Biz sadece Adalı'ydık, Mahir Çayan'ın adalısı
Karanlık Denizi’nin ortasında, Güneşi batmayan bir ada. Ben ne şuralıyım ne buralı, Adalıyım adalı
Mahir Çayan
Mahir Çayan
Birsen

Birsen

@YercekimliUvercinka
·
21 Nisan 22:14
'Biz sadece Adalı'ydık ...'
Reklam
Sait Faik için hikâyeci demek onu hapsetmek demektir. Sait Faik romancıdır, piyes muharriridir, her şeydir. Sırasıyla usta bir hokkabaz gibi piyesi ve romanı en ummadığınız yerinden çıkaracaktır. Sait Faik yazılarının birini şöyle bitirmişti: Bal gibi tornacı.İddia ediyoruz, Adalı: Bal gibi milli muharrirdir. Sait Faik Adalı'ya abayı yaktık vesselam.
Sayfa 107 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
“Dünya ve şehri riyasız kucaklamak istiyordum" cümlesi Adalı'yı tarif eder. Şehir ve dünya Adalı'nın kucağına otursun. Sait bir gün ilahların dağı olan Uludağ'ın tepesinden Bursa'nın bir havuzuna düştü sıçradı Marmara'ya balıklama girdi, Büyükada'dan yunus balıkları ile Marsilya'ya gitti ve Grenoble şehrinde biraz dinlendi. Şimdi de gerisin geriye Uludağ'a dönüyor.
Sayfa 106 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Sait Faik Adalı'ya büyük adamsın derseniz, o size; - Yuuut! der. Tornistan edebiyatı şeflerinden biri, Sait Faik için henüz milli edebiyat yapmadığını söyledi. Buna biz; - Yuut! deriz. Çünkü Sait Faik milli edebiyatın ta kendisini yapı- yor. Tornistan muharrirleri lütfen anlamalılar ki millet milliyetçilikten ayrı değildir, Sait Faik milletin her ferdiyle; çöpçüden köylüye kadar "memleketin efendisi"yle alakadardır. Sait Faik milli edebiyatı şatafatlı cümlede değil, hissi ve lisanı halkçı olan yazıda bulmuştur. Sait Faik'te bu nevi yazının daniskasını bulursunuz. Adalı'ya sen realistsin desem, o bana: - Her sakallıyı baban sanma, der. Mamafih Sait Faik realisttir. Realizm bir kitlenin hissini, bahtını, hareketini hatta rüyasının mecmuunu (toplamını) toplayan tarzdır. Cinnet, harikuladelik, realitenin bir parçasıdır. Lafı uzatmayalım, Adalı diyecek ki: Realite amcanın malı mı? Ben de mahcup olurum.
Sayfa 106 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Sait Faik Adalı Abasıyanık (Her sakallıyı baban sanma) Abidin Dino Sait Faik Adalı'nın soyadı Abasıyanık'tır. Sait Faik Adalı Abasıyanık'ı tanımakla yeni bir ada keşfetmiş kadar sevinebilirsiniz, Adalı'nın adası bir dünyadan büyüktür, içinde her şey var. Gorki'nin Rus edebiyatına yaptığı hizmeti, Adalı Türk edebiyatına yapacak. Fakir fukaralar anafordan futbol maçına girer gibi Sait Faik'le beraber kitaplarımıza girdiler, yuria!
Sayfa 105 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Adalı kardeşlerim, uyanık ve aydınlık zihinli olmalıyız. Çünkü Papalagi'nin tatlı bir muz gibi görünen sözleri aslında içimizdeki sevinci ve ışığı yok etmeye çalışan gizli bir mızraktan başka bir şey değildir. Büyük Ruh'un "şey"lerinden başka çok az "şey"e ihtiyacımız olduğunu unutmamalıyız. Büyük Ruh kendi "şey"lerini görebilmemiz için bize göz verdi. Üstelik bunların hepsini görmeye bir insan ömrü bile yetmez.
200 syf.
7/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Bu inceleme kitaptan çok kitabın yazarı ile ilgilidir. Dünün sosyalisti bugünün popülisti M. Esat Güven akla ilkeli olmanın, omurgalı olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha bize anımsatıyor. Mehmet Esat Güven, 12 eylül öncesi kurtuluş sosyalist dergi grubu’nun yönetici kadrosunda bulunduğu gerekçesiyle 1977 ekim ayında cezaevine girdi. 9 yıl cezaevinde kalan, 20 yıl hapis cezasına çarptırılan güven, 2007’de ak parti’den milletvekili seçildi. 12 eylül, en büyük darbeyi meclis’e vurdu. Kitabında da anlattığı gibi 12 eylül döneminde idam edilen devrimcilerin en yakını olan Güven, bunu gururla söylemen, 2010'da zamanın başbakanının Necdet Adalı ve Erdal Eren'in idamlarından bahsederken o konuşmaya alkış tutarken hiç mi vicdanın sızlamadı ? İdam edilenlerin kemiklerini sızlattın bu duruşunda. Bazen ilkeli olmak en büyük erdemdir ve herkese nasip olmaz diyor bu incelemeyi bitiriyorum.
