Başbakan Saracoğlu, Ankara'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin balosuna gidiyor. Müzik tatlı tatlı çalıyor. Bir genç kız, başbakanın yanına yaklaşıyor, dansa davet ediyor. Başbakan reddediyor, böyle olmaz diyor. Ortam buz kesiyor. Kızcağız fena halde bozuluyor, masasına dönüyor. İki dakika sonra...
Başbakan kalkıyor, o genç kızın yanına gidiyor, benimle dans eder misiniz lütfen diyor.
Herkes şaşırıyor. Başbakan gülümsüyor, dansa erkek kaldırır, sırf başbakanım diye bir genç kızımızı ayağıma getirtmem diyor.
(Başbakanın ayağına gidip dansa kaldırdığı o genç kız, Feriha Sanerk, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın emniyet müdürü oldu... Şimdilerde kızlı-erkekli'ye tahammül edilemeyen Türkiye' de, bir zamanlar bunlar oluyordu!)
Ve, seneler geçiyor.
Başbakanlar değişiyor.
Fenerbahçe başkanları değişiyor.
Kadıköy' de maç var.
Sonradan Fenerbahçe başkanlığı koltuğuna oturacak olan Faruk Ilgaz, stada giriş yapmak üzere geliyor. O sırada gözü takılıyor, bilet kuyruğunda bekleyen, yaşı hayli ilerlemiş, bastonlu bir beyefendi görüyor. Dikkatlice bakıyor, o da ne? Bilet kuyruğunda bekleyen beyefendi, Şükrü Saracoğlu!
Çünkü, seneler geçiyor ama, evladına bile avanta vermeyen başbakanın, zihniyeti aynı kalıyor; her ne almak istiyorsan, mutlaka parasını ödeyeceksin.
Çünkü, ateşten gömleği giymiş, milli mücadelede kanla-barutla yoğrulmuş, boğazından tek kuruş haram lokma geçmemiş, milletin çıkarlarını ailesinden, evladından, kendinden önce tutmuş adamlardı onlar; adam gibi adamlardı.