Benim için ve büyük ihtimalle sizler için de kardeşlerim, uzun zaman önce oluştuğunu, çözüldüğünü ve artık çürüyüp yok olduğunu düşündüğümüz tüm o kokuşmuş klişelerin son zamanlarda yeniden gündeme geldiğine şahit olmak her kızı müthiş derecede paniğe sokuyor, çılgına çeviriyordur. Yıllardır biyoloji ve evrim hakkında yazıyor, okuyorum; “Bilim”in kuyruk gibi peşimize takıldığı ve realizmden dem vururken nasıl da üzerimize çöktüğünü görmekten gerçekten usandım. Evrimsel psikoloji ya da yeni-Darwinizm gibi veyahut da cinsiyet biyolojisi gibi kadının neye benzediğini anlatan eski zaman safsataları hakkında kitaplar okumaktan bunaldım: Sanki erkeklere kıyasla cinsel isteğim son derece zayıf ve tekeşliliğe karşı müthiş bir açlık içindeyim, cinsel arenadan kati suretle uzağım, başarı ve ünde o kadar da gözüm yok, yapmak yerine olmayı tercih ediyorum, sessiz sakin, mütevazıyım, “canayakınlık” seviyem daha yüksek, karşi cinse kıyasla yetersiz bir matematik zekâsına sahibim ve Cro-Magnon döneminden kalma daha ne varsa işte o benim... Kadının doğası üzerine yapılan bu tür yakıştırma ve isnatların evrimsel anlamda son derece sağlam açıklamaları olduğunu ve bunlarla dürüstçe yüzleştikten sonra, gülümseyip yolumuza devam etmemiz gerektiğini duymaktan yoruldum.