Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Tüketicinin hem sağlığını hem damak tadına, ürünün hem dayanıklılığına hem fiyatına, sistemin hem prosedürlerine hem çalışma şartlarına alisirken inanılmaz bir oyuncu veya savaşçı gibidir gıda mühendisi. Tüm bunlar olurken birisi internette "Uht süt almayın, evde kaynatin", " Sütün içinden kaymağını alıyorlar " yazar. Milyonlarca kişi paylaşır. Satranç gibidir gıda mühendisliği. Şahın kontrolü sizde değildir, vezirlik görevinizi yapamazsınız, piyonlar başına buyruktur, tahta sallaniyordur, Gıda mühendisi yine de savaşır. "
"Gıda gibi önemli bir konunun bilimi ve teknolojisi hakkında fikir sahibi olmak,mühendislik mantığını alacak kadar dersler almak ama hayat gündeminin bunlarla değil tam karşısına duran toplum önyargilarinin,alışkanlıkların,geleneklerin,taklitciligin ve ekonomik düzen ile oluşması... Ve işi öğrendiğin şekilde yapmanın hem bürokratik hem de teorik olarak imkansız olduğu bir ülke. "
Reklam
Baştan doğru yapmak bir tercihtir. Yanlış yapma hakkı bizi bir şeyler başarmaktan alıkoyar.
Gerçek bir ihtimaldir. Gerçekten daha inandırıcı, daha eğlenceli, anlatması daha keyifli ihtimalleri bir kez dile getirmek kıvılcımı başlatmaktır.
Aya bakarken taşa takılmak
Gıdayı yemek ile eş anlamlı kullanan insanımızın lügatında gıdanın bir karşılığı yok. Gıdanın manası, kutsallığı,uğruna savaşılan bir şey oluşu falan unutuldu, elimizde sadece lezzet ve kalori hesabı kaldı.
Sayfa 12 - Kamer yayıneviKitabı okudu
Aya bakarken taşa takılmak
Bir şey ne kadar göz önündeyse, insanımız onunla ilgili o kadar az fikir sahibidir. Her gerçek bilgiye zamanla ilaveler yapılır ve her ilavede gerçekten uzaklaşılır. Okul müfredatında olmayan ya da öğrenilmemiş bir şeyle karşılaşan insanlar her defasında çevresindekilere "bu nedir?" Diye sormazlar, tahmin yürütür, boşlukları kendileri doldururlar. Yaş ilerledikçe bilgiyi kaynağından öğrenme azalır, biliyor gibi yapma yaygınlaşır.
Reklam
Aya bakarken taşa takılmak
Ama biz tabağın desenine göre misafirin bizle ilgili görüşünün değişeceğini zanneden, bir şey duyup "şu zararlıymış" diye herkese anlatan, sevdiğimiz bardak olmayınca içecekten daha az tat alan, televizyonda dizi izleyip markette tercihleri karışan, zayıflamakla ilgili söylentileri dinleyip sağlığını bozan ve sonra kulaklarını ve ağzını aklından fazla kullanmanın sonucu olarak yoksulluk, açlıkla ilgili endişe girdabından çıkamayarak sürekli çalışmak zorunda kalan insanlarız.
Toplum her şeyi kusursuz yapma ya da hataların sorumluluğunu alma görevini mühendislere verip rahat etmiştir. Bir şeyi mecbur kalmadığımız sürece doğru yapmama alışkanlığı edinmiş durumdayız.
Sayfa 20 - undefinedKitabı okudu
Konu genellikle sayılardır
İnsan, bulunduğu şartları kendi yazgısı zanneder ve denemeyi bırakır. Denemeyi bırakması demek kazanma ihtimallerini sıfıra indirmek demektir. Hayat bir kumar değildir. Ihtimaller bütünüdür. Başarı da tesadüf de gerçekleşmesi muhtemel ihtimallerden birine verilen adlardır. Hangi ihtimal gerçekleşmiş olursa olsun her saniye yeni ihtimaller kapısı açılmıştır.
