"Aşkın mantığı var mı ki?" Yağız onu yalnız bıraktığım yatakta oturmuş bana bakarken sanki dudakları ilan-ı aşk etmemişçesine rahattı. Bense onun aksine şaşkın... Hırçın davranmaya hazırladığım bedenim benden bağımsızca hafif hafif titrerken yarı açık dudaklarım ve kalkık kaşlarımla minik bir adım geriledim. "Ben abin kadar sabırlı bir adam değilim. Sende Leyla gibi tüm dünyanı içine taşıyan bir kadın..." Yağız karşıma dikilirken bir adım daha geriledim. "Sana dair hissettiklerimi azarlayıp susturmaya cağım Lena. Ben susarsam başkası konuşur çünkü. Başkasıyla konuşma ihtimaline olurum yok benim!" Dedi tek düze sesinin aksine tehditkar bir tonla. "Sen kabul et yada etme. Sev ya da sevme." Parmağıyla kendisi kalbini dürten çocuk beni duvarda kıstırırken endişe ve meraktan titreyen çenemi yakaladı ve yere diktiğim gözlerimi kendilerininkinin hizasına çıkardı. "Ben senin adını düşündüğüm zaman bile burası deli oluyor." tekrar kalbini gösterdi. "Seni benle gel diye zorlayamam. Ama gelirsen beni dünyanın en mutlu çocuğu yaparsın. Öte yandan...Gelmezsen yani" Elleri saçlarımın uçlarını oynarken sesi hafifte olsa bir öz güven kaybına uğraşmış gibiydi. "Ben akşam babasının çikolata getirmesini bekleyen o yaramaz velet olurum . Benim hiç gelmeyen acı çikolatam olursun Lena..." Kız Kurusu - Hale Bilgiç
Kız Kurusu KitabıKitabı okudu
"Büyükannemin ilginç bir teorisi vardı: Hepimiz, içimizde bir Kutu kibritle doğarız. Ama tek başımıza bunu yakamayız. Deneyde görüldüğü gibi oksijene ve mum alevine ihtiyacımız vardır. Örneğin, oksijen, sevdiğiniz insanın nefesinden gelebilir. Mum alevi ise güzel bir yemek, müzik, okşamalar yada güzel sözlerdir. Bunlardan biri parlamaya neden olur ve içimizde ki kibritlerden birini yakar. Bir an yoğun bir heyecan hissederiz. İçimizde çok hoş bir sıcaklık yayılır. Bu sıcak zamanla yavaş yavaş yok olur. Sonra yeni bir parlama olur ve içimizde bir kibrit daha yanar. Bu duyguyu yaşamak isteyen herkes, kendi içindeki park patlayıcıları keşfetmek zorundadır. Bunlar yanarak ruhumuzun beslenmesine yardımcı olur. Yani başka türlü söylersek, bu yanma ruhunuza enerji verir. Bir kişi kendi tutuşturucularını zaman içinde keşfedemezse, içindeki kibritler nemlenir, hiçbir şekilde yanmaz olur. O zaman ruhumuz bedenimiz de terk eder. Karanlıkların içinde el yordamıyla boş yere kendisine besin arar. Ona besin sağlayacak tek kaynağının terk ettiği, soğutan titriyorum o vücutta olduğunu bilmez."
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Yaşamınızın kontrolü sizde değil! Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz. Bu kitabı kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz. Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Ama sorun şurada: Ne
Emekçi kadınlar günümüz kutlu olsun
1- Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı,
Anlayana az söz de yeter, derler. Böylece bu cümleyi duyan herkes, ne yapması gerektiğini çok iyi bilirdi.
size yaklaşmak o kadar zor ki, size bunu bu akşam söylemeye karar verdim. Aşkıma karşılık beklemeyi umut edebilir miyim? Bana bunu söyleyin sadece.” “Ne diyeceğimi bilmiyorum. Düşünmem için biraz zaman verin.” “Hayır, veremem. Şu anda bir cevap istiyorum. Aşk düşünülmez. Hissedilir ya da edilmez, o kadar. Ben pek fazla konuşmam, ama sözüme sadık bir adamım. Yemin ederim, sizi sonsuza kadar seveceğim. Peki ya siz? Siz de benim için aynı şeyleri hissediyor musunuz?” “Evet!” Evet, evet, binlerce kez evet!
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.