•Monte Cristo Kontu
Danés’in gözünden Monte Cristo Kontu kimdir cümlesi ile başlamak istiyorum çünkü eminim kitabın kafanızda betimlemesinde büyük etkisi olacak.
“if şatosunun zindanlarına gönülen bir bahtsızın hayaletiyim. tanrı sonunda mezarından çıkan bu hayalete monte cristo kontunun maskesini taktı ve bugün kendisini tanıyabilmemiz için elmaslarla ve altınlarla
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)Alexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202026.3k okunma
Zweig'in ölmeden önce yazdığı son kitap... Ne denilebilir bilmiyorum, sadece 80 sayfada bu kadar şey anlatılması hayranlık uyandırıcı, harika bir hikaye, harika karakterler ve her zaman olduğu gibi enfes psikojik tahliller. Dili akıcı olmasa da ve fazla betimleme kullansada önceden okuduğum Zweig romanları sayesinde buna alışmış ve hatta keyif bile almış biri olarak sonunda beni cezbeden ve gerçekten farklı dünyalara götüren bu kitabını iyi ki okumuşum diyorum. Kısa olması sebebiyle okuyan çok kişi var ancak anlayan ve kavrayan ne kadar kişi var bunu bilmek zor, kesinlikle edinin ve yavaş yavaş acele etmeden keyfini çıkara çıkara okuyun.
Kavgam, yazarın hayatını anlattığı 6 kitaplık serinin ilk kitabıydı. 6 kitap iddialı görünüyor ama yazar en ufak detayları bile sayfalarca anlatabiliyor. Sayfa doldurmaya çalışıyor, bu kadar detay fazla dediğim paragraflar oldu, ne yalan söyleyeyim. Buna rağmen son derece sürükleyiciydi. Geneline baktığımız zaman felsefesini beğendiğim, yeni kavramlar öğrendiğim bir kitap oldu. İskandinav kültürüne, aile ve toplum yapısına dair aydınlatıcı tespitleri var yazarın. Okuru etkileyen en önemli nokta ise sanırım yazarın dürüstlüğü. Özel hayatını böyle kaleme almak herkesin harcı değil. Yoğun dönemlerde hızlıca bir şeyler okuyayım ama etkileyici de olsun diyorsanız tavsiye ederim. Acele etmemekle birlikte seriye devam etmeyi düşünüyorum
88 syf.
8/10 puan verdi
Bir Geminin Tek Çapası Bir Hayatın Tek Bir Umudu Olmamalıdır.
Okumanızı kesin tavsiye edeceğim bir kitap...
Kitabı oldukça uzun bir zaman elime almayı bıraktığım için bütünlük olarak yorumlama yapamayacağım. En güncel zihnimde kalan, okuduğum kısımlardan bir alıntı ile kitap incelemesinin yeterli geleceğine düşünüyorum.
"... 'Her şeyden öte kötü olan temel iki şey vardır. Katlanamamak ve kendimizi sakınmamak. Yani katlanmamız gerekenlere dayanamadığımız ya da kendimizi mahrum bırakmak zorunda olduğumuz hazlardan vazgeçemediğimiz zamanlar. Eğer insan bu iki kelimeyi hep aklında tutsa bir günah işlemesi çok zor olacak ve mutluluğu, sükûneti yakalayacaktır.
Ancak bir şey yapmaya karar verdiyseniz ve yapıyorsanız pek çok kişi sizi yargılayacak dahi olsa onu yaparken görünmekten kaçınmayın. Zira yaptığınız şey doğru değilse zaten hiç yapmayın, ama eğer doğruysa başkalarının fikrini zaten neden önemseyesiniz?'..."
Bu satırları Epiktetos'un birinci dereceden ağzından yazılmış bir şekilde kitabın son sayfalarından alıntıladım. İçerikte çok daha kişinin kendine özel bulacağı satırlar var. Başa alarak tekrar tekrar okunacak öğütler bulunuyor. Kitabın kapağında yazan "2000 yıllık huzurlu yaşama rehberi" ifadesi, kitabın içeriği ile destekleniyor.
Ara vermeden ama acele de etmeden sindire sindire düşüne düşüne okunması gerektiğini düşünüyorum. Tavsiye ediyorum.
Epiktetos - Kendisinin Efendisi Olmayan Hiç Kimse Özgür DeğildirAslı Perker · Destek Yayınları · 20225.2k okunma
Okurken düşündüren kendini onun yerine koyduğunda acıma duygusu uyandıran gerçeklerle karşılaşıyoruz. Kitabın içeriğinde "Bir haşere bile olamadım" sözü insanların onu yok sayması saymasalar bile değersiz kalıplardan çıkaramaması (aslında bu kalıpları kendisi oluşturuyor) ne kadar kendini göstermeye çalışsada topluma kendini kanıtlayamıyor.
Kendi içerisinde yaşadığı yokluk, konuşmaya fark edilmeye hasret kalmış "kalbi arada atan bir insan" sözüyle kendi içerisinde ve insanlarla vermiş olduğu savaşı anlatıyor. Başkalarının cümlelerini kendi hayatına aktarıyor. Yaşama dair sessizliği çığlıklarını o kadar güzel seslendiriyor ki insan düşünmeden edemiyor açıkçası.
Kafasında ki düşünceleri ile çift kişilikli bir insan olarak bizlere insanlara ne kadar acıdığını, yaşamdaki sahtelikleri, nankörlüğü, serzenişleri bu savaşta yenilmiş ve yalnızlığı içten bir şekilde anlatıyor. O dönemdeki yaşama, insanlara, parasızlığa günümüzde de gördüğümüz davranışlara ve hayata değişmeyen bir bakışı gösteriyor.
Sonunda ise vermiş olduğu bu savaşta ki biriktirmiş olduğu şeylerin aynısını Lizaya yapması kendisinin o durumdan çıkmaması beni üzdü gerçekten. Çok beğendiğim acele etmeden kahramanımızı anlayarak okumanızı tavsiye ederim...
29 GÜNLÜK KİTAP
Dostoyevski’nin Kumarbaz kitabı hem bir insanın içindeki tutkudan bir türlü uzaklaşamaması hem de insanın kendi tutkularının aşkının ve hayatının gidişatını bile çok kötü şekilde etkileyerek birçok şeyi kaybetmesine sebebiyet vereceğini anlamak için okunmalı. İnsanı yönlendiren başlıca olgunun kendi istekleri ve tutkuları olduğunun bilincinde olan Dostoyevski çok kısa zamanda yazmak zorunda kaldığı bu romanda ilk önce aklına gelen konuları işlediği açıktır. Kitabı 29 günde yazmış olması ve acele ve zorunlulukla kaleme almış olması sebebiyle direk içindekileri boşaltarak yazdığı bu kitap Dostoyevski’nin en şeffaf romanı diyebiliriz.
