Ellsworth Toohey, modern Mimari'ye destek çıkmıştı.
Geçen on yıl içinde, yeni evlerin çoğu hep tarihsel binaların kopyası olarak yapılıp dururken, Henry Cameron'un ilkeleri de, ticari binalarda, iş hanlarında, fabrikalarda, gökdelenlerde değerlenmişti. Solgun, çarpık bir zaferdi bu aslında. İsteksiz bir ödündü. Sütunlarla alınlıkları çıkarıp atmaya, birkaç duvarın boş kalmasına izin vermeye, biçim için özür diler gibi bir tavırla (rastlantı sonucu güzel), olayı basitleştirilmiş Grek Volütleriyle bitirmeye razı olmaktı. Cameron'un Formları'nı çok kişi çalmış, ama düşüncelerini pek azı anlayabilmişti. Cameron'un ilkeleri arasında bina sahiplerinin anlayabildiği bir tane varsa, o da mali ekonomiydi. Cameron da o ölçüde kazanmaktaydı.
Avrupa ülkelerinde, özellikle de Almanya'da, çoktan beri yeni bir mimari ekolü belirmişti. Dört duvar yapıp üzerine yassı bir çatı koymaktan, az sayıda açılış yeri bırakmaktan oluşuyordu. Buna Yeni Mimari denmekteydi. Cameron'un uğruna savaş verdiği o amaç, yani rasgele konmuş kurallardan kurtulma savaşı, oralarda kazanılmış, ama bu sefer yeni gelen özgürlük de yaratıcı mimarın üstüne yeni ve büyük bir sorumluluk daha yüklemişti. Çünkü artık tüm çabalardan kurtulmaya gelmişti sıra. Tarihsel üslupları inceleme çabasından bile. Derken akım ilerleyince, yepyeni bir dizi katı kural daha oluştu. Bilinçli yetersizlik disiplini, yaratıcılık yoksulluğu artık bir sistem haline gelmişti. Sıradanlık övünülerek itiraf edilmekteydi.