Anlık ihtiyaçlarımız ve toplum baskısı hayatımızı esir almamalı. Herkes kendi hayatını yaşamaktan sorumlu. Tam da bizim yapmamıza ihtiyaç duyulan ve sadece bizim yapabileceğimiz işleri bulup kimseden korkmadan bunları yapana kadar sadece ömür geçiyor. Ne gelir, ne takdir; hayata yapmak için geldiğiniz şeyi yapmıyor olmaya teselli olamıyor.
Reklam
Hiç bir şey yapmadan , yapabileceğine dair kanıt göstermeden ; her şeyi yapabilecek potansiyeli olduğunu ispatlama yarışı, toplumun ortak belası oldu .
Nesillerin kendine güven eksikliği ortalamasının ben nesli ile birlikte çok fazla arttığı söylenir. Kendine çok daha fazla güvenmesi gereken bu nesil , online ortamlarda birilerinin zorbalığa maruz kalmasını görerek büyüdüler , ortaya atılmaktan ve alay edilmekten korktular. Ve işin uzmanlarına göre bu yüzden tüm dünyadaki gençler birbirinin aynısı ilgi alanlarına sahip olduğunun , herkes gibi yaşadığını, herkesin sevdiği şeyleri sevip ,nefret ettiği şeylerden nefret ettiğini ispatlamaya giriştiler. Tüm internetteki gençler birinin şikayet ettiği her şeyi anında sahiplendiler, kendilerinde de aynı duygu olduğunun iddia ettiler. Sabahları uyanamamayı , kitap okuyamamayı , meseleleri dışarıdan bilgi edinerek çözememeyi, okulun ve hayatın sıkıcı olduğunu genel kural olarak kabul ettiler. Bu eksikliklerini abartılı duygular ve sloganlarla kapatmaya çalıştılar. Ama ortak dert yanılan her şeyi sahiplendiler, kendilerinde bunu aşacak gücü bulamadılar.
....Ama eğlenceli yıllarımızı bitiren zor bir dönem geldi. O ilgisiz sırf eğlence için internette olan büyük kalabalıkların önemli olduğu bir çağ , sosyal ağlar çağı. Artık onların varlığı yeterliydi kimse onlardan bir şey beklemiyordu. Onlar tüketiciydi.Birileri internete bir söz koyar onlar paylaşır. Birileri video yükler, onlar indirir, Birileri dizi çeker onlar izler. ONLAR %99 du
Sosyal ağlar , insanların kişisel bilgilerini internete taşımasıyla başladı. Şimdi internette gördüklerini kişilikleri sanmalarıyla devam ediyor. Artık bütün cevaplara sahibiz ama doğru soruları soramıyoruz. Eskiden ortada bilgi olmadığı için iddiaların hükümdarlığı sürerdi. Şimdi interneti de zehirledik. Burcunu öven sayfayı, siyasi görüşüne methiyeler dizen gazeteyi, her fotoğrafı beğenen arkadaşlarını tuttuğu takımı tutmakla doğru karar verdiğini ispatlamaya çalışan siteleri takip eden ; ama yine de ilerlemeye hayalindeki kalabalıklara dönüştük. İnsanlığın aydınlanma arzusu , susuz bir şekilde , denize düştü ölüyor.Bilginin olduğu fakat kullanılmadığı çok vahim bir dönemden geçiyoruz.
Google'nin otomatik düzelttiği şeyler bile beynin tüm işlevini elinden aldı. Hayatını felsefeye adamış taklidi yapan genç , sürekli alıntı yaptığı Nietzcshe'nin ismini , yıllar geçse bile Google'a bakmadan doğru yazamıyor. Çünkü her yazdığında doğrusunu buldu. Bakmadan yazma ihtiyacı hiç gelişmedi Öğrenciler ödevlerini kopyalayıp yapıştırıyor. Kendi verdikleri ödevlerde ne yazdıkları hakkında fikirleri bile yok.İnternet temel çöplüğüne döndü. Kimse kitap okumuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.