“Saklı” Ayfer Tunç’un ilk kitabı, benim de kendisinden okuduğum ilk kitap oldu. Genç yazar bu kitabında genel olarak şiirsel bir üslupla yazdığı öykülerini hassas bir anlatımla ortaya koymakta. 1988-1989 Yunus Nadi ödülünü aldıktan sonra yayınlanan bu kitap yazarın kurgusunun gücü hakkında bir fikir vermekte.
Yanlış bir zamanda, yanlış bir
Evvelotel - Saklı okuduğum dördüncü kitabı oldu yazarın.
Erhan Bey'in açıklayıcı incelemesinden #41714653 sonra anladım bu kitabı nasıl okumam gerektiğini. Ayfer Tunç, Saklı ile 1989'da Yunus Nadi Öykü Armağanını almış ve yıllar sonra Evvelotel kitabında Saklı'daki tüm hikâyeler üzerinden yeni
En ilginci de en az ilgi gören kitabım olmasıdır. Ciddi okurum olduğunu iddia eden bazı okurlarımın bile
Evvelotel - Saklı'den haberi yok. Üstelik en iyi öykülerin bunda olduğunu düşünüyorum. Tamamı değil elbette ama birkaçı, mesela "Acılezzet', "Kibir", "Hiçbir Hikâye Göründüğü Kadar Temiz Değildir" yazdığım en yoğun, en kıvamlı metinler bence.
"Bir gün herkes kendisi olsun dedim öğlen yemekte.
Ne dedin dedi eniştem.
Bir şiir dizesi dedim, bir gün herkes kendisi olsun.
Dalgınlaştı eniştemin yüzü, kolay değil dedi, öyle insanlar var ki kendisi olamadan ölüp gidiyor.
Kim mesela dedim.
Ne bileyim dedi, herkes... herkesin bir kendisi var, bir de olmak istediği kendisi. Kimi kendisi olmayı, kimi olmayı istediği kendisi olmayı istiyor, karışık bir mesele yani.
Eniştemin de derininde başka biri var diye geçti aklımdan."
Mesela Capgras Sendromu maddesini okudum geçenlerde: 'Başkalarının ya da kendisinin aslında başkaları veya kendisi olmadığı, onların yerini sahtelerinin yani kopyalarının aldığı kuruntusu .. .' diyordu sözlük.
Sizi anlıyorum gülümsemesi belirdi yüzünde, kim, kim olduğunu belli etmek ister ki gülümsemesi, hepimiz başka biri değil miyiz başkalarının yanında gülümsemesi.
Bir kitabı kapatıp diğerini açarken, tuhaf bir bağlantı cümlesiymiş ya da kötülüklerden koruyan bir duaymış gibi mırıldandığım dize beni ele veriyordur:
Bir gün herkes kendisi olsun..