"Acaba bir hayal miydi?Hayır,onu kesinlikle görmüştüm,neşeyle,kararlılıkla,iki adım ötemde yürüyen bir başka bendi."
Sayfa 150Kitabı okudu
^^^ Duygular bir neden değil bir sonuçtur. Bu duyguyu uyandıran temel sebepler aslında sizin geliştirdiğiniz, inandığınız ya da saplanıp kaldığınız birtakım düşüncelerdir. Duygunuzu bulduktan sonra bir adım geriye gidin ve buna sebep olan düşünceyi bulmaya çalışın. ^^^
Reklam
Harry zorla soluk almaya çalışarak çalı çite yaslandı ve çevresine bakındı. Cedric arkasında parlayan Üçbüyücü Kupası'ndan bir iki metre ötedeydi. Harry soluk soluğa ona, "Al, öyleyse," dedi. "Haydi, al. Önce sen vardın oraya." Ama Cedric kıpırdamadı. Orada durup Harry'ye bakmakla yetindi. Sonra dönüp Kupa'ya baktı. Harry, Kupa'nın altın ışığında onun yüzündeki özlem ifadesini gördü. Cedric dönüp, şimdi ayakta durabilmek için çalı çitten destek alan Harry'ye baktı yeniden. Cedric derin bir soluk aldı. "Sen al. Sen kazanmalısın. Burada iki kez canımı kurtardın." Harry, "Bu iş böyle olmuyor," dedi. İçinde bir öfke hissediyordu, bacağı çok acıyordu, örümceği üstünden atmaya çalıştığı için her yanı ağrıyordu. Ve bunca çabadan sonra Cedric onu yenmişti, ... "Kupa'ya önce varan puanı alır. O da sensin. Bak, diyorum sana, ben bu bacakla yarış falan kazanamam." Cedric, Sersemlemiş örümceğe doğru birkaç adım attı, Kupa'dan uzaklaştı, başını salladı. "Hayır," dedi. Harry sinirli sinirli, "Soylu davranmayı bırak," dedi. "Al şunu da, buradan gidelim."
Siz hiç, bir insanın kurşuna dizilmesini gör­dünüz mü? Elbette ki hayır, öyle infazlarda ancak davetliler hazır bulunur, bunlar da önceden seçil­miş kimselerdir. Sizler hep basılı resimlerdekilerden, kitaplardakinden ötesini bilmezsiniz. Gözbağı, bir direk ve uzakta askerler. . . Hepsi bu kadar de­ğil işte ! Kurşuna dizme müfrezesinin mahkumdan ancak bir buçuk metre ötede durduğunu bi­lir misiniz? Bilir misiniz ki mahkum ileriye iki adım atacak olsa tüfekler göğsüne dayanacaktır ! Bilir misiniz ki bu kısa mesafeden ateş edenler atışlarını kalb bölgesine çevirirler, ve hepsi birden koca koca kurşunlariyle oraya ateş edince insanın, yumruğunu içine sokabileceği bir delik açılır? Ha­yır, bilemezsiniz, çünkü bunlar kimsenin sözünü etmediği küçük ayrıntılardır. İnsanların uykuları vebalıların hayatından daha kutsaldır. Bu mert insanların uykularına engel olmamalı!
Duygular insanın içinde kendiliğinden varolmaz. Onları Yaratıcı yaratır.
"Kedi aç galiba, miyavlıyor, dedim ve besledim." "Hayır Kırmızı. "Kedi aç demek bir düşüncedir. Benim sor- duğum senin içinde oluşan şey..." "Hımm, kedinin acıklı sesini duyunca içim buruldu. Evet, acıma diyebilirim. Evet, evet acıma hissi ona karşı hissettiğim buydu. "Hadi şimdi bunu da käğıda
Sayfa 298Kitabı okudu
Onu rahatlatmaya kesin kararlı bir şekilde yanına yaklaşıyorum: Damien ben iyiyim. Az önce yaşadığımız şey neydi bilmiyorum ama kesin olarak bildiğim şey Ü2gün olduğundu. Beni istedin. Beni istemeni istedim. Seni kullandım. Evet. Bağıra bağıra bunu söylemek istiyorum ve bu umurumda bile değil Damien sen sokaktaki adam değilsin. Sen benim...
