Teninde Meryem'in korkusu var
Nefesinde kızıla çalan güneşin sıcaklığı var
Saçlarında rüzgarla dans eden başakların duruşu var
Gönlünde dağ tepesinde yetişen nadide ve tenha çiçeğin cesareti var
Avuçlarında bir bebeğin arınmışlığı var
Parmaklarında gizemli ve saklı bir gölün şeffaflığı var
Yüzünde gökyüzünün her şeyden arınmış berraklığı var
Yüreğim yaklaşınca sana bir güvercin yüreği gibi çarpıyor
Yerinden çıkacakmış ve avucuna sığanacakmış gibi
Avuçlarını aç, tut yüreğimi, okşa nefesimi, doyur aç ve susuz ruhumu
Güzelliğinle, şefkatinle, ruhunun saflığıyla...
Sonu olmak mı? Evet, sonu olacaktı ama onun ima ettiği anlamda değil! Bu adam ya kendi öldürecekti onu ya da ailesine öldürecekti, hatta kalpten ölecekti kesin. Öfkesini enkarte ederek usulca sokulup, kızın kızarmış yanaklarını ellerinin arasına aldı. İri avuclarını dolduran yanakları ateş topu gibi sıcaktı. Her şeyinle ilkin olmak isterdim.. Tüm hücrenle bana ait olmanı, her anlamda her şeyi öğreten ilk erkek, ilk tutkun olmak acayip bir hediye olurdu.. Bu sadece bedeninle değil, ruhunla olan bir istek.. Yo bunu pişmanlık olarak lanse etme. Ben sadece sana geç kaldığıma üzülüyorum. Senden büyük doğmama.. Senn küçük olmana isyan ediyorum.. Ve bu kadar aç gözlü olmama.. "
Kaybedişin zaferini kutluyor vicdanım ..Tasavvur ettikçe , ne kadar da zülümle gitmişim sana ey gönül .. Ülfet ettiklerim birer beddua gibi sirayet etmiş riyakarlıkları . Hakkın sabrı geniş diye , telkin ediyorum lakin ne çare .. Yara derin diye , kapılayım mı olumsuzluğa yahut katlanayım mı sana ey gönül .. Kim Altın testi ile su taşımız
Ben, böyle acı acı düşünüp dururken arkamda ayak sesleri işittim, hızla döndüm, yalın ayakları, kapkara saçları, gri kara gözleri, esmer yuvarlak yüzüyle, sırtını tek başına örten kirli, yırtık entarisiyle karşımda Meryemo'yu buldum. Çekinerek bana sokuldu, elimi tuttu. Elleri ateş gibi yanıyordu. Bu arada yüzünü, ayaklarını, ellerini güzelce