Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
372 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kitabı bitireli bir kaç gün oldu. Ancak inceleme yazabilmek için düşüncelerimi, hisselerimi ancak toparlayabildim desem yeridir. Kitap, Türkiye gerçeklerini hatta dünya gerçeklerini tüm açıklığıyla yüzünüze vuruyor. Tüm bu yaşantıların hep olabileceğini ama asla kapı komşunuzda hatta belki daha yakınınızda olacağını kimse tahmin etmez ancak oluyor. Bunun farkındalığını kazandıktan sonra insanlara eskisi gibi bakamayacağınızı düşünüyorum. Artık yanlış bir durum görsem aklıma hep bir "Acaba?" gelecek.
Kardeşini Doğurmak
Kardeşini Doğurmak
, bir mektupla başlıyor. Yaşadıklarını kaldıramayan bir kadının intihar mektubuyla. Çocukken bir anda büyümek zorunda bırakılan bir kadının. Ve daha nicelerinin yaşantıları...
Büşra Sanay
Büşra Sanay
bize görmek istemediğimiz, lal olduğumuz, sağır kaldığımız bu olayları gösteriyor. Her yazdığı satırda gözümüze gözümüze sokuyor. Gözlerimiz görsün ki sesimiz çıksın istiyor. O çocukların sesi olalım istiyor. Mutlaka okuyup, herkesin bilinçlenmesi bu kötülüklere şahit olması gerekiyor...
Kardeşini Doğurmak
Kardeşini DoğurmakBüşra Sanay · Doğan Kitap · 20185,6bin okunma
Reklam
622 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Ah kitap seni nasıl anlatsam. Çok hareketli bir insan olduğum için kitabı okurken hadi artık kalk şu yataktan şu üstünü giyinip bir köyüne git işinin başına geç diye avazım çıktığı kadar bağırmak istedim. Sen nasıl bir insansın ya Oblomov .Gerçek ismi İlya Ilyiç olan adam hayatını yaşamak, çalışmak, hareket etmek ,gezmek yerine tüm gün uyumayı
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139bin okunma
Bazen kimisinin, ‘Soframda çiçek olsun da yemek olmasın’ dediğini duyarsınız. Acaba bunu söyleyenler hayatlarında kaç defa aç kalmışlardır? Gerçek açlığın ne olduğunu bunu çekmeyen bilemez. Ekmek, margarin ve peynir.. Her gün, her gün bunu yer ve et yemeklerinin hayalini kurarsınız. Bir tabak et. İki tabak sebze.. Ya o kılıksızlık.. Elbisenizi yamar ve bunun belli olmayacağını umarsınız.
''Acaba saat kaç?" diye mırıldandım kendi kendime, "Saati ve tarihi takip edemememiz çok kötü..." Eve doğru yürüdüğümüz sırada. Uraz bana doğru döndü. "Günlerden ikinci gün, saat ise güneşin batmasına yakın bir saat, yeterli mi?" Gülümsedim. "Yeterli.'' dedim sessizce.
576 syf.
·
Puan vermedi
İsa doğduğunda gezegenimizde üç yüz milyon insan yaşıyordu. Günümüzde ise bu sayı yedi milyar. Buna dakikada yüz elli altı insan ekleniyor.Peki dünya bu yükü kaldırmaya hazır mı? Bir adamın hafızası insanlığın kaderini değiştirebilir mi? Adını ve neden Berlin’de bir metro istasyonunda olduğunu bilmiyordu.Elinde Noah dövmesi olduğu için
Noah
NoahSebastian Fitzek · Pegasus Yayınları · 2018238 okunma
Reklam
Dimyata pirince giderken...
“Otuz beş senelik evlilikten sonra şeytan dürttü galiba. Bunca yıllık evlilikten bir çocuğumuz bile yoktu ama kusurlu olan karım değil bendim. Karım bunu bildiği halde bir gün bile yüzüme vurmamış, ‘Üzülme hayatım kısmetimizde yokmuş. Sanki çocuğu olmayan tek çift biz miyiz...’ deyip beni teselli etmişti. Dedim ya şeytan dürttü diye. Bir gün
463 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Şeytan Ayrıntıda Gizlidir: Karanlık Öyküler
Her karanlık kendisinden önce gelen aydınlığın anılarını kum saatinin taneleri aktıkça biraz daha siler. Usta yazar Stephen King, ''Karanlık Öyküler'' kitabında 14 hikaye ile sizlerin gözlerinizin önüne, kalplerinizin dar koridorlarına geliyor. Bu birbirinden farklı konulardaki hikayeler neler mi? Kısaca paylaşayım. Dört
Karanlık Öyküler
Karanlık ÖykülerStephen King · Altın Kitaplar · 20021,248 okunma
Güngörmez
"Hiç sevmem kışları" derdi. Neymiş üşürmüş de kalın giymek zorunda kalırmış. "Hahh" dedim içimden. "Yazın da, kışın da mahallenin en pejmürdesi sensin..." Bunları o zamanlarda çok yakın olup da sevemediğim, şimdilerdeyse rahmetli olan canım arkadaşıma söylerken yıl 1995 aralığın 17'siydi. Şimdiyse 2006 yazının
Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim...
