Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
sokağın hikayeleri Size de olur mu bilmem, bir evin önünden geçerken içerideki hayatı hayal edip, akşam sofrası mı olur, yemekten sonra karşılıklı içilen kahve mi olur gözünüzün önüne getirmek? Belki de dargındırlar; ayrı ayrı yemiş kös kös oturuyorlardır. Yahut çoluk çocuğu evden ayrılmış yaşlı bir karı kocadırlar. Günlerdir kapılarını çalan olmamıştır, hâlâ TV seyrederken biri örgü ören diğeri uyuklayan birkaç kişiden biridirler. California’da bir kafenin önünden geçerken bir masada oturan 60 yaşlarında kır saçlı, bakımlı, kafası yukarıda, kollarını öne çıkmış göğsünde birleştirmiş bir adamın karşısında sarışın bir kadının kucağına bakarak oturduğunu gördüm. Hemen yazdım hikâyeyi: Aralarında ciddi bir kırgınlık olan kız, babasını yıllardır görmüyordu. Adam onu ısrarla buluşmaya çağırdı. Kız saniyeleri sayarak oturuyor, boğazı düğüm düğüm olduğundan kahvesini bile içemiyordu. Biraz ilerleyince geriye dönüp tekrar baktım. Ne göreyim, arkadan 25-30 yaşlarında genç bir kız sandığım kişi adamın akranıymış. Göz göze geldik. (Adamın yüzüne bakmamak için etrafa bakıyordu. Çok mutsuz, umursamaz ve biraz da öfkeliydi.) Tabii ki hemen senaryoyu değiştirdim: Kadın adamı aldatmış ve terk etmişti. Adam kadının kabahatlerini tespit etmiş ve avantajlı bir boşanma davası açmıştı; onu konuşuyorlardı. Siz ne sanmıştınız, boş boş mu geziyoruz? Tek mesele şu ki yazmak çok vakit alıyor. Yoksa bizde ne hikayeler var, hepsi bir- birinden klişe. 22 Mart 2022
510 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
İnancı ve fanatizmi en dip noktalarına kadar kullanmaktan çekinmeyen hayatı anlamsız gören bir adam. Kendi yaptıklarının derecesinden bile korkarken en acımasız kararları vermekten çekinmiyor. İnsanları hem kenevirle hem de sözleriyle uyuşturmayı çok iyi becermiş. Dini ve vaatleri o kadar iyi kullanıyor ki fedai olarak yetiştiği gençler mutlulukla ölümlerine gidiyor. Bazıları kendi canlarını kendileri alıyor. Bütün bunların başındaki Hasan ise kendi yaptıklarından bile korkuyor bazen. Yarattığı bu mekanizmanın tamamen onun elin olmadığını ve her zaman yalnız kalacağını biliyor. "Daha ne kadar ileriye gidebilirim ki?" sorunun cevaplarını bir bir veriyor. Etrafındaki yalaka tabakası ise saatli bomba gibi her şey yaşanabilir. Beni bu manipüle yönünden çok etkiledi çünkü asılar boyunca hatta şimdiki zamanda bile dini duygular büyük toplulukları manipüle etmek için kullanılıyor. Haberlerde bile neler yapıldığını görebiliyoruz veya zamanında neler yapıldığını okuyoruz. Peki bu şekilde inançlara sahip olanlar manipüle edilmeye mahkum mu? Hasan toplumun küçük bir kısmının bütün gerçekleri gördüğüne inandığı için diğer kalan çoğunluğun din gibi tuzaklarla istedikleri yöne çekilebileceğini savunuyor. Sonuna doğru biraz sıkıldığım yerler ve kadın karakterleri gerçekten aşırı salak gibi gösterilmelerine çok sinir oldum. Onları damızlık gibi görüyor resmen ve kızlar hiçbir şekilde uyanmıyor bir hapishanenin içinde olduklarına. Hasan ve İbni Tahir belki de Meryem'i katarsak bunlar kafası tek çalışan kişilerdi.
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201241,4bin okunma
Reklam
Kadın hizla tepki verir, yakınlık ve birliktelikte sığınak arar. Duygularını paylaşır ve erkeğin de aynı şekilde davranmasını ister. Erkekse, kadına kabul edilemez gelen bir tarzda mantıklı davranır. Böylece kadın daha çok izler, adamın ne düşündüğünü ve ne hissettigini daha çok bilmek ister ve erkek daha da uzaklaşır. Erkek uzaklaştıkça kadın daha çok izler ve kadın izledikçe, erkek daha çok uzaklaşır. Kadın erkeği soğuk, tepkisiz ve insan dışı olmakla şuçlar. Adamsa kadını zorlayıcı, isterik ve denetimci olmakla. Bu klasik senaryonun alışılmış sonucu nedir? Temposu giderek yükselen bu takip ve çekilme dansı bir süre devam ettikten sonra kadın, terapistlerin "tepkisel mesafe" adını verdikleri duruma girer. Kendini reddedilmiş hisseden kadın en sonunda, kendi başının çaresine bakmaya başlar. Adam artık ihtiyaç duyduğundan daha fazla rahatlığa sahiptir ve zamanla, ilişki kurma umuduyla kadına yaklaşır. Ama artık çok geç kalmıştır. Kadın öfkeyle, "Sana ihtiyacım olduğunda neredeydin?" der. Bu noktada, mesafe koyucu ile takipçi bir süre rollerini değiş tokuş edebilirler.
insanlar biriyle evleniyor ve bir süre sonra zamanın değiştirdiği, bambaşka bir adam ya da kadın yaptığı o kişiyle hayatlarını geçirmek zorunda kalıyorlardı.
