Politik anlamda kadınlar hakkında edilecek kelamları, binbir farklı tartışmanın içinde derinleştirmek mümkün fakat ben yalnızca bizden bahsetmek istiyorum. Ekseriyetle arkadaşlığımızdan. Kadınlık üzerine düşünmeye başlamam hangi yaşlara denk geldi, çok da emin değilim. Çalışan bir annenin kızı için tek dileğinin parasal anlamda özgür olduğu bir
Kitabı bitir bitirmez Franz Kafka'nın "Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?" sözü geldi aklıma. Uzun bir süreden sonra bir kitap okuduktan sonra gerçekten de sarsıldığımı fark ettim. Kitap bir kişisel gelişim kitabı değil tabi ki. Fakat içimizdeki şeytanı -ya da
Kimsesizim, hısmımdɑ yok hɑsmım dɑ,
Görünmezim, cismimde yok resmim de,
DiI üzmezim, tek hece vɑr ismim de,
Bɑrınɑğım gönüI denen yer benim…
Benim ɑdım ɑşk...
Akşam çökmek üzereydi, akşam soğuktu. Mevsimlerden sonbahardı. Uzakta ağaçlar yapraklarını titreten bir rüzgâra direniyor, çehrelerine inen kahverenginin o kasvetli tonuna hazırlanıyordu. Benim içimde adım adım bir kış büyüyordu. Bir de hasret… Hasret bir ayaz gibi yüzümü, ellerimi, bedenimi, neyim var neyim yok, her şeyimi esir alıyordu. Onsuz geçen ilk saatlerimde zaman sadece aleyhime işliyordu. Zaman, silahsız bir düşmandı; yalnızca gelip geçmekle bile canıma okuyordu. Adımın üstü çizilmişti o bahar ülkesinden. Ben bundan böyle sonsuz bir kış ülkesinin sakiniydim. Sevdiğim adamın hayatından ebediyen silinmiştim, onun evinden, yöresinden… Ve sonunda kalbinden…
Nasıl dayanacaktım? Ruhumun yarısını değil tümünü, kalbimin misafirini değil sahibini ardımda bırakarak yeni bir hayata nasıl alışacaktım? Alışamazdım...Biliyordum...
"Aşkın mantığı var mı ki?" Yağız onu yalnız bıraktığım yatakta oturmuş bana bakarken sanki dudakları ilan-ı aşk etmemişçesine rahattı. Bense onun aksine şaşkın... Hırçın davranmaya hazırladığım bedenim benden bağımsızca hafif hafif titrerken yarı açık dudaklarım ve kalkık kaşlarımla minik bir adım geriledim. "Ben abin kadar sabırlı bir adam değilim. Sende Leyla gibi tüm dünyanı içine taşıyan bir kadın..." Yağız karşıma dikilirken bir adım daha geriledim. "Sana dair hissettiklerimi azarlayıp susturmaya cağım Lena. Ben susarsam başkası konuşur çünkü. Başkasıyla konuşma ihtimaline olurum yok benim!" Dedi tek düze sesinin aksine tehditkar bir tonla. "Sen kabul et yada etme. Sev ya da sevme." Parmağıyla kendisi kalbini dürten çocuk beni duvarda kıstırırken endişe ve meraktan titreyen çenemi yakaladı ve yere diktiğim gözlerimi kendilerininkinin hizasına çıkardı. "Ben senin adını düşündüğüm zaman bile burası deli oluyor." tekrar kalbini gösterdi. "Seni benle gel diye zorlayamam. Ama gelirsen beni dünyanın en mutlu çocuğu yaparsın. Öte yandan...Gelmezsen yani" Elleri saçlarımın uçlarını oynarken sesi hafifte olsa bir öz güven kaybına uğraşmış gibiydi. "Ben akşam babasının çikolata getirmesini bekleyen o yaramaz velet olurum . Benim hiç gelmeyen acı çikolatam olursun Lena..."
Kız Kurusu - Hale Bilgiç
TEK HECE
Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim...
Bülbül benim lisanımla ötüştü,
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe
BİR AŞK HİKAYESİ
New York Grand Central tren istasyonunun danışma bürosunun üzerindeki saat, 6'ya altı dakika kaldığını gösteriyordu. Uzun boylu ve yanık yüzlü teğmen, tam saati anlamak için gözlerini kırptı. Kalbi, kendisini şaşırtacak denli hızlı çarpıyordu. Altı dakika sonra, on üç aydır yaşamında son derece önemli bir yer kaplayan, hiç
NEŞET ERTAŞ
Şiirlerin-türkülerin çoğunda kendi adı yerine ‘garip’ sözcüğünü kullanan Neşet Ertaş; “Ben küçük yaşlarımda bile bazı türküler üretirdim ama bu türkü benim demezdim, öyle çalardım türküleri. Babam arif kişiydi, bir gün dedi ki, oğlum sen bir şeyler yapıyorsun, kendin türküler söylüyorsun ama sonunda bir şey demiyorsun. Hayli türküler
Tramvayda Birisine
Efendi! Yan gözle hor bakma bana,
Senin baban kadar benim yaşım var
Belki tuhaf gelir şu halim sana:
Geçinmek uğrunda çok savaşım var.
Halimden hoşnudum; düşkün değilim.
Yarım kalmış şiirlerim var benim
Başlayıp bitiremediğim
Kalemin yazmaya meydan okuduğu
Fikirlere zincir vurulduğu
An'larım var benim
Her başlangıcın bir sonu yok
Her hedefin varış noktası
Yarım kalmış yaşantılar gibi
Hayatın durduğu o anlar gibi
Bir çiçek sonsuza kadar varolmaz
O da yