Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Pars uygarlığının inanç boyutundaki en önemli unsurlarından birisi Zertoşt adlı birinin önerdiği, aynı adı taşıyan dindir. Başlangıçta tektanrıcı bir anlayışla ortaya konulmasına karşılık zaman içinde şaşırtıcı bir biçimde ateş öğesini temel alıp pagan bir dine dönüşen bu inanç yapısında tektanrıcı özellik yok olmuştur.
Umuttepe YayınlarıKitabı okudu
DOKUZ - OĞUZ MENKIBESİ
Dokuz - Oğuzlar evvelce, Kumlançu adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne, gökten bir nus nütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihangüşâ’ya göre çamfıstığı, Mahmud-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacı idiler.
Reklam
Eğer bir insana denilse ki: "Sana bir milyon sene ömür verilecek ve dünyanın kralı olarak yaşayacaksın fakat sonunda yok olacaksın. Bunu mu istersin yoksa bu dünyada kısa ve meşakkatli ama ölümden sonra da ebedi ve saadetli bir hayatı mı arzularsın?" Eğer nefsani duygularından kurtulup vehimlerine yenilmese, "Hayır, krallık da olsa, bin yıl da olsa, sonunda yokluğa giden bir yaşayışı istemem. Adi ve meşakkatli, ama sonu saadetli hayata razıyım," diyecektir. Çünkü insanın manevi duyguları ölümsüzlüğü istiyor. Sınırsız arzu ve düşünceleri, ne kadar uzun olursa olsun, bu fani dünyaya sığmıyor. Hatta doğru düşünceli bir insan, yok olmaktansa, Cehennemde yaşamaya bile razı olur. Zira, yaşamak var olmaktır. Var olmanın en kötüsü bile yok olmaktan, varlığını yitirmekten daha iyidir. Bu bakımdan, Cehennem'in yaratılmış olması bile Rabbimizin rahmetindendir. Çünkü bütün suçlular, idam cezası yerine ömür boyu hapsi tercih ederler
Adam döndüğünde, daha yatıyordu, bir çingene gibi ışıl ışıldı. Adam, yanı başındaki iskemleye çöktü. "Gitmeden önce bir gece benim eve gelmelisin; olmaz mı?" dedi, kaşlarını kaldırarak; elleri, dizleri arasından sarkarken, baktı. "Geleyim mi?" dedi kadın, yerli şiveyi yansılayarak. Adam gülümsedi. "Evet,
Sayfa 143
llgilendiniz mi lngiliz Dostları Derneğiyle?
lngiliz Dostları Derneği mi? .. -Enişte Bey'den böyle birşey duydugunu hatırladı. Galiba Enişte Bey de kurucularından ol­ malıydı- Yok hayır! Kim kurmuş? Nerede? - Burda ... Türkler kurdu. Başında büyük din adamlarınız­ dan biri var: Sait Molla ... Din bilginlerinizin büyüklerinden ... 49 - Ingilizler de kurdular mı, bunun karşılığını? Onun başına din bilginlerinizin büyüklerinden biri geçti mi? - Latife etmek istediniz ama yansı gerçektir söylediklerini­zin ... lngiltere'de böyle bir dernek kurulmadı henüz ... Buna kar­şılık buradaki derneğin güçlenip gelişmesi için memleketimizin ünlü rahiplerinden biri çalışıyor. Adı: Fruw'dur. Bu adı aklınız­ da tutun! ... Sık sık duyacağınıza eminim! Hatta ilgilenirseniz ta­ nışmanız bile mümkündür.
"Hayat öyle adi bir oyun ki... Yeter ki bir defa düş. Zaten gerisi kendiliğinden mahvoluyor, kılını bile kıpırdamana gerek yok."
Sayfa 392 - Ephesus Yayınları (PDF)Kitabı okudu
Reklam
Hücrelerin, hücre bölünmesini durdurduğu bir sınırdan bahsetmiştik. Yaklaşık elli bölünme sonrasında bu noktaya ulaşıyorlardı. Bu aşamada, tamamen yok olabilecekleri apoptoz adı verilen gönüllü intihar halini başlatmayı durdururlar. Bunun yerine, senesens hücre olarak ölmek ile kalmak arasında bir yerde bir yaşam biçimine dönerler. Bu duruma, "replikatif yaşlanma" da denir. Bu sürecin bazı evrimsel avantajları vardır. Senesens hücreler çoğalmayı durdurdukları için dokuyu koruyucu bir etki gösterebilir. Ancak bu durumdaki hücreler yaşlanmayı hızlandıran "sitokin" isimli sinyal molekülleri üretir. Bu sitokinler çevredeki diğer hücreleri de yaşlandırabilir. Özetle; yaşlanma hücreler arasında bulaşıcı bir durumdur.
