Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Neylerse Güzel eyler ..
Aç gözlerini bak bahar uyanıyor Hayata bir bak nasıl yol alıyor Düşünmeyi bırak zaman tükeniyor Sanma ki her şey nedensiz oluyor Hepsi O’ndandır hepsi Hak’tandır. Mustafa cihat 🎶Hepsi O’ndandır youtu.be/ojPr1QGo5PY?si=...
“Geçende ne diyorduk patron ? Halkı aydınlatıp gözünü açasınmış! Buyur işte! Sen gel de, Barba Anagnostis’in gözünü aç! Karısının nasıl susta durup emir beklediğini gördün mü? Zatın git de şimdi ona erkekle aynı haklara sahip bulunduğunu ve sen domuzun etinden bir parçasını yerken, domuzun karşısında canlı halde bağırmasının zalimce bir şey olduğunu, sen açlıktan geberirken, Tanrı’nın her şeye malik bulunuşu avuntusuyla yetinmenin büyük bir budalalık olduğunu anlat! Senin bütün bu aydınlatıcı palavralarından, kapkara cahil Barba Anagnostis ne kazanır? Kavgalar başlar tavuk horoz olmak ister ve Karıkoca bütün gün birbirleriyle dövüşüp birbirlerinin tüylerini yolar. İnsanları rahat bırak, patron, gözlerini açma! Çünkü açarsan ne görürler? Ellerinin körünü! Onun için bırak, kapalı kalsınlar da, hayal göre dursunlar!”
Sayfa 82 - Can Modern, ZorbaKitabı okudu
Reklam
"İşte, şimdi beni yine tahrik ediyorsun," diye fısıl dadı. "Külot giymemiş olman iyi bir şey." "Öyle mi, nedenmiş?" Clay geriye çekilip etrafı kolaçan ettikten sonra ar- ka cebine uzandı. Etrafta kendileri gibi yemek yiyen birkaç kişi, barmen ve garson vardı. İçinde çok gizli bir şey varmışçasına elini yumruk
Sayfa 128
Kendi kendini azarladı: “Allah aşkına, kes artık! Bırak onu düşünmeyi! Aç gözlerini! Bak! Karşında koca bir dünya var!”
204 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 günde okudu
Amerikalı Jack London'un 1902 yılında Londra'nın Doğu Yakası'na giderek buradaki hayatı gözlemlemesi, yaşam şartlarını incelemesi üzerine yazılmış bir eser... Tebdil-i kıyafet hazırlanarak Londra'nın Uçurumu diye nitelediği yerde kalmaya başlar yazar... O dönemki Doğu Londra'da insanlar, sefil, aç ve susuz halde, pislik içerisinde bir hayat sürmektedir. Anne, baba ve çocuklardan oluşan aileler, tuvaleti, küveti bulunmayan tek göz odada, yalnız yaşayanlar ise tek göz odalarda yabancı kişilerle kalmak zorundadır... Hava kirlidir, sülfirik asit solumaktadır insanlar... Parklarda gece uyunmasına müsaade edilmediği için evsizler gündüzleri uyumaktadır banklarda... Genci, yaşlısı aşevlerinde, düşkün evlerinde bir parça yiyecek alabilmek için saatlerce yağmurun altında beklemektedir. Doğu Yakası'nda sefalet bu seviyede iken Trafalgar Meydanı'nda VII. Edward büyük bir şatafatla tacını giymekte, dört yüz milyon insanın imparatoru olmaktadır.. Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun baş şehrinde 8 milyon insan açlık sınırında yaşamaktadır, köpek kulübesine benzer yerlerde barınmaya çalışmakta, bebeklerin, çocukların yarısından fazlası beş yaşına gelmeden hayata gözlerini yummaktadır... Dönemin İngiltere'sine ışık tutan bir eser...
Uçurum İnsanları
Uçurum İnsanlarıJack London · İletişim Yayınları · 20213,532 okunma
kaç çocuk güne aç uyanıyor? Kaç çocuk , anne ve babası olmadan soğuk betonların üzerinde gözlerini yeni güne umutsuzca açıyor? Kaç çocuk evini sokak belliyor? Kaç çocuk yağmurdan kaçarken doluya tutuluyor? Envai çeşit hastalığın içinde, kaç çocuk bedeni toprak oluyor? Kaldırım taşları kaç çocuğun arkadaşı?
Reklam
Bir dilek tut şimdi, gözlerini kapat ama seni sevdiğimi hiç aklından çıkarma. Aç gözlerini yavaşça, farz et önünde bir demet papatya. Başla yapraklarını koparmaya seviyor, sevmiyor...Seviyor diyen yaprakları kendine sakla, sevmiyor diyenleri bana yolla. Onlara seni nasıl sevdiğimi anlatayım da bilmeden konuşmasınlar bir daha.
