Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ada’ya Gittim Memnun Ayrıldım!
‘Nazım Hikmet, sekiz çeşit adli hatanın yapıldığı, dinleyicilere ve basına kapalı ve de en önemlisi, beş hakimden dördünün hukuk eğitimi almamış olduğu mahkeme sonucunda suçlu bulunur!’
Ada’ya Gittim, Memnun Ayrıldım!..
Peki; ama suçsuzluğu bu denli bariz olan bir insan, neden hapse mahkûm edilir? Bu sorunun yanıtını, Falih Rıfkı Atay’ın, 2 Mayıs 1965 tarihli Dünya gazetesinde yayımlanan yazısında buluruz; Atay, Nâzım Hikmet’in orduyu isyana teşvik suçuyla yargılanmaya henüz başlanmadığı günlerde, Meclis koridorlarında duyduğu şu sözü gün ışığına çıkarır: “Vesika yokmuş ha... Delil bulunmazmış ha... Biz onu Divan-ı Harp’e mahkûm ettirelim de, gününü görür." Nâzım Hikmet, sekiz çeşit adli hatanın yapıldığı, dinleyicilere ve basına kapalı ve de en önemlisi, beş hâkimden dördünün hukuk eğitimi almamış olduğu mahkeme sonucunda suçlu bulunur! Haksızlık, on iki yıllık hapishane yaşantısının ardından da yakasını bırakmaz şairin. Nâzım Hikmet, askere çağrılmaktadır. Hamidiye gemisinde yaptığı bir yıllık stajyer subay görevi sırasında Nâzım Hikmet ciğerlerini üşütmüş ve çürüğe çıkarılmıştır. Şair, çok sevdiği denizcilik mesleğinden ayrılmasına neden olan hastane raporuyla askerlik şubesine gitse de, bir sonuç alamaz. Hapishane günleri sırasında kalp ve ciğer rahatsızlıkları olduğunu gösterir raporlar da göz ardı edilir ve kendisine askerlik yapmak üzere Sivas’ın Zara ilçesine gitmesi söylenir. İşte, “dürüst ve adil” olduğunu söyleyen kimilerinin, Nâzım Hikmet’e yapılan haksızlıkların hesabını sormak yerine, onun “vatan haini” olduğunu dillerine doladığı süreç kısaca böyledir.
Sayfa 37 - Türkiye İş Bankası
Reklam
Ada’ya Gittim, Memnun Ayrıldım!..
Nâzım Hikmet, sekiz çeşit adli hatanın yapıldığı, dinleyicilere ve basına kapalı ve de en önemlisi, beş hâkimden dördünün hukuk eğitimi almamış olduğu mahkeme sonucunda suçlu bulunur!
182 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 saatte okudu
Ada’ya Gittim, Memnun Ayrıldım!..
Bizleri çocukluğumuza götüren, oyuncaklardan hareketle tarihin tozlu sayfalarında gezdiren bir kitap. İnsanlık dramları da var içerisinde, güzel anılar da. İlk kez okuyorum Sunay Akın’ı. Bu kitapla başlamış olmayı hata olarak görüyorum. Zira kitapta diğer eserlerine de atıfta bulunmuş yazar. Bu çok büyük bir eksiklik oluşturmasa da ilk eserinden okumaya başlamak daha doğru olur diye düşünüyorum. Kurmaca da var gerçeklik de var. Bazı yazıların sonu öyle etkileyici ki. Birinin hayatını anlatıyor mesela, ismini yazının son cümlesinde öğreniyoruz. Bu kadar etkileyici hayata sahip olan kim acaba diye düşünürken tanıdık isimler çıkıyor karşımıza. Bu da şaşkınlığı ikiye katlıyor. Sivas Katliamı, Hitler, Kızılderililer... Bunların yanında tahta atlar, tahta kılıçlar, topaçlar, bebek evleri... Birbirine o kadar uzak konular aslında o kadar yakın ki Kırdığımız Oyuncaklar’da. Nazım Hikmet’le ilgili kısımlar, ona olan hayranlığımdan dolayı bende büyük etki yarattı. Diğer şairlerimizin oyuncaklarla ilgili şiirleriyle desteklenerek yazılan düşünceler kitabı severek okumamı sağladı. Çok yakından tanıdığımız isimleri tanımıyormuşuz aslında. Onların hayatlarındaki eksiklikleri de görebiliyoruz böylece. Sunay Akın’la tanıştığıma çok memnun oldum; bu kadar geç kaldığım için de çok üzüldüm doğrusu.
Kırdığımız Oyuncaklar
Kırdığımız OyuncaklarSunay Akın · İş Bankası Kültür Yayınları · 20211,317 okunma