Dün akşamüstü: " Sendedir avere gönlüm sendedir" diye son mısraı tekrar ederken hiç sebepsiz ağlamaya başladım. Bu adi şarkı parçasının ne güftesinde, ne bestesinde ağlanacak hiçbir şey yok. Dedim ya, sinir. Bir daha bu şarkıyı söylemeyeceğim.
… Yer, bu kez Viyana değil. Öyle bir yer ki, onun adı her yerde ve hiçbir yerde. Zaman, bugün değil. Zaman, aslında hiç yok, çünkü dün olmuş olabilir, uzun zaman önce olmuş olabilir, yeniden olabilir, hep olabilir, birkaç şey de hiç olmamış olacak. İçine başka zamanların karıştığı bu zamanın birimleri için bir ölçüt yok, ve içine zaman içerisinde hiç varolmamışların karıştığı zamandışılıklar için de ölçüt yok.
Yıpranmış veya ciddi şekilde hasar görmüş hücreler normalde "apoptoz" adı verilen programlanmış bir hücre ölümü süreciyle kendilerini yok eder demiştik. Bu ölü artıklar da bağışıklık sistemi tarafından uzaklaştırılır. Ancak yaşlanma süreciyle bağışıklık zayıflar ve artan sayıda yaşlı ve hasarlı hücre bu temizlik sürecinden kaçarak vücudun tüm dokularında birikmeye başlar. İnsanlar yaşlandıkça bu ölüme dirençli hücrelerin önemli bir kısmı birikerek kronik inflamasyona ve çevredeki hücre ve dokularda hasara neden olur.
Reklam
AMERİKA'DA DA AYNISI OLDU: DİN ADI ALTINDA İNKA, MAYA, AZTEK KÜLTÜRLERİNİ YOK ETTİLER. KARAYİPLER'DE ÇOK SAYIDA YERLİYİ ÖLDÜRDÜLER VE "ÜZERİNDE HİÇBİR ZAMAN GÜNEŞ BATMAYAN İMPARATORLUĞU" YARATTILAR.
Yakın zaman önce yapılan bir araştırmaya göre son üç yılda travmatik bir olaya maruz kalan insan sayısı erkek ve kadınlarda ayrı ayrı binleri aşıyor. En sık adı geçen travmalar ise şöyle: tecavüze ya da fiili saldırıya uğramak, ciddi bir kaza geçirmek, birinin öldürülmesine ya da yaralanmasına şahit olmak. Amerika'da sokakta yaşayan
Eşitlik, kardeşlik, özgürlük ha? Öldükten sonra bile eşitlik yok. Zenginleri süslü mezarlara gömer, bizi de adi bir çukura atarlar! Ah, dünayayı içindekilerle birlikte yiyesim geliyor! Hayır, hayır! İçindekilerle birlikte ateşe veresim geliyor! Bütün insanlardan nefret ediyorum.
Sayfa 291Kitabı okudu
Kırgındım da mı kırdım, kırdım da mı kırıldım bir bilsem. Düşünemiyorum, öyleyse yokum. Yok olamadım. Beceremedim işte. İtina ile yok edilir diyordum. O eskidenmiş. Öyle kolay değil bu işler.
"Mehmed Âkif'i en iyi anlayan, en fazla seven ve ona en çok yardım eden bu zâttır. Âkif'in adı yaşadıkça, Abbas Halim Paşa da sevgi ve rahmetle anılmalıdır. Paşa'nın son saatlerini ve vefatını büyük üzüntü içinde Eşref Edib'e anlatan Akif Bey, şunları söylüyor: "Oracıkta diz çökerek birkaç saat içinde hatmini tamamladım. Sonra gözlerimi yüzüne diktim. Donmuş kalmıştım. Hiç ağlayamıyordum. Nihayet dayanamadım. Boynuna sarıldım. İşte ondan sonra ağlamaya başladım... O sırada şu kıta bana mülhem oldu: "Hepsi göçmüş, hani yoldaşlarının hiçbiri yok! Sen mi kaldın, yalınız kâfileden böyle uzak? Postu sermekse merâmın yola, serdirmezler; Hadi, gölgenle beraber silinip gitmene bak."
Sayfa 49 - Şule YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.