Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Buradan alın beni! Fırtına gibi hızlı bir troyka verin bana! Otur, arabacı, çal çıngırağımı, kanatlanıp uçun atlar, götürün beni bu dünyadan! Uzaklara, çok uzaklara, hiçbir şeyin, hiçbir şeyin görünmedigi yerlere. İşte gökyüzu karşımda yükseliyor, küçük bir yıldız parıldıyor uzaklarda; koyu ağaçlarıyla ve ayla birlikte geride kalıyor orman; mavi bir sis seriliyor ayaklarımın altına; sisin içinden müzik sesi geliyor; bir tarafta deniz, diğer yanda İtalya ; işte Rus köyleri de görünüyor. Şu uzakta görünen benim evim mi? Pencerede oturan annem mi? Anacığım, kurtar şu zavallı oğlunu! Şu ağrıyan başına bir damla gözyaşı dök, bak oğluna nasıl eziyet ediyorlar! Bas bağrına zavallı yetimini! Dünyada gideceği yer yok! Her yerden kovuyorlar! Anacığım! Acı şu hasta yavruna!. Bu arada, Fransız Kralı'nın burnunun altında bir şiş olduğunu biliyor musunuz?"
"Ama aşkın modası geçti artık, şairler öldürdü aşkı. Aşk hakkında o kadar çok şey yazdılar ki, kimse onlara inanmaz oldu; bence çok normal. Gerçek aşık acı çeker ve susar. Hatırlıyorum da, ben bir zamanlar... Ama artık önemi kalmadı. Sevda maziye karıştı."
Reklam
Hayatta herkesin payına belli bir miktar sevinç düştüğü kadar, belli bir miktar da acı düşmüştür. Payına düşen sevinci alıp, acıdan payına düşeni reddetmek ikiyüzlüktür. İnsan sevinci kucakladığı gibi acıyı da kucaklamasını bilmeli.
"Huzursuzluk benim doğamda var; öyle ki zaman zaman o yüzden acı bile çekiyorum..."
·
Puan vermedi
Köle
Herkese merhabalar Benim Sevgili dostlarım. Konusu ve anlatımıyla inanılmaz derecede hoşuma giden bir eser ile geldim. Okuduğumu çok mutlu oldum onu öncelikle belirtmek istiyorum. Cem Hocamın kalemi ile bu sayede tanışmış oldum. Şimdi Kitabın içeriğini soracaksınız hatta onu sorduğunuzu duyar gibiyim. Kölelik kavramını az çok hepimizin de
Köle
KöleCem Çelik · Elpis Yayınları · 20222 okunma
Bir kadının bize her şeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatte bize hiçbir şey vermiş olmadığını görmek, bize en yakın olduğunu sandığımız sırada bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey.
Reklam
Acı yedikten sonra içtiğim kola ağzımda berbat bir tat bırakıyor.
131 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
“Saçma tiyatro’ geleneğinden beslenerek yaşamın absürdlüğünü, birey-birey, birey-aile, birey -toplum iletişimsizliğini vurgulayan birbirinden güzel öykülerle selamlıyorum sizi. “Elalem örgütünün” dayattığı otoriteyi ve kabuğunu kıramamış bireyin içsel şartlanmalarını ironinin dayanılmaz hafifliği ile kuşatarak nahif ama çarpıcı cümleleriyle yerle yeksan eden Jane Bowles ile… Niceliğin değil niteliğin öne çıktığı, rüzgarı yazmanın acı verici hazzından menkul öyküler. Okumaktan en çok keyif aldığım Araf’tan “ikilemler” dünyasından seslenmiş bize. Düş ile gerçeğin, dişil ile erilin, günahın baştan çıkarıcılığı ile arınmanın kefaretinin ve daha nicelerinin dualitesinden … Demem o ki bunca edebi yeteneğine rağmen hayatı boyunca bir roman (Ağırbaşlı İki Hanımefendi), bir oyun (Yazlık Evde) ve bu kitaptaki altı kısa öykü harici bir şey yazmayan, tasarladığı iki romanını da tamamlayamadan felç geçiren Jane Bowles’ın literatüre armağan ettiği eserleri ıskalamayalım.
Açık Havada Bir Gün
Açık Havada Bir Gün
Açık Havada Bir Gün
Açık Havada Bir GünJane Bowles · Metis Yayıncılık · 200513 okunma
...bana zarar verdiği anlari unutmak için bir çok şeyi feda edebilirdim.Ancak ne yazik ki hayat böyle işlemiyordu.Unutmak istediğiniz şeyler, size ebedi bir aci vermek için peşinizden ayrilmiyor,hayat bunlari size hatirlatmanin bir yolunu hep buluyordu.
Sayfa 153 - EuriaKitabı okuyor
Hayatlarımızda, genellikle de orta yaşlarda, ister acı verici olsun , ister olmasin, karar vermemiz gereken bir an gelir ve bu karar, gelecekteki hayatımızın muhtemelen en önemli psisik kararidir. Kadinlar bu noktaya çogu zaman otuzlarının sonunda ya da kırklarının başında Ulaşırlar.
Sayfa 399 - AyrıntıKitabı okuyor
Reklam
68 syf.
·
Puan vermedi
kitapta okuduğum şey bir aşk mıydı yoksa bir saplantı mıydı tam olarak karar veremedim. kitap boyunca sürekli olarak bir insanın kendine niye bu kadar uzun süren bir işkence yaptığını sorgulayıp durdum açıkçası. çünkü bence-ki herkes kitapları kendi düşüncesiyle okur- bir durumu uzun süre devam ettirip kendine ıstırap çektirmektense olup olmayacağını anlamak için bir adım atıp netliğe kavuşturmak daha mantıklı ve daha az acı verici olur. yazının başında karar veremediğim şey şu an yazdıkça daha netleşti açıkçası. bu bir aşk değil bir saplantıydı bana kalırsa, çünkü aşk denilen şey kendine olan saygını kaybetmek ve gereksiz yere bir acı çekip bunu uzatmaksa yaşanmaması gerekir ve de kendine saygını kaybettiğin ve saplantı haline getirdiğin şeye, çoğu kişinin büyülü bir şeymiş gibi anlattığı ve yaşadığı aşk adını vermek de bu terime saygısızlık olur bence :)
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,7bin okunma
Baş döndürücü bir acı çekersin bazen ama başın dönmüyordur..
Bu dünya'da ne Tanrı vardı ne de büyük bir mesih vardı. Yalvarıp dua ettiğim hiç kimse bana el uzatmadı. Bu yüzden hayatta kalmanın tek bir yolu vardı. Kendinden daha zayıf olanları bulup, iliğine kadar sömürmekti. Bu içinde yaşadığımız dünyanın acı bir gerçeğiydi. Evet, içinde yaşadığımız dünya da Yalan Oyunu'nun başka bir basamağıydı.
Acının tekelini elinde bulundurmak, bir uçurumun te­pesinde asılı durarak yaşamayı andırır. Her gerçek acı bir uçurumdur.
Sayfa 67
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.