Yönetici olan oydu, kadındı. Özel- likle Clay'in muhteşem suratındaki ifadeleri izlerken, onu okşarken gözlerinin yukarı doğru kaymasından bunu daha iyi anlayabiliyordu. Bu sırada Clay, Julia'nın avucunun içinde ileri geri gidip geliyordu. Julia boşta kalan elini süveterine sonra da sütyeninin kenarına daldırarak daha önce oraya
Sayfa 94
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
"Konumumu gönderdim, Beste Hanım." ''Hemen bakıyorum, ben de ona göre size yakın bir yerde yemek yiyeyim." Beste mesaja baktıktan sonra gözlerini kıstı ve telefona döndü. "Size zaten yakınmışım." dedi hafif bir tebessümle, "Alt caddenizdeyim. Yemek yer ve yarım saate orada olurum.'' Sonra duraksadı ve tereddütle devam etti Beste, "Peki siz aç mısınız?" Araz o sırada uykulu gözlerle karanlık salonun duvarına karşıdaki restauranttan vuran lacivert ışık yansımalarıa bakıyordu. "Ben mi?" dedi öksürerek, "Evet ama şimdi kalkıp bir şeyler hazırlarım...'' Beste bir kez daha tereddütle konuşmaya başladı. "Sesiniz çok halsiz geliyor. Alt caddedeyim, dediğim gibi. Yemek alp gelebilirim. Birlikte yeriz. Yani... Size de uyarsa..."' Araz kadının cesareti ve ilgisi karşısında her geçen dakika daha da şaşırıyordu. Her şeyden önce Beste onun doktoruydu, belki de ilgilenmesinin tek sebebi buydu.
Reklam
"Yeter artık! Bunları düşünmekten vazgeç! Gözlerini aç! Etrafına bak! Dünyayı içeri al!"
#Yaşamak Umrumdadır
Sabah şairin üstüne saldırıyor yaşamaktan bir güneşle kaplanıyor onun kalbi onun kalbi topraktan sıyrılıyor aşk dahi sıyrılıyor topraktan gözlerini tanıyorsunuz: çaylak sürüleri beyni: aç kuşlardan bir ambar. Bir kıyısına ilişmiyor dünyanın Allah'ın ve devletin dibinde insanlar onu barutla karıştırıyor ve zerdali çiçekleriyle. Ahali kapısını
7.Bölüm : Sesimi Duyan Var Mı?
Bu bölüm 3 yaşında olmasına rağmen tam 65 saat boyunca bir enkazın altında aç, susuz, karanlıkta, ne olduğunun bile farkında olmadan, tek başına bekleyen. Sadece bekleyen ve hayatta kalan, arama kurtarma ekipleri öldüğünü sanıp üzerini örtmek için battaniye getirirken gözlerini açıp onlara gülümseyen ve içlerinden birinin parmağını tutup ambulansa kadar hiç bırakmayan Elif'e gelsin. Bu bölüm 14 yaşında tam 58 saat boyunca o karanlıkta beklemiş, hayatta kalmış, kardeşinin acısını yaşamış, kim bilir aklından neler geçmiş ama hiç pes etmemiş ve tüm bunları muhteşem bir güçle göğüsleyip sadece kurtarılmayı beklemiş İdil'e gelsin. Bu bölüm 16 yaşında 17 saat boyunca enkazda kalmış, daha oradan çıkarılmadan onu kurtarmaya çalışan ekiplere "Ben keman çalıyorum, yaralarım iyileşir mi?" diye soran İnci'ye gelsin. Bu bölüm küçücük bedeniyle günlerce o enkazın altında kurtarılmayı beklemiş güzel yüzlü Ayda'ya gelsin. Bu bölüm Günay'a, Buse'ye, Ares'e, kurtarılmış ve kurtarılmayı bekleyen herkese gelsin... İpek'e, Eda'ya, Mert'e, Ateş'e ve kaybettiğimiz herkese... Her zaman umut vardır, hiç umut kalmadığında bile...
"Yanlış bir zamanda doğduğumuzu düşünmüyor musun?" "Sen ne zaman doğmak isterdin?" "Yüz yıl, iki yüz yıl sonra. İnsanlık başkalaşım geçiriyor, neye dönüşeceğini bilmek istiyorum." "Gidip bizi bekleyebilecegin bir bitis çizgisi oldugunu mu sanıyorsun? Aç gözlerini! Zamanın ilerleyisi içinde, sen hangi noktaya yerlesirsen yerles, bir öncesi ve bir sonrası, arkanda kalanlar ve ufukta seni bekleyip ancak yavas yavaş, günbegün yanına gelecekler olacaktır. Tek bir bakışta her seyi birden kucaklayamazsin. Tabii Tanrı degilsen..." "Tanrı! Tanrı! İşte güzel bir meslek!"
Sayfa 35
Gözlerini ve kulaklarını dört aç! Sen varsın; kendini asla yok sayma ve kimseyi bekleme!
Sayfa 88 - Kashna Kitap AğacıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.