Daha 'merhaba' dediğimiz anda, ''Bu ilişkiden ne gibi bir fayda sağlayabilirim acaba?'' düşüncesi geçer aklımızdan. İlişkiler,insanın evrensel ''birlikteliği'' üzerine kurulmaktan çok, kesin amaçlar üzerine inşa edilir.
Söylesene: Hiç intihar etmeyi düşündün mü? Hiç mi? O halde okumaya yeltenme! Peki neden? Bir travma mı yaşadın? Bıçağı bileklerine geçirmeden veya soğukkanlı bir şekilde şah damarını kesmeden önce soğuğu hissettin mi? Ürpertiyi ensende alabildin mi? Yoksa bütün bunlara rağmen hayati zevkler, şaşalı geçici hevesler ve korku seni alıkoyup vaz mı
Hiçbir kitabı okuduktan sonra böylesine kötü hissettiğimi, ağlamaklı olduğumu, sinirlendiğimi, tepkisiz kaldığımı, birine sarılma ihtiyacı duyduğumu, sessiz kalabildiğimi ve aynı zamanda öylece boşluğa bağırma hissine kapıldığımı hatırlamıyorum.
Bir arkadaşlık, bu kadar samimi, sıcak ve masum olabilir mi?
Evet yazarımız bize bu bahsini
1998 Nobel Edebiyat ödüllü Portekiz’li yazar Jose Saramago 1995 yılında yazdığı bu roman araba kullanan bir adam ansızın körleşmesiyle başlıyor. Sonrasında bu körlük bulaşıcı hale gelip salgına dönüşüyor ve yayılıyor.
Kitapta dış dünyaya karşı oluşan körlük yavaş yavaş iç dünyanın aydınlanması ile devam eder. Yani yıkılış zannedilen olay uyanış olarak kitapta sürükleyici bir hal alır. Okurken acaba gözümüzle değil de beynimizle mi görüyormuşuz diyeceksiniz. Fazla detay kitaptaki keyfi kaçırabilir. Ayrıca kitabın 2008 ve 2014 yapımı ayrı iki filmi bulunmaktadır
Keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim.
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,6bin okunma
"Niçin uyuyorsun?"
"Vaktin nasıl geçtiğini bilmemek için."
Oblomov nasıl bir kitaptı bir alıntıyla anlat deseler, bu diyaloğu seçerdim. Zira Oblomov, hayatını yaşamak, çalışmak, hareket etmek, gezmek yerine günün hangi saat diliminde olduğu fark etmeksizin uyumayı tercih eden; günlerini yatakta ve aynı odada geçiren bir
“Seni ışıltısız seviyorum”
Bu sözü kitapta gördüğüm andan itibaren düşünmeye başladım. Sevgi bu dünyada bize verilen belki de en güzel duygulardan birisi. Ben yokluğunu düşünemiyorum adımlarımı sevgiyle atarım, bu sadece insan sevgisi de değil her şeyi sevmek…
Attığın adımı, yürüdüğün yolu, soluduğun havayı…
Sana hiç bir çaba göstermeden
Siz hiç çocukken, sırf hayatta kalabilmek umuduyla nefesinizi tutma çalışması yaptınız mı? "Babam beni gömüp gittikten sonra üstümdeki toprakları atarak dışarı çıkabilirim belki," diyerek...
Böyle bir umuda tuttundunuz mu?
Her zaman derim, "zordur her dönemde kadın olmak," diye. Eseri okuduktan sonra anladım ki en çok o
• Çocuğunuz;
– Varsın, bir çivi bile çakamasın… ama, dersleri iyi olsun.
– Varsın, omuzlarda cenaze taşıyanlara bön bön baksın… ama, matematiği düzgün olsun.
– Varsın, evin çalan telefonuna cevap veremesin… ama, notları yüksek olsun.
– Varsın, eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın… ama, fen lisesine gitmiş olsun.
– Varsın, ağlayan bir