Adalar Adalılar
Adalar AdalılarMahmut Esat Güven · Sokak Kitapları Yayınları · 20128 okunma
Necdet Adalı'nın Son Mektubu
"Sevgili anneciğim ve babacığım, sizleri ve ezilen halklar adına mücadeleyi erken bırakmak zorunda kaldığım için üz­günüm ama bundan ve içinde bulunduğum durumdan dolayı hiçbir zaman pişmanlık duymadan ve şu kısa yaşamım içerisinde hiçbir şahsi çıkar gözetmeden ezi­len halklar adına verilen mücadelede yerimi almaya çalıştım ve bundan dolayı gurur duyuyorum. Hâkim sınıfların göstermek istediği gibi bizler hiçbir zaman savunmasız insanlara karşı katliam girişiminde bulun­madık. Fakat onların bizi böyle göstermeleri ve faşist­ lerle bizi aynı kefeye koyarak cezalandırmaları, bizim nezdimizde ezilen halkların mücadelesine yapılan bir saldırıdır. Anneciğim ve babacığım, sizlere kısaca bah­settiğim gibi hiçbir pişmanlık duymuyorum. Sizlerin de ezilen halklar uğruna verilen mücadelede katledilişim­den dolayı üzülmemenizi ve bundan gurur duymanızı bekliyorum. Ağabeylerime ve ablalarıma da yazmak isterdim; fakat buna olanak yok. Kendilerine çok se­lamlar. Burada satırlarıma son verirken hürmetle elle­rinizden öperim. Arkadaşlara selam. ” Hoşça kalın 7 Ekim 1980, Ankara
Necdet Adalı ve M. Esad Güven
"Mamak Cezaevi’nde fotoğraf çektirmek yasaktı. Sadece 1979 yılında üniversite imtihanına cezaevinden müracaat edecekler için vesikalık fo­toğraf çekilmesine izin verilmişti. Necdet ile ben bu haktan faydalanarak birlikte fotoğraf çekilmiştik. Bu resim Necdet’in hayattayken çektirdiği son resim olmuştur."
Reklam
Adalı kardeşlerim, uyanık ve aydınlık zihinli olmalıyız. Çünkü Papalagi'nin tatlı bir muz gibi görünen sözleri aslında içimizdeki sevinci ve ışığı yok etmeye çalışan gizli bir mızraktan başka bir şey değildir.
Dinleyin beni ey sevgili adalı kardeşlerim; size bu "şey" denenin ne olduğunu anlatayım. Hindistancevizi bir "şey'dir, sineklik, örtü, midye, yüzük, yemek kabı, kafa süsü, bunların hepsi birer "şey'dir. Ama iki türlü "şey" vardır. Birincisi Büyük Ruh'un bizlere hiç göstermeden yaptığı ve bize hiçbir emeğe malolmayan hindistancevizi, midye, muz gibi şeyler. İkincisi ise insanların emek ve çaba harcayarak yaptıkları yüzük, yemek kabı, sineklik gibi şeyler. Beyaz efendi "şey" dediğinde, kendi eliyle yaptıklarını kasteder. Yani bizde pek bulunmayan insan "şeylerini. Beyaz efendinin Büyük Ruh'un yaptığı "şey'leri kastetmesi mümkün değildir çünkü. Haydi bakalım, kim daha varlıklıymış, Büyük Ruh'un yaptığı "şeylerden kimde bizdekinden daha çok var? Şöyle çevrenize bir göz atın. Uzaklara, yerin mavi kubbeyi taşıdığı kenarlarına kadar bakın. Her yer büyük "şey'lerle dolu. Balta girmemiş ormanlar, yaban güvercinleri, sinek kuşları, papağanlar, lagündeki denizhıyarları, midyeler, İstakozlar ve diğer deniz hayvanları. Aydınlık yüzlü kumsal ve kumların yumuşak postu. Bir savaşçı gibi öfkelenen, bir Tapaou gibi gülümseyen büyük deniz, saati saatine uymayan ve bize altın rengi ışıklar saçan çiçeklerle bezeli mavi kubbe. Daha, ne demeye aptallık edip de Büyük Ruh'un bu "şey'lerine başka "şey"ler katmaya çalışalım?
120 syf.
·
Puan vermedi
Sait Faik için hikâyeci demek onu hapsetmek demektir. Sait Faik romancıdır, piyes muharriridir, her şeydir. Sırasıyla usta bir hokkabaz gibi piyesi ve romanı en ummadığınız yerinden çıkaracaktır. Sait Faik Adalı'ya abayı yaktık vesselam."
Kayıp Aranıyor
Kayıp AranıyorSait Faik Abasıyanık · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20195,6bin okunma
Benim mutluluğumdur senin mutluluğun. Senin ağacının meyvesindedir benim uğurum.
"Güçlüyken zulmeden, yitirince gücünü, zulmüne uğrar en güçsüzlerin bile. Koruyun onları, zarar vermeyin güçsüzlere." Bize verdiği öğüt bu yiğit Oğuz'un, binlerce yıl öteden.
Resim