633 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
ŞİRAZE Acılar içinde , sırları kalplerinde saklı kadınlar. İstedikleri tek şey , sadece bu adaletsiz dünyada İnsan gibi yaşamak... Bu bir Istanbul efsanesi... Ve bu şehrin gizemli hikayesi... Efsanenin baş karakteri Vildan namı değer Şiraze Daha ilk doğduğunda hayata mağlup başlamıştı, annesini doğduğu gün kaybetmişti, onunda ölüm emri verilmişti
Şiraze
ŞirazeDeniz Üstündağ · Dls Yayınları · 202312 okunma
Kürt Mustafa (Nemrut Mustafa Yamulki)
Saffet Bey isminde ve Anadolu’ya silâh kaçıran bir adam geldi, beni görmek istedi. Dedi ki: — Size büyük bir haberim var. Türk tarihinde tek mevki işgal eden bir kadın oldunuz. Aynı zamanda, İstanbul’da, Nakiye Hanım’ı görüp ailemden de haber getirdi. Elime uzattığı Peyam-ı Sabah gazetesinde Kürt Mustafa Paşa mahkemesinin verdiği idam ilâmı ile fetva vardı. İdama mahkûm olan yedi kişi arasında sıra ile Mustafa Kemal Paşa, Bekir Sami Bey, Dr. Adnan, Ali Fuad, Ahmed Rüstem, Kara Vasıf ve Halide Edib vardı. Halide Edib namına uzunca bir bahis geçiyor, İstanbul Üniversitesi’nde Batı edebiyatı profesörü olan bu hatunun bütün kötülükleri sayıp dökülüyordu. Fetvada herhangimizi öldürmenin bütün Müslümanların dinî bir vazifesi olduğu yazılıydı. Aynı zamanda, İstanbul’da evimin Hükûmet tarafından işgal edildiğini, başımızı getirene mükâfat verileceğini de yazıyordu.
Reklam
Mustafa Kemal Paşa, tekliflerinin kabulünden sonra, Millet Meclisi için nutkunu hazırlamaya başladı. Meclis, 23 Nisan 1920’de açılacaktı. Bu nutku odasında, Hakkı Behiç ile bana baştan başa okudu. Her ne olursa olsun, Mustafa Kemal Paşa’nın, kudreti milletin eline bırakmak isteği, herhangi bir diktatör veya sultan istemediği görünüyordu. Bana, o günlerde, Mustafa Kemal Paşa, George Washington gibi bir kimse görünüyordu. O aralık, Ankara’ya Chicago Tribune’ün muhabiri William adında biri gelmişti. Bizim resimlerimizi aldı. Bunlar muhtelif Amerikan gazetelerinde basıldı. Aynı gün, öğleden sonra, İstanbul’dan Saffet Bey isminde ve Anadolu’ya silâh kaçıran bir adam geldi, beni görmek istedi. Dedi ki: — Size büyük bir haberim var. Türk tarihinde tek mevki işgal eden bir kadın oldunuz. Aynı zamanda, İstanbul’da, Nakiye Hanım’ı görüp ailemden de haber getirdi. Elime uzattığı Peyam-ı Sabah gazetesinde Kürt Mustafa Paşa mahkemesinin verdiği idam ilâmı ile fetva vardı. İdama mahkûm olan yedi kişi arasında sıra ile Mustafa Kemal Paşa, Bekir Sami Bey, Dr. Adnan, Ali Fuad, Ahmed Rüstem, Kara Vasıf ve Halide Edib vardı.
Ama ne varsa geyikli gecede idi Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında Büyük otellerin önünde garipsiyorduk Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk Yahut bir adam bıçaklasak Yahut sokaklara tükürsek Ama en iyisi çeker giderdik Gider geyikli gecede uyurduk
Solon yine eski Yunan’da bir kanun koyucu (MÖ 640- 558). Adam, kadın bedeninin ticari mal haline gelmesinin kısa sürede büyük boyutlara ulaşması sonucu ilk genelevi açmak zorunda kalmış. Çünkü hem erkeklerin evli kadınlara ve genç kızlara saldırmadan seks dürtülerini giderebilmele­rini sağlamak istemiş, hem de hayat kadınlarının korunması gerektiğine inanmış. Toplum için gerekli oldukları açık bir gerçek olmasına rağmen fahişeler yüzyıllardır parmakla gös­terilmiş, her zaman her yerde dışlanmış, hep bir yerlere ka­ patılmışlar. Bu örnek, ikiyüzlülüğün her toplumda çok eskiden beri var olduğunun ilkel bir göstergesidir.
