"Büyük sıkıntılar çekmelerine rağmen dışarıya karşı mutluluklar maskesi takıp neşe içinde yüzüyor görünmeyen pek az aile gördüm. En büyük acıların hep bizlerin sınırsız açgözlülüğünden kaynaklandığını fark ettim ."
Genç kızlık düşleri yasaklanmalı. Daha ortaya çıkmadan engel olunmalı o kendini aldatma haline. Birileri söylemeli gerçeği. “Hayat kepaze bir şeydir ve aşk acısı acıların en hafifidir.”
İçinde bulunduğum koşullara bakınca ben, insanoğlunun çektiği acıların -bildiğim kadarıyla yarısına neden olan o onmaz hastalığa tutulmuş olanların simgesiydim basbayağı: yani Tanrı'nın ve doğanın onları yerleştirdiği basamaktan memnun olmayanların simgesi.
"Bu en eski acıların
daha verimli olması gerekmez mi sonunda bizim için?
Vakti gelmedi mi, sevgide kendimizi
sevgiliden kurtarmanın ve titreyerek katlanmanın:
nasıl katlanırsa ok yaya, gerilen fırlayışta
kendinden arta birşey olmak için."
“Kendi duygu ve düşüncelerimizi açıkça ifade edip, kendi değer ve inançlarımıza uygun kararlar vermek görevimizdir. Diğer bir insanın bizim gibi ya da bizim istediğimiz gibi düşünüp hissemesini sağlamak bize düşmez. Böyle bir şeye kalkışırsak, kişisel acıların ve duygusal sarsıntıların yaşandığı ve sonuçta hiçbir şeyin değişmediği bir ilişkinin içinde bulabiliriz kendimizi.”
Sanat, bana göre kişisel bir zevk ürünü değil de insanların sahip olduğu ortak acıların ve zevklerin ayrıcalıklı bir tasvirini sunarak onların duygularına hitap etme biçimidir.
Her yer değiştirişimde derin bir hüzne kapılırım. Anıların acıların hazların birbirine dolandığı bir yeri ardımda bıraktığım için dertlenmem aslında.Beni sarsan değişimin kendisi vazonun içindeki suyun sallanıp bulunması gibi...