Doğru bir beslenme rejiminde her 2 saatte bir acıkılmaz. ‘Ara öğün’ saçmalığının tek faydası ‘pisboğazlık’ alışkanlığını pekiştirmektir.
Azar azar yenilmesinin yanlış bir uygulama olmasının en büyük nedenlerinden biri, insanda olağanüstü bir psikolojik stres oluşturmasıdır. İnsanın karnı doymadığı gibi, gözü de doymaz, ondan sonra otur, ara öğün zamanını bekle. Öte yandan, sık sık gıda ile karşı karşıya kalınmasının bir başka zararı da ‘limbik açlık’ denilen bir açlığı tetiklemesidir.
Limbik açlık, beynimizin ‘ilkel’ merkezlerinin gıda ile karşı karşıya kaldığımızda bizi daha çok yemeye teşvik etmesi durumudur. Buna en güzel örnek, bir torba cipsten veya bir tabak kuruyemişten sadece bir tane cips veya bir tane fındık alıp yemeyi orda bırakamamamızdır. Genellikle cips veya kuruyemiş bitene kadar şuursuzca yenir. Burada limbik sistemimiz “hazır, gıda bulmuşken ye, belki bir daha bulamazsın” mesajı veriyor bize.
Zayıflama diyetlerinin başarısızlığının bir nedeni de işte budur; ufak porsiyonlar hiçbir zaman kişiyi tatmin etmez, aksine, daha çok yemek arzusu uyandırır. Bu duygu irade ile bir yere kadar engellenebilir, sonra bir noktada bu dürtüye mutlaka teslim olunur.
“İştahınız ile iradeniz mücadeleye girerse, iştah mutlaka galip gelecektir.” Limbik açlığa maruz kalmamak için en iyi yol, gıdalarla mümkün olduğu kadar az karşı karşıya gelmektir.