Kitap kulübümüz ile aralık ayının kitabı olarak belirlemiştik eseri. Henüz daha basılmamıştı biz seçerken, ön sipariş ile aldık. Ve daha kapağını açmadan o yeni basılan kitabın kokusu geldi burnuma, efsunlu, açmadan büyülendim...
Gelir gelmez okumaya başladım ve yine başladığım gün bitirdim. Muhtemelen kitabın ilk okurlarından biriyim, en azından
Necip Fazil:
"Efendim! Ben kurtulacak mıyım?"
diye sordu.
Seyyid Abdulhakim Arvasî Hz. (k.s. a)
şöyle cevap verdi:
"Bir gemi giderken, paspas da içinde
gider. Yeter ki o geminin içinde ol
Necip!"
.
Cenab-ı Hakk, mahlûkâtı yaratınca, bir "Mustafa" yarattı ki, "Habib-i Ekremi'dir. Bir de buna mukâbil, "mustafen-minh" yarattı ki, "tortu" demektir. Hiçbir ciheti iyi değildir. Mahlûkat, şâkûlî bir daire farz olunursa, "mustafa" zirvede en yüksek noktadır. Mukâbil olan en sefil, alçak nokta ise "mustafen-minh'dir ki, habîs rûh'dur; "kemâl" ismi, "mustafen-minh"likde, yani redaette (kötülük, fenalk, bayağılık) ve habasette (murdarlık, pislik, kötülük) kemâle geldiği içindir. Bunu bilerekten "habis ruh"a muhabbet eden kâfirdir. Bilmeyenler, ma'zurdur. Bilmemek ise imkânsızdır; meğer ki kör ola. Bunlara buğz ve düşmanlık büyük ibadettir."