Sayfa 156
Reklam
51. Eyalet ve Gerçekler (uzun ama buna değer)
Jeffrey'ye bakıp yeniden oturmasını işaret etti. Kendisi de yerine geçti. Profesör, Amerika sizce de bir şekilde yolunu kaybetmedi mi? Atalarımızın dağlara taşlara kazıdığı idealler yozlaştırılmadı mı? Unutturulmadı mı? Değersizleştirilmedi mi?" Jeffrey başıyla onayladı. "Bu görüşte olanların sayısı her geçen gün
-Ama söz değil mi?.. Çünkü önünde sonunda bir ara eve dönmemiz gerek! -Söz veriyorum, -dedim gülerek... -Gidelim öyleyse! -Gidelim. -Göğe baksanıza Nastyenka, bakın! Yarın harika bir gün olacak; gök ne kadar mavi, hele şu ay! Bakın: Sarı bulut şimdi ayı örtecek, bakın, bakın!.. Ah, hayır sıyırıp geçtiler. Ah şuna bir baksanıza!.. Ama Nastyenka buluta bakmadı, ağzını açmadan oraya mihlanmış gibi duruyordu; bir dakika sonra biraz ürkekçe bana sokuldu. Elleri avucumda titriyordu. Ona baktım... Bana daha da yaslandı. O sırada yanımızdan genç bir adam geçiyordu. Adam birden durdu, dik dik bize baktı ve sonra birkaç adım daha attı. Yüreğim yerinden fırlayacaktı... -Nastyenka, -dedim kısık bir sesle,- bu kim Nastyenka? -O işte, -diye yanıtladı fısıldayarak, bana daha da sokuldu ve daha sıkı sarıldı... Ayakta zor duruyordum. -Nastyenka! Nastyenka! Sensin gerçekten! -diye ses- lendi biri arkamızdan ve aynı anda genç adam bize doğru birkaç adım attı. Tanrım, o ne çığlıktı! Nastyenka nasıl da titredi! Ellerimden nasıl da kurtulup ona koştu!.. Orada ölü gibi kalakalmış, ikisini izliyordum. Ama Nastyenka, adama elini pek gönülsüzce uzattı, sarılışına da pek tutuk karşılık verdi, sonra birden yine bana döndu, ok gibi, şimşek gibi yanımda bitiverdi ve daha ben ne olduğunu anlayamadan boynuma sarılıp içten, coşkulu bir şekilde beni optü. Sonra tek sözcük etmeden yine ona döndü, adamı elinden tuttu ve çekip götürdü. Uzun süre orada arkalarından bakakaldım... Çok geç meden gözlerimin önünde yitip gittiler.
Bir yanım balkonda durmaya devam etmemi meltemin saç-lanmı okşayıp geçmesini ayaklarımın altındaki okyanusun sesini dinlememi söylüyor ama bir tarafım odaya bakmam için beni dürtüyor. İçeri geçip yatağın kenarında duruyorum. Yatak şeffaf duvara karşı belli bir açıda yerleştirilmiş ve tek parça bir perde tavandan aşağı sarkıtılmış içeri giren
Sayfa 104
“‘-Bu kadar basit olduğunu mu düşünüyorsun? Buraya geri döneceğim ve her şey düzelmiş olacak öyle mi?’ ‘-Hayır. Ama ilk adım olacak. Sen ve ben, hayatım. Varış noktamız bu. Oraya ulaşmak için binlerce adım atmaya bile razıyım.’”
Sayfa 338 - Martı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İleride bir polis gördüm, adımlarımı hızlandırıp doğruca yanına gittim, damdan düşer gibi, "Saat on!" dedim. "Hayır!" cevabını verdi polis, şaşırmış. "Saat iki." "Saat on!" dedim. "Saat on!" Hırsımdan inildeyerek bir-iki adım daha attım, elimi yumruk yapıp, "Bunu biliniz ki," dedim, "saat ondur." Durdu, bir süre düşündü, dikkatle baktı bana; afallamıştı. Sonunda, gayet sakin, "Saat kaç olursa olsun, evinize gitmenin tam vakti!" dedi.
Sayfa 54
"Nasıl zorlu bir işe kalkışıyorum ama anlamsız bir şeyden korkuyorum! Hımm... elbette, her şey insanın kendi elinde ama korkudan önüne çıkan fırsatları kaçırıyor... Bariz bir gerçek bu... İlginç, acaba insanlar en çok neden korkarlar? Her şeyden çok yeni bir adım atmaktan, yeni bir fikir dile getirmekten... Ne kadar çok gevezelik ediyorum böyle. Bu yüzden de hiçbir şey yapmıyorum. Aslında şöyle demek daha doğru: Hiçbir şey yapmadığım için gevezelik ediyorum. Böyle gevezelik etmeyi şu son bir ay, günlerce bir köşede yatıp kadim dönemlerde olan bitenleri düşünürken öğrendim. İyi de şimdi niye gidiyorum ki? Gerçekleştirebilecek miyim gerçekten? Ciddi ciddi yapacak mıyım bunu? Hayır, hiç de değil. Bir hayal uğruna kendi kendimi oyuncaklarla oyalıyorum! Evet, gerçekten oyuncaklarla!" ~Rodion Romanoviç Raskolnikov
Paravan yukanda derken sesim öyle kısıktı ki duyup duymadığından bile emin değildim. Külotunu çıkar. Demek ki duymuş. Ya sana çoktan çıkardığımı söylersem? Ben insanların arasındayım Bayan Fairchild. Bana işkence etme. Asıl sen bana işkence ediyorsun diyerek öfkelendim Tamam. Şimdi külottan tamamen kurtul. Eteğimi kaldınp külotu
Sayfa 34
'Korktuğumu söylersem bana güler misin?' 'Hayır, asla.' 'Belki de senin numaranı denesem iyi olur. Benim adım Celaena Sardothien ve ben hiçbir şeyden korkmam.' 'Sanırım biraz daha inanarak söylemen gerek.'
Sayfa 375Kitabı okudu
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.