Merhaba sevgilim :). Bugün çok özel bir gün ve dahası yarın çok çok daha özel bir gün. Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Seninle bize ait günlerin konuşmasını çok çok erken yapmıştık aslında. Sen takvimine not almıştın, bense birkaç kez unutup 17 Mart tarihinde sonsuza kadar aklıma kazımıştım. Senden saklı bir şeyim olmadığı için bunları anlatmamda
Reklam
Umarım benden bıkmazsın, seversin herkes önce sevdiğini söylerdi umarım sonra bırakmazsın. Söyledikten sonra ağzıdan bir laf çıktıktan sonra hele bir de inandırıcılığı varsa benim inanasım deli gibi kanacağım sevilmeye hasretle kaldığım zaman gelmişse, Yapamıyorum demezsin olmuyor demezsin senden önce başkası vardı seninle de onu unutma
Gerçek hayattan esinlenmiş etkileyici bir öykü…
Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi? Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver… Anneler olmayınca, evlerin
Bakınız Emekli Korgeneral Selahaddin Çetiner bu konuyu nasıl anlatıyor: “Bu üç felaketin açık bir izahı yoktu. Gemilerin hareket ettikleri alan, savaş başlamadan önce defalarca taranmış ve havadan deniz uçaklarıyla keşfedilmiş, mayınlardan temiz olduğu tespit ve rapor edilmişti. Son defa 17 Mart günü, Erenköy Körfezi üzerinde uçan bir İngiliz keşif uçağı da tıpkı mayın arama tarama gemileri gibi, bu böl- genin temiz olduğunu rapor etmişti. Su yüzeyinden 5,5 metre aşağıdaki mayınların bile havadan rahatça görülebildiği kaç defa tespit edilmişti. Acaba Türkler, mayınları serbest olarak akıntıya mı bırakıyorlardı? Bu da doğru çıkmadı. Bazı yabancı yazarlar ise, bu mayınların, Rusların İstanbul Boğazı açıklarında bıraktığı mayınlar olduğunu söylüyordu. Oradan Çanakkale Boğazı’na kadar gelmesi, Nara’daki engel ağını geçmesi zayıf bir ihtimaldi. Amiral Robeck, o gün için başka bir şey yapılamayacağına karar verdi.”
Bitti mi?
Okuduğumuz bir kitaba bitti diyebilir miyiz gerçekten acaba?O kitabın ruhumuzda, aklımızda, hayal gücümüzdeki yansımasına yahut da herhangi bir lahzamızda ki kalışları bitirebilir mi O’nu?O dediğimiz; belki kullanılmış bir eşya belki sonbaharda dökülen bir yaprak belki ilkbahar da inceden yağan bir yağmur veya kışın ayazında karanlık bulutlar arasında kendini gösteren bir güneş kıpırtısı olabilir mi hayatımızda?Belki insanı yaralayan hain eski bir dost ya da silik bir çocukluk anısı belki belki de unutulmayan bir sevgili… Daha neler ve niceleri… Önceleri biten bir kitabın etkisinden bir kaç gün çıkamazdım.Bir kaç gün süren o kitap yarenliği ruhumda ki izleri büyütürdü.Bazı geçişler zor olabilir insanoğluna.Bazende geçemez kalabilir orda, kendine açtığı bir çukurda. Kitapları kitap olduğu için okumak gerektiğini düşünmeye başladım artık.Gerçi insanoğlu dağın taşın almadığı yükü sırtlanmış omzuna bir kitabın ruhuna yerleştirdiği yükü mü taşıyamayacak? Neyse ben taşımamaya karar verdim.Zaten biriken birikiyor.Yol kısa yük ağır…!
Gündelik Dil Felsefesi
Yeni evli genç çift, yeni dairelerine taşınırlar ve salonlarındaki duvar kâğıdını değiştirmeye karar verirler. Salonu aynı büyüklükte olan komşularına başvururlar. “Hanımefendi, acaba salonunuzu kaplatmak için kaç top duvar kâğıdı almıştınız?” “Yedi.” Bunun üzerine genç çift, en pahalısından yedi top duvar kâğıdı satın alır ve kaplama işine girişir.Ancak salonun duvarları dördüncü top bittiğinde tamamen kaplanır. Sinirlenen genç karı-koca derhal komşularının kapısını çalar: “Dediğinizi yaptık ama üç top arttı!” “Ha,” der komşu,“size de aynısı oldu demek.” Ha!!!
Sayfa 122Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.