osman

Rus-Japon savaşı sırasında birisi Çehov'a savaş hakkında bir oyun kaleme almasını salık verince, büyük yazar kendini hakarete uğramış hissetmişti. "Bakın," demişti, "öyle bir oyunun kaleme alınması için aradan daha yirmi yıl geçmesi gerekir. Şimdi bu savaşı ağzımıza almak imkansızdır. Ruhun durulması şarttır. Yazar ancak o zaman önyargısız olarak kalemini eline alabilir."
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Pakedin içinde turşu vardır
Araba bir polis memuruna yaklaşırken, "Arabacı dur!" diye buyurur. Kararlı bir sesle polise, "Şunu al," derken ağır, yuvarlak paketi eline uzatır. "Devam edebilirsin, arabacı," der. At bir hamle yaparken Çehov polise dönüp elindeki paketi işaret ederek, "Bomba o!" diye bağırır. Polis memuru neredeyse put kesilmiş vaziyette, kabağı kendinden uzaklaştırmaya çalışırken, Çehov ile arkadaşları yolda kahkahalarla gülmektedirler.
Oysa Anton Pavloviç bu hediyemizi hiç unutmayacaktı. Jubileden sonra beni bir kenara çekerek azarla karışık, "Bak, bu harika bir şey, bunu bir müzeye koymak lazım," dedi. Kafam karışmış bir halde, "Söyleyin bana, Anton Pavlovic. nasıl bir şey vermeliydik size?" diye sordum. Biraz düşündükten sonra ciddi ciddi, "Bir fare kapanı," demesin mi! "Bak, fareleri ortadan kaldırmak lazım." Yine gülmeye başlamıştı. "Korovin bana güzel bir hediye gönderdi, güzel ama!" "Neydi peki?" diye ilgiyle sordum. "Balık oltası." Aldığı diğer hediyelerin hiçbiri Çehov'u sevindirmemiş, hatta bazıları bayağılığıyla onu öfkelendirmişti. "Dinle beni, bir yazara gümüş bir kalem ve antika bir mürekkep hokkası verilmez." "Peki, ne vermek uygun olur?" "Bir parça kauçuk hortum. Bak, ben bir doktorum. Ya da çorap. Karım benimle gerektiği kadar ilgilenmiyor. O bir aktrist. Bense ortada yırtık çoraplarla geziyorum. 'Canım bak bana,' diyorum ona, 'sağ ayağımın baş parmağı dışarı fırlamış. Çıkar, sol ayağına giy öyleyse,' diye cevap veriyor bana. Böyle devam edemez... Ardından yine şen bir kahkaha patlattı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Başlardı kıkır kıkır gülmeye
İnsan bir provaya gelip de Anton Pavloviç'i arka sıralarda bir yerde sakince otururken görse kendisinin büyük bir şair ve oyun yazarı olduğuna kesinkes inanmazdı. Sahne yönetmenlerinin koltuğuna otursun diye ona ne kadar yalvarsakta çabalarımız boşa çıkardı. Masaya oturduğunda başlardı kıkır kıkır gülmeye. Onu neyin güldürdüğünü, öyle önemli bir masada oturunca kendini bir sahne yönetmeni olarak düşünüp düşünmediğini ya da sahne yönetmenlerinin kandırıp sonra bir köşede gülmeye mi kaçtığını anlamak bizim için imkansızdı. Sorularımıza, "Her şeyi kağıda geçirdim," diye cevap verir, "Ben sahne yönetmeni değilim, bir doktorum," diye devam eder ve hemen yanımızdan sıkışıp karanlık bir köşeye sinerdi.
Bir keresinde bir arkadaşım Çehov varken soyunma odama geldi. Çok canlı ve neşeliydi; etrafındaki insanların çoğunca kadri bilinmiyordu. Çehov, ciddi bir yüz ifadesiyle orada sakince oturan ve sohbetimize katılmayan bu arkadaşımı çok dikkatli bir şekilde izliyordu. Arkadaşın gittikten sonra gece boyunca birkaç defa yanıma gelip onunla ilgili bir sürü soru yöneltti bana. arkadaşımı bu kadar merak etmesinin sebebini sorduğumdaysa, "Dinle, o intihara meyilli biri," dedi. Yorumu o esnada çok komik geldi bana, fakat yıllar sonra aynı kişinin kendini zehirleyerek öldürdüğünü öğrenince bu gözlemini hatırlamadan edemedim.
Reklam
Reklam
1.023 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.