Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Fareli Köyün Kavalcısı tekrar gelmiş olabilir mi acaba
"Bu savaş bitmeden," -ya da dudaklarının arasından buna benzer bir şey çıktı - "Kanada'daki her erkek, her kadın ve her çocuk bunu hissedecek... Sen de Mary, sen de hissedeceksin... Hatta bunu yüreğinin derinliklerinde hissedeceksin. Bu yüzden kanlı gözyaşları dökeceksin. Fareli köyün kavalcısı geldi ve dünyanın her köşesi onun kavalından çıkan o rahatsız edici, çirkin müziği duyana kadar da gitmeyecek. Bu ölüm dansının sona ermesi yıllar sürecek, Mary. Ve bu yıllar içinde milyonlarca kalp kırılacak.
Rota? Bu sözcüğün denizcilikteki anlamı ve önemi bilinen bir gerçek. Acaba bizim rotamız neye göre çizilmişti? Hangi limana doğru? Gemiyi yönetenler biliyor muydu bu sorunun karşılığını? Yoksa onlar da bilinmezliğin rotasında mı tutuyorlardı dümeni? Gelişigüzel çizilmiş, amacı olmayan bir rota üstünde mi ilerliyorduk? Belki haritası bile olmayan bir rota (Olabilir mi?) Gemimiz bu bilgisizlik içinde ilerliyordu. (Olabilir mi?) Hiçbir yere doğru?
Reklam
Yahudi düşünürler dünyayı tek kelimeyle nasıl açıklamışlardı acaba? Musa :Her şey tanrıdır. İsa:Her şey sevgidir . Marx:Her şey paradır . Freud:Her şey sekstir. Einstein:Her şey görecedir. Sizin düşünceniz nedir?
Dünyadaki evliliklerin küçük bir kısmı, zorla yapılan evliliklerdi. Geri kalan çok büyük bir kısmı ise birbirlerini sevdiklerini sanan insanların yaptıklarıydı. Daha doğrusu, seveceği insanı bulamadığında, korkudan bulduğu insanı sevmeye çalışanlar. Hoşlanma hissini aşk sananlar. Her taraf bu tarz çiftlerle doluydu. Acaba yeryüzünde gerçekten aşık olup beraber olabilen kaç kişi vardı diye merak etti Tesla. Kaç tane olabilirlerdi ki? Aslında yıllar önce Shakespeare meseleyi çok güzel özetlemişti. ‘Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, bunu ‘aşk’ sanıyorsunuz’ cümlesi, ortalama bir insanın aşk sandığı fizyolojik süreci güzel ifade ediyordu.
Bilmem, acaba eteğinden tutup geri sürüklediğim yakın bir mâzi gibi, daha uzak, daha silik, daha âtıl şuurlu geçmişlerin eteğinden tutacak bir başka el, bir başka hâfıza, bir başka idrak ve hüner mi lâzımdır?
".... Dostum eğildi, yavaşça, "Bak," dedi, "sende acaba olacak kötülükleri önceden sezme gücü var mı?" "Evet," diye karşılık verdim. "Böyle masallara inanıyor musun?" "Ne, yani?" Yanisi filan yoktu; inanmıyor ama, korkuyordum...."
Reklam
Sait Faik'e bir süreliğine veda alıntısı olsun.
Bir pazartesi günüydü. Günler şu garip günler! Uykumuzun içinde saatleri başlayan günler! Uyandığımız zaman üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün, kaldı mı üçte ikisi... Yap bakalım hesabını!.. Hey gidi pazartesi hey! Kaldı on saatin. Bir saat kavgaya say, bir saat konuşmaya, iki saat yürümeye, yarım saat düşünmeye koy, yeme içmeye de
Sayfa 79 - Lalettayun: gelişigüzel
Adam gizemli bir sessizlikle yatıyordu. Ne hissediyordu acaba? Ne düşünüyordu? Hiçbir fikri yoktu. Ona göre tuhaf bir adamdı, tanımıyordu onu. Sadece beklemesi gerekiyordu, zira onun o gizemli sessizliğini bozmayı göze alamıyordu. Adamın kolları bedenine sarılı, ıslak bedeni üzerinde; öyle yakın. Bütünüyle meçhul. Yine de huzursuz etmiyordu. Sessizligi huzur veriyordu.
... ... Yok, akıl sağlığı kimlik bilinci demekmiş, yok, kendi dışımızdaki gerçekliğin kavranması demekmiş! Bir an, 'belki de onu kıskanıyorum' diye düşündüm. O, yirminci yüzyıl, ' Don't Worry, be Happy!' No problem! Türk'üydü. Be ise keyfine bakmasını beceremeyen, 'alemin enayisi!' Kendimi yetersiz hissettiğim doğruydu. Acaba, zaman zaman aşağılık kompleksine kapılmıyor muydum? Kendimi niye suçlu hissediyordum ya da suçlu hissettiriliyordum? Aydın olmam keyfiyetinden mi? Hayır, bundan değildi... Emeğin değil, manipülasyonun para getirdiği bir ülkede, gayret ve çalışma ululanmaz olur.
"Benden önce yaşayan insanlar benim kadar üzüntü yaşadılar mı acaba?"
Sayfa 89 - WertherKitabı okuyor
Reklam
İnsanlık ölmedi ama bi yerlerde sıkıştı kaldı...
"İnsanlık öldü mü?" dedim. "Yok," dedi, "ölmedi, ölmedi ama, bir şeyler oldu, başka bir yer­lerde sıkıştı kaldı herhalde?" "Nerede kaldı acaba?" Mahmudun yüzü bir sevinç ışığında şakıdı. İnsanlık belki Mah­mudun bu ağız dolusu gülüşünde, bu yürek dolusu sevincindedir, kim bilir, belki ...
336 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
#kitapyorumu #seldaileoku #çingenegelin KAFATASI KURTÇUKLARLA DOLU BİR CESET... DÜĞÜNLERİNE GÜNLER KALA KAN DONDURUCU BİR YÖNTEMLE ÖLDÜRÜLEN İKİ KIZ KARDEŞ VE İKİSİ DE ÇİNGENE... . Kanım dondu yeminle... Yok böyle bir ölüm şekli... Yedi yıl arayla sadistçe işlenen iki cinayet vakası, benim de dengemi bozdu. . Yalnız şöyle bir gerçekte vardı.
Çingene Gelin
Çingene GelinCarmen Mola · Epsilon Yayınevi · 2021166 okunma
Şimdi sıkı durun ve derin bir nefes alın. Zira sorumuza farklı bir açıdan yaklaşarak meseleyi biraz daha derinleştirelim. Hatırlayacak olursanız, bir-iki sayfa önce, siz ve ilkokul arkadaşınızın organlarını değiştirmeye karar verip hangi noktada siz, "sen" olmaktan çıkardınız meselesini tartışmıştık. Şimdi bu değişim olayını hücre seviyesine indirgeyelim. Yani ilkokul arkadaşınızla karşı karşıya oturunuz ve siz ona bir hücre verin, o da karşılığında size bir hücre versin. Sonuç ne olurdu acaba? Kaçıncı hücre yer değiştirdiğinde "siz", arkadaşınız olurdunuz? Ya da böyle bir şey hiç olmaz mıydı?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.