın geri kalanına empoze etmeye kalkacak kadar kuvvetle inanan insanlara gıpta ettiğimi fark ettim. Kısıtlı kaynakların, tüm dünyanın ABD gibi refah içerisinde bir hayat_yaşamasına olanak sağlayabileceğinden, (ABD’nin bile yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca vatandaşı varken) şüphe duyuyordum. Ayrıca diğer ülkelerdeki insanların, gerçekten bizler gibi yaşamak istediğinden de o kadar emin değildim. Şiddet, depresyon, uyuşturucu kullanımı, boşanma ve suç hakkındaki istatistiklerimiz, tarihteki en zengin toplumlardan biri olmakla birlikte, belki en mutsuzlarından biri de olduğumuzu gösterirken, başkalarının bize benzemesini nasıl isteyebiliriz ki?"
Sayfa 81 - APRILKitabı okudu
Osmanlı Devleti bir İslam devleti miydi?
Osmanlı hanedanı, islamı, gazayı bir devlet ideolojisi olarak benimsemiştir. Osmanlı Devleti'nin bir gaziler devleti olduğu tarihi bir hakikattir. Bütün Osmanlı sultanları, en sonuncusuna kadar, kendi unvanları arasında Gazi, Mücahit unvanına önem verirler. Bugün nasıl ABD demokrasi ideolojisiyle bir emperyalizm peşindeyse, Osmanlı da en ileri gaza temsilciliğini, siyasi üstünlük ideolojisi olarak benimsemiştir. Osmanlı Devleti aslında kelimenin tam manasıyla şeriatçı bir İslam devleti değildi. Sultanların daima şeriatın destekleyicisi, İslam'ın koruyucusu olduğu iddiası doğrudur. Ama Osmanlı'da şeriat kanunları yanında devlet kanunları, sultani kanunnâmeler de yürürlükteydi. Fatih'in kanunnâmeleri (ceza kanunnâmesi dışında) sultanın iradesine dayanan devlet kanunlarıdır. II. Abdülhamid zamanında İngiliz emperyalizmine karşı padişahın Pan-İslamizm siyasetini benimsediği biliniyor. Îngilizlere karşı, Hindistan'da, Orta Asya'da, Afrika'da İslam'ı yaymak için hilafet politikasına öncelik verilmiştir. Yani siyasi amaç gözardı edilemez
Türkiye'de tam bağımsızlık ve anti-emperyalizm rüzgârları özgürlük taleplerinin de önüne geçiyordu. Nitekim Türkiye'ye gelen ve Dolmabahçe yakınına demirlenen ABD 6. Filo'sunun protesto gösterilerinden altı gün sonra, 16 Şubat Pazar günü Taksim Meydanı, adeta solcuların kıyımına şahitlik edecekti. Bu pazar dert yazan, derman yazan kanlı bir pazardı...
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
219 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.