Abdullah b. Mesud (r.a.) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Mümin; ırza, namusa dil uzatan, lanet eden, çirkin işler yapan, edepsiz konuşan kimse değildir."
Her ne kadar Hz. Peygamber'in (s.a.v) Sahâbe'den herhangi birini diğerlerine mutlak anlamda tafdil ettiğini söylemek doğru değilse de, kimi sahâbîlerin bazı hasletlerde diğerlerinden üstün olduğu bir gerçektir. Bu nokta bizzat Hz. Peygamber'in (s.a.v) ihbar ve tesciliyle sabittir:
“Ümmetimin ümmetime en merhametlisi Ebû Bekr, Allah'ın emrini yerine getirme konusunda en serti Ömer, samimi hayâsı en çok olanı Osmân, kaza/yargı işini en iyi bileni Ali b. Ebî Tâlib, helal-haramı en iyi bileni Mu'az b. Cebel, feraizi en iyi bileni Zeyd b. Sabit, Kur'ân kıraatlerini en iyi bileni Übeyy b. Ka'b'dır. Her ümmetin bir emini vardır; bu ümmetin emini de Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'tır. "
Yine Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Kur'ân'ı dört kişiden öğrenin: Abdullah b. Mesud, Mu'az b. Cebel, Übeyy b. Ka'b, Ebû Huzeyfenin azatlısı Salim. "
Abdullah b. Mesud (r.a) demiştir ki: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a (c.c) yemin ederim ki, uzun müddet hapsedilmeye dilden daha fazla lâyık hiçbir nesne yoktur."
Ebû Bekir-i Sıddık (r.a) ağzının içine taş koyardı.
Böylelikle kendisini konuşmaktan menederdi ve diline işaret ederek şöyle derdi:
"Beni tehlikeli yerlere atan işte budur."
Abdullah b. Mesud (r.a) demiştir ki: "Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a (c.c) yemin ederim ki, uzun müddet hapsedilmeye dilden daha fazla lâyık hiçbir nesne yoktur."