Ama aslında hiç tanışmamışlar.
Kuzguni siyah saçlı, amber kokulu, ilaçlarını aksatmadan alan, doğum gününü kutlamayı sevmeyen, aynı şarkıyı onlarca kez arka arkaya dinleyen, 0.7 ucu kaleme alttan yerleştiren, yürüyen merdivende solda duran, sokakta kendi kendine konuştuğu anlaşılmasın diye telefonu kulağına dayayıp yürüyen, havucun önce dışını, sonra içini kemiren, tuvalet kağıdını üstten çekilecek şekilde asan, çikolatalı ve frambuazlı dondurma seven adam; adı Nemrut olsun mesela; kadına sırılsıklam, körkütük ve hatta deli divane aşık olmuş. Koyu kahve saçlı, vanilya kokulu, doğum gününü kutlamayı sevmeyen, sakızı balon yapıp içini gazla doldurarak karıncalar için ucan balon yapmayı hayal eden, ansiklopedi okuyan, kuguş digiligi kogonuguşagan, mükemmel daireye inanmak isteyen, direksiyonu sadece sol eli ile tutan, yumurtayı rafadan yiyen, cenin pozisyonunda uyuyan, delirerek ölmekten korkan ve enginarı bezelyesiz pişiren kadın; adı Turkuaz olsun mesela; adama sırılsıklam, körkütük ve hatta deli divane âşık olmuş. Sanki bakışırlarken gözleri arasında bir köprü kuruluyor, o köprüden küçük küçük ateş topları yuvarlanıyor ve dokununca, hatta yaklaşınca, kızıl kıvılcımlar çıtırdıyormuş. Kadın baktığında adam şeffaflaşıyor, iç gösteriyormuş. Ve adam sevdiğinde, kadının ağzına bal tadı geliyormuş. Ama aslında hiç tanışmamışlar. Aynı düzlemde, aynı zamanda ve hatta aynı evrende bile yer almamışlar. Masal bu ya; uzaktan sevişerek ölüp gitmişler. “Biz ayrı kainatların güzelleriyiz” Zeynep Albaraz Gençer Sis Dergi
Reklam
Kıyıda, iki katlı, üçgen alınlıklı ahşap bir evin önünde, biraz sonra evden çıkacak olan bir kadını bekliyormuş gibi ayakta dikilen, giysileri ve duruşu ile eve ve kıyıya yabancı, ince uzun bir adam vardı. Adamı tanıyordum. Bir filmde, ağaca çıkıp, “Kadın istiyorum!” diye uluyan oyuncuya benziyordu. Beklediği kadın, tiz kahkahalar atan, balık etini geçkin, gül desenli, tek parça pazen giysiler giyen, gerdanında ince çizgiler belirmiş, terleyen bir kadındı. Ev, çevresindekilerin tercihlerine karışmayan, bu tarafsızlık nedeniyle, kendi kaderine sahip çıkma yeteneğini kaybetmiş ve şimdi bir dekor gibi sadece ön yüzü ile mevcut bir evdi. Kadın ise yıllar önce arka kapıdan, başka biriyle kaçmıştı. Evi saran sarmaşık her şeyi biliyor ve susuyordu. “Evi yak,” dedim adama, “yak ve git.”
Nizar Kebbani
زن مردی ثروتمند یا زیبا یا حتی شاعر نمی‌خواهد او مردی می‌خواهد که چشمانش را بفهمد آن گاه که اندوهگین شد با دستش به سینه اش اشاره کند و بگوید: اینجا سرزمین توست Kadın, Zengin ve yakışıklı bir erkeği Hatta şair bir adamı bile istemez Onun gözlerinin desenlerinden anlayan bir adam ister Öyle bir adam ister ki Hüzünlendiği vakit kadın Adam ellerini kalbine koyup Ey kadın senin vatanın tam da burasıdır!!
1/10 puan verdi
İslamcıların Piri Şehid Dr.Ali Şeriati'nin böyle bir eseri yok uydurma... Bütün külliyatı bende var... Bütün Kitapları Fecr Yayınevinden çıktı.. Ali Şeriati'den dinsiz adam çıkaramazsınız..Lavukluk yapmayın... Şeriati, yazılarını üçe ayırır: İçtimâiydi (Toplum Bilim) İslâmi/ (İslam Bilim) ve Keviriyât\ Onun bu tasnifini şöyle anlamak
Aşk ve Devrim
Aşk ve DevrimAli Şeriati · Arya Yayıncılık · 202029 okunma
143 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 saatte okudu
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki eser 10/10 seviyede. Orta yaşının sonlarına gelmiş, yoksul, hiç bir güzel kadın tarafından sevilmemiş ve hayattan hiçbir beklentisi kalmamış ve intihar etmeye karar vermiş ve tam da bu son adımı atacak iken aniden karşısına insan görünümlü şeytanın çıktığı bir adam düşünün. Ve şeytan bu adama hayatta tüm mahrum
Şeytana Uyanlar
Şeytana UyanlarPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 202139 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.