Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kimi zaman bir kadın gibi deliriyor kötü şeyler yapıyorsa bu başka türlü olamadığı içindi. Bir kadın nasıl etkileniyorsa aydan, denizde öyle etkileniyor diye düşündü .
Neden/Niçin Evlendiniz?
Derken, yavaş adımlarla uçağa doğru yürümeye koyulduk. Yerimize oturduk. Benim yanımda yeni evli oldukları anlaşılan bir çift vardı. Uçak havalandığı dakikada aralarında kısık sesle yürütülen ama içeriği sert bir tartışma başladı. Her ne kadar elimdeki kitaba yoğunlaşmaya çalışsam da birbirlerine sarf ettikleri iğneleyici sözler, dikkatimi
Kapı Yayınları
Reklam
. Adam kıvılcımlar saçarak uzaklaşırken, kadın panikten felç olmuş bir halde nefes nefese,
Sayfa 64
Adam, hisse senetlerinden ve borsadan anlayan ciddi insanlardan biriydi. Aslında kimse gerçekte bunların ne ol­duğunu bilmez, ancak o bir şeyler biliyormuşa benziyordu; sık sık tahviller şöyle yükseldi, hisseler böyle düştü gibi şey­leri öyle bir edayla söylerdi ki hangi kadın olsa ona saygı duyardı.
! ve ?
bazı yerlere hiç dönülmez bazı çağlara eskitir insanı hep aynı adımı yürümek oysa ne kadar biçimli bir evin şehveti koltukların hafızası masaların ayıp yeri adam ünlem kadın soru işareti herkesin bir dağı var herkesin bir tunç devri akşama kadar hitit sabaha kadar truva uykular leopara benziyor rüyalar benek yeni olanaklar: kiremitleri öpen
Sayfa 9 - Yakın KitabeviKitabı okudu
Önce yeryüzünde yoktunuz - bir kadın ki Rahminde boğmadı sizi annenizdir Buluşunuz değildir anne - doğuranınızdır (Anne boğmaz doğurur) Nasıl ki doğdunuz ve buldunuz annenizdir…
Reklam
Vücudunun zerrelerine kadar sevmek ve sevilmek için halk olunmuş (yaratılmış) olan bu kadar nefis bir kadın, aşk için, zevk için vücut bulmuş ilahî bir mevcut... Niçin sevmeyecekti? Böyle bir kadını kalbinin mabedinde taziz (yüceltmek) ve tebcil etmek (ululamak), hayatı böyle bir yüksek hayal ile tezyin etmek (süslemek), bu kadar mukaddes bir emele bağlanmak, bu bile emsalsiz bir saadet değil miydi? Ama onun haberi olmayacaktı...Evet, korkunç bir surette mağrur ve yüksek bir hanım olduğu için bunu hiçbir vakit ona izhara (göstermeye) cesaret edemeyecekti. Ama ne beis vardı? Âdi bir adam olmadığı için bu ince ve gizli zevkten daha mesut olmaz mıydı?
Sayfa 62 - Can Yayınları - Miras Dizisi (2.Baskı)Kitabı okuyor
“Kan ve kemik miktarıyla baktığımız her savaş, kötüdür elbette. Evet, zordur savaş. Kazanan için bile yıpratıcıdır, üzücüdür. Hayatta kalma isteği, her şeyin üstünü örter bazen. İnsanı insan yapan faziletlerin çoğu, bir anda kaybolup gider… Fakat zillet daha koyudur. İstilacı zalimlere boyun eğmek, daha kötüdür. Namusuna el uzatılan kadınların çığlığına kulak tıkamak, daha kötüdür. Ömür boyunca korka korka yaşamak; kaçacak, saklanacak yer aramak daha kötüdür. Allah adının, arzdan ve semadan silinmesi daha kötüdür. Allah’a iman eden, üzerindeki nimetler sayesinde karnını doğurduğu toprağa hürmet gösteren, karısını ve çocuklarını seven adam; kılıç kuşanır bu yüzden. Alnını secdeye huzurla koymak isteyen… Evlatlarının şeref ve sevgiyle büyümelerini görmek için, gecesini gündüzüne katan… Erinin alın terine gözyaşını ortak eden… Yaşadığı şehir güzelleşsin diye ömrünü tüketen kadın, kapısının arkasında bir sopa bekletir. Belinde bir hançer saklar…”
Sayfa 27
Hızır
Biri varmış, biri yokmuş... Bir Padişah varmış. Bu Padişah bir gün tellallar bağırttırmış: "Kim bana Hızır’ı bulup getirirse ona ne isterse vereceğim," diye. Hızır’ı kim bulabilir? Hiç kimseden ses çıkmamış. Bir fakir adam varmış. Bir sürü oğlu uşağı varmış bunun. Karısına demiş ki: "Karı, nasıl olsa hepimiz nerdeyse açlıktan
ÇOK DOĞRU BİR BAKIŞ AÇISI.
Efendim, dedi, geri kalmış uluslarda kadınlar daima aşağılanmiştir. Aşağılandıkları için küfür denir denmez, hemen kadınlar akla gelmektedir. Niçin küfreder biri, " Senin babanı dedeni şöyle şöyle yaparım, demez de, ananı avradını, der? Bu nokta üzerinde durmanızı rica ederim. Kadın söverek de sömürülmektedir geri kalmış ülkelerde. Hatta ben bir keresinde gözlerimle gördüm, gözlerimle tanık oldum. Birisi birine karısının yanında sövüyorum, hem de kadının gözlerinin içine baka baka, "Senin karını şöyle şöyle yaparım" diyordu. Adam çok sinirlendi, ötekinin yakasını tuttu: "Ben de senin avradı şöyle şöyle yaparım" dedi. Efendim, bir otobüs durağında tüm halkın gözlerinin önünde oluyordu bu olay. Bu kez öteki adam, bir daha kadının gözlerinin içine bakarak, adama, "Senin avradına şöyle şöyle yaparım, dedi. Kadının kocası da, " Ben de senin avradını..." diyerek adamın yakasına yapıştı. Burada noldu biliyor musunuz, kadın araya girdi, kocasına. "Sen deli misin bana ne yapabilir o?" diye bağırdı. Ama kadının kocası, öyle bir bağırış bağırdı ki, "O sana bir şey yapamaz ama ben onun karısını şaparım dedi. Kadının kendi namusu ortalığa atıldığı halde kocasını kurtarmak için hiç kızmamış göründü. Ayrıca, kendi kocası başka kadınla ilgi kuracağı için de hiç kıskanmadı. Ve böylece kadın bir durak insanın önünde aşağılanmiş oldu.
Reklam
Yavrularını yedikten sonra bir kenara kıvrılan kedi suskunlaşmıştır. Kör bir kanserli hücrenin bütün vücudunda saltanat kurduğu, göz altları çökmüş adam susmuştur. Yeterli beslenememekten memeleri pörsümüş ve kucağında ağlayıp duran bebeğine çaresizce bakan, bakımsız saçları birbirine dolanmış, elleri erkeksi, kalın kaşlı kadın da susmuştur.
Adam, her akşam gitti. Kadın onu yakınlıkla karşıladı. Adam saatlerce kaldı. Sonra kadını yıkılmış sırlardan oluşma bir çölde bıraktı ve çıktı.
Kadın da erkek gibi gövdesini örten kılıflar ve örtüler sarar üstüne. Derisi yara ve ip izleriyle doludur. Memeleri, onları sanki cendereye almış gibi sıkan bir kılıf yüzünden sönükleşmiş ve artık süt veremez hale gelmiştir.
Konya.
Konya toplumsal dinamikler yönünden ilginç bir yerdi. Ya- nında her yanı kapalı bir kadınla muayenehaneye gelen adam "Size hanımı getirdim," demişti. Üzerindeki örtüleri çıkarınca da altından modern kıyafetli, saçı sarıya boyalı bir kadın çıkmıştı. Birkaç ay sonra aynı adam yanındaki kapalı kadınla tekrar geldi. Yine hanımını getirdiğini söyledi, ancak örtüler çıkınca altından başka bir kadın çıktı. O da modern kıyafetli ve makyajlı. Adam herhalde hatırlamayacağımı sanmıştı. Sonradan, şehirdeki fahi- şelerin, tanınmamak için gündüzleri her yanları kapalı dolaştık- larını öğrendim. Şehre yeni gelen fahişelerin de faytona binip tur- layarak reklam yaptıklarını. Nitekim Ankara'dan tanıdığım bir hanım Konya'ya geldiğinde otogardan otele faytonla gelmiş, ba- na "Faytonla gelirken herkes bana baktı," demişti. Nedenini açık- ladığımda da fahişe sanılma fikri onu eğlendirmişti.
Sayfa 103 - MetisKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.