Osmanlıların yücelttiği cihan hâkimiyeti mefkûresi, imparatorluğun geniş hudutları içinde yaşayan bütün ırk, millet, din, mezhep ve kültürlere hak ve hürriyet bahşederek dünyaya bir “Nizâm-ı âlem” örneği getirmişti. Zîrâ bu Türk nizâmı bütün eski imparatorluklardan farklı ve üstün olarak hiçbir millet, sınıf, zümre ve bizzat hanedana imtiyaz tanımıyor ve menfaat getirmiyordu. Nitekim Tanzimat’a kadar hânedanın ve pâdişâhların da hususi mülkü yoktu ve her şey devlete ait (mirî) idi. Devlet bütün millet ve sınıflara adalet, içtimaî ahenk ve insanlık duyguları getiriyor; barış, nizâm ve huzurun vasıtası oluyordu. Bu hüviyeti ile Osmanlı cihân hâkimiyeti veya Nizâm-ı âlem dâvâsı yeryüzünde ilâhî nizâm ve adaletin gerçekleşmesinden başka bir şey değildi.