Beni fark ettiğin anda ve bunu benimde bildiğim anda ne senin şenliğin ne de benim benliğim kalır. Geriye sadece içimizde taşıdığımız Adem ve Havva, ve aramızdaki ezel olasılığı kalır. Bu yüzden şimdi sadece yüzümü değil kalbimi de her an izleyen bir çift göze dair terbiyeyle, aramıza bir uçurum koyuyorum. Senden kaçıyor kendimi senden gizliyorum. Ama aşkın koşulan da değil kaçılan da, açılan da değil kapanan da olduğunun da bilgisindeyim. Peçemi örterek açıyorum sana kapılarımı.
Zavallı insanlar! Sen, zavallı kibar insan! Size ne kadar acıyorum! Yolunuzun üzerinde çenesi kaskatı kesilmiş, yaşamın soğukluğuyla donmuş birine rastlıyorsunuz ve ona sıcaklığınızı, yüce insanlığınızı kanıtlamak yerine, aceleyle ''Söyle bize yabancı - tek ayak üstünde durabileceğin bir süre içine- kimsin, nereden geliyorsun, hakkımızda ne düşünüyorsun, aramızda ne yapmak niyetindesin?'' Diye soruyorsunuz
Reklam
Çiçek yanıt verdi: Seni aptal ! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açıyorum, başkaları için değil, çünkü hoşuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret.
Telefon çalıyor; bilinmeyen numara. Açıyorum, pardon numaranız çıkmadı, diyorum. - Hayır, diyor ses, çıktı! - Evet, diyorum sese, çıktı! Rahatlıyorum, demek ki bilinen numara, numara yok! - Sen misin? diye soruyor ses. - Benim, diyorum. Peki ya sen, sen misin? - Benim, diyor ses. Ortak bir yön bulmanın rahatlığına kavuşuyoruz; ikimiz de
Bu da benim kalemimden; (Anı) Uzun bir aradan sonra kapattığım gözlerimi, yine ailemin yanında açıyorum. Yüzlerini inceliyorum tek tek. Annem.. Bir zamanlar gencecik olan annem yüzündeki çizgilerle bambaşka biri . Konuşsa, bir şeyler söylese, bileceğim ki aslında her şey eski zamanlardaki gibi. Oysa hiç konuşmuyor, karşımda duruyor sadece ve yüzümü inceliyor. Yanına yaklaşıyorum. 'Anne!''diyorum. Konuşmuyor, sadece bakıyor. Gözlerim doluyor. Sesim titriyor. . Sarılıyoruz. Teni sıcacık. Kokusu sıcacık. Elleri sıcacık. İşte şimdi her şey çocukluğumdaki gibi; yüzü tertemiz, ışıl ışıl. Gözleri gülümsüyor. .''Ne çok özlemişim'', diyorum. ''Ne çok özledim'', diyor. Ve zaman orada duruyor..
Gözlerimi büyük büyük açıyorum... Meleklerin üflediği o cam parçacıkları rüzgarına. Gelmiyorsun... Kara yağız atlar geliyor soğuk odama. Düşen göktaşları geliyor... Gözlerini karalarla bağlamış melekler geliyor. Sen gelmiyorsun...
Reklam
Kaybettiğimiz ruhlara, Tam 13 yıl oldu. Eğer Tanrı varsa ve canı sıkıldıkça dünyayı çeken uydusundan burayı izliyorsa, benim gibi kadınların kanallarına denk geldikçe kanalı değiştiriyordur. Bizi eski bir Türk filmi dramında bayağı buluyordur, yüksek zümre edebiyatını seven züppe yaratıcı. Ondan ölesiye nefret ediyorum,
Kitap okumayı sevmeyen insanlara acıyorum.Asla sayfalar arasında kaybolmanın hazzını,yeni kitap almanın sevincini ne olduğunu bilemeyecekler.
Kayıtsızlık: Hissetmeye karşı direnmek. Kendi kendini uyuşturmak. Korku. Hissetmek güvenli bir şeydir. Kendimi hayata açıyorum. Hayatı deneyimlemeye istekliyim.
Sayfa 55
... Sensiz bir dünya yaratacağım senden. Dünya duracak ama sen durmayacaksın. Zaman bitecek, ama sen bitmeyeceksin. Bir gün bütün çiçekleri solacak bahçelerin, yıldızlar ışık vermeyecek, güneş doğmayacak hiç. Ama sen solmayacaksın, sen eksilmeyeceksin. Seni maddenin dışına çıkarıyorum. Ölümsüzlüğün kapılarını açıyorum sana.. Anlamıyor musun?
Reklam
154 syf.
9/10 puan verdi
İhsan Oktay Anar'ın kitaplarını her okuduğumda her defasında yeni düşünceler aklıma geliyor yeni ufuklara yelken açıyorum. Böylesine düşündürücü farkındalık yaratıcı ve araştırmaya teşfik edici (kitaptaki isimler- Örn :Yafes) kitaplar yazdığı için teşekkür ederim :)
Kitab-ül Hiyel
Kitab-ül Hiyelİhsan Oktay Anar · İletişim Yayıncılık · 20204,501 okunma