Ama iki tür acıma duygusu vardır. Birincisi, duygusal ve zayıf olanı, başka birinin yaşadığı felaketlerden kaynaklanan acı ve hüzünden olabildiğince çabuk kurtulmak için çırpınan yüreğin sabırsızlığıdır. Bu acıma duygusu, aynı acıyı hissetmekten çok, başkasının acısına karşı kendi ruhumuzun içgüdüsel bir savunmasıdır. Diğer tek gerçek acıma duygusu ise, duygusal olmayan, ama yaratıcı olan, ne istediğini bilen; sabırla gücü yettiğince, hatta gücünün bile ötesinde katlanmaya ve dayanmaya kararlı olunan acıma duygusudur. İnsan yalnızca sonuna kadar dayanabildiği, en acı ve en zor sona kadar sabredebildiği zaman karşısındakine yardımcı olabilir. Yalnızca kendini feda ettiği zaman, ancak o zaman!”
Üzerinize aldığınız sorumluluğu iyi düşünün – aldatılan bir insanı yeniden normal duruma getirmek çok zordur!
Reklam
Yaşamımda ilk kez, yeryüzündeki en büyük kötülüklerin kaynağının vahşet ve kötü niyet değil, kişilerin yenemedikleri zayıflıkları olduğunu anlıyordum.
Düşünmeyin, sanki gerilen sinirler kolayca gevşetilebilir, arzu ve istekler kontrol altına alınabilirmiş gibi çocukça bir emir! Düşünmemek, dar bir odada dizginlerinden boşanmış ürkek atların acı veren nallarıyla başınızın üzerinde tepinmeleri gibi şakaklarınızda zonklarken, düşünmemek! Anılar en acı, en canlı görüntüleriyle gözlerinizin önünde birbirini izlerken, sinirleriniz boşalmak üzere olan bir yay kadar gerilmişken ve tüm duygularınız savunma ve karşı savunmaya yönelmişken, düşünmemek! Elinizde tuttuğunuz en iğneleyici sözlerle dolu mektuplar avcunuzu kor gibi yakarken ve siz bir bu mektubu bir diğerini alıp tekrar tekrar okuyup karşılaştırırken; gerek birinci gerekse ikinci mektubun her bir sözcüğü, sıcak bir damga misali beyninize kazınırken düşünmemek. Düşünmemek, tüm benliğinizle tek bir düşünceye takılmış, ondan başka bir şey düşünemez hale gelmişken: Nasıl kaçabilirim? Nasıl korunabilirim? Bu ihtiraslı zorlamadan, istemediğim bu coşkudan nasıl kurtulabilirim?
Düşünmemek – zaten sizin de istediğiniz budur. Işıkları söndürürsünüz, çünkü ışığın her şey gibi düşünceleri de uyandırıp gerçeğe taşıdığını sanırsınız. Karanlığa sığınıp karanlığın kollarında saklanmak istersiniz. Daha rahat soluk almak için üzerinizdeki giysileri çıkarır; artık hissetmemek, biraz dinlenmek için kendinizi yatağınıza atarsınız. Ama düşünceler, onlar dinlenmek bilmezler; artık bitap düşmüş duygularınızın etrafında yarasalar kadar karmaşık ve gizemli şekilde kanat çırpar ve fareler kadar açgözlülükle kurşun kadar ağır yorgunluğunuzu kemirir, oyarlar. Ne kadar sakin yatarsanız, anılar o kadar huzursuzluk verici, karanlıkta gözlerinizin önünde uçuşan hayaller o kadar canlı, heyecanlandırıcı olurlar. Böylece yatamaz kalkar ve gözlerinizin önünden gitmek bilmeyen bu hayaletlerden kurtulmak için ışığı yakarsınız.
Niçin en aptallar genellikle en iyi niyetli kişiler oluyordu acaba?– atını yanıma yaklaştırdı ve fısıldadı: “Boşver, aldırma! Bu hepimizin başına gelebilirdi.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.