"Ubeydullah Öz, okurları mekânlar, zamanlar ve anlar arasında kısa ve yoğun yolculuklara çıkarıyor. Okur, kitabın isminde ve kahramanlarında olduğu gibi nerede olduğunu ve nereye varacağını kestiremediği satırlarda merakla ilerliyor. Bu yolculuklar kâh hayal aleminde kâh gerçek dünyada kâh bir destanın ortasında kâh isimsiz bir dağın tepesinde bilinmez bir evin içinde sonlanıyor. Yahut başlıyor." dedi
Az önce anlattıklarımı unutun lütfen, affedin çok saçmaladım. Aslında her şey ilk kadehten sonra başladı. Kadeh dediysem yanlış anlamayın, içinde süt vardı.