"Neden bu kadar sertsin?" Demişti bir zamanlar alalede kömür bayağı elmasa;
"Oysa biz yakın akraba degilmiyiz?"
Neden bu kadar yumuşaksınız? Diye soruyorum ben size, ey kardeşlerim!
"Yoksa kardeşlerim degilmisiniz?"
Neden böyle yumuşak, böyle uysalsınız.
Neden her şeye bu kadar razısınız? Neden bu kadar inkar ve reddediş var yüreklerinizde? Bu kadar az kader var bakışlarınızda!
Ve kader olmayacak, acımasızlar olmayacaksanız; nasıl zafer kazanacaksınız benimle birlikte?
Sertliğiniz şimşek gibi çakmak, kesmek ve deşmek istemiyorsa; günün birinde benimle birlikte nasıl yaratacaksınız?
Çünkü yaratanlar serttir. Bin yıllık istemin üzerine maddenin üzerine kazır gibi kazımayı, mutluluk olarak görmelisiniz. Maddeden daha sert, maddeden daha asil. En asil olandır yalnızca bütünüyle sert olan.
Bu yeni levhayı koyuyorum önünüze; Ey Kardeşlerim: "SERTLEŞİN"
Hiç gitmezsin sanmıştım. Zaten bu hayatta sanmaktan daha büyük bir yanılgı yoktu. Bunu da sen öğretmiştin.
Ama bir süre sonra güçleniyor insan, onu gördüm.
Acılara kuşanıp, insanlara o şekilde gülümsüyorum.
Hiçbir şey olmamış gibi.
Anılar diyorum ne kadar da acımasızlar böyle.
Gecenin bir yarısı sancıyla seni uykundan alıp karanlığı izlemeye bırakıyor.
“Otur buraya ve bak geceye, bak ki ne kadar karanlıkmış yalnızlık öğren” diyor.
Ne yana dönsem yalnızlık göz kırpıyor şimdi bana. Gitmem diyenlerin kanat sesleri uzaklaşıyor. Ne kadar mutlu ettiyse o kadar mutsuz ediyor aynı kişi. Ah ne saçma bir ironi!
Sonra sen geldin, onlar gibi olmam dedin. Olmadın da.
Hiçbir gidiş yıkamadı beni.
Bak, enkaz altından topluyorum umutlarımı şimdi!
Eşcinsellik hakkında ne düşünüyorsunuz? Ya da şöyle sorayım: Eşcinsellik kişinin özgür iradesi ile yaptığı bir seçim mi? Yoksa biyolojik bir yapısal durumla mı karşı karşıyayız? Eğer böyleyse kişi bu durumdan sorumlu tutulabilir mi? Bu bir suç mu? Mesela cinayetten daha mı ağır bir suçtur? Neden cinayet işleyenler çoğu durumda toplumdan saygı
Genellikle aforizma kitaplarında çok ama çok güzel sözler bulunur bunu biliyoruz. Halil Cibran’ın kitabında hem çok ama çok güzel sözler hem de düşündüren, derinden düşündüren sözler de var. Sırf bu yüzden bile okunmayı fazlasıyla hak eden çok güzel bir kitap Kum ve Köpük.
Gözünüz kapalı alabilirsiniz. Emin olun en ufak bir pişmanlık hissetmezsiniz. İlk kez okuduğum Halil Cibran’ın Kum ve Köpük kitabında işte bu muhteşem eserlerden biri. Fazla söze gerek olmayan, alınıp okunması gereken muhteşem aforizma kitaplarından biri. Ve kitaptan bir sözle bitirmek istiyorum
“Gevezeler sessizliği, yobazlar hoşgörüyü, acımasızlar iyiliği öğrettiler bana; ama ne gariptir ki bu öğretmenlere karşı hiçbir gönül borcu duymuyorum.”
Kum ve KöpükHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202012,8bin okunma
Dili kolay bir kitap değil. Yazarın betimlemeleri sıra dışı. Öyle ki, betimlemelerle mücadele ederken o sırada anlatılan özü kaçırdığım, zamanlar oldu. Sakin bir zaman ve mekanda okumak iyi olabilir. Kurgusu ilginç bir kitap olmamakla birlikte (ıssız bir adaya düşen bir grup küçük ve büyük çocuğun maceraları) çocukların davranışları (çoğu zaman ürkütücü) kitabı ilginç kılıyor. Çocuklar üzerinden büyüklerin dünyasına göndermelerle dolu. Düşündüğünüzde... Evet, hepsi birer çocuk... Ancak olacakları yetişkinlerden farklı davranmıyorlar aslında... Hatta belki de daha korkunç ve acımasızlar...
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080bin okunma
"Ama ben halk için yararlı olamam. Şu zavallı durumuma, yıkılmaya yüz tutmuş gövdeme bir bakın. Yirmi sekiz yaşındayım ve ölmek üzereyim. Oysa bundan on yıl önce yüz kiloyu kolayca yüklenir, daha yetmiş yıllık ömrüm olduğunu düşünürdüm, mezara dek. Ama bir yaşamın hesabını yapamaz oldum. Acımasızlar benim yaşamımdan kırk yıl çaldılar. Evet, kırk yıl..."
Birbirlerine işkence ediyorlar sakatlıyorlar
sessizlikle sözcüklerle
sanki yaşayacakları bir başka hayatları
varmış gibi
gövdelerinin ölmeye yatkın olduğunu
ve insanlarının içlerinin
kolayca kırılabileceğini
unutmuşçasına
yapıyorlar bunu
birbirlerine karşı acımasızlar
bitkilerden ve hayvanlardan
daha zayıflar
bir sözcükle bir gülümseyişle
bir bakışla ölebilirler.
Tadeuzs Rozewicz
Çeviri: Cevat Çapan
Sözler! Salt sözler! Ne korkunç şeylerdi! Ne yalın, ne canlı, ne acımasızlar! İnsan onlardan kaçamıyordu. Ne ince bir büyü vardı onlarda! Biçimsiz nesnelere biçim verirler, keman gibi, ut gibi onların da kendilerine özgü bir müzikleri vardı sanki. Salt sözler! Söz gibi gerçek var mıydı ki?
Kadınlık yazgısı çilelerle özdeş sayılıyor hâlâ. Kadın belleği, kayıplar ve yitimlerin ortak anılarıyla dolu. Öyle bir bellek ki bu, öncelikle kadınlar, birbirlerinin kişisel bütünlüğüne ve yaşama zevkine sahip çıkmada kıskanç ve acımasızlar. Yazgına sessizce katlan ve ağır ol, gözleriyle bakıyorlar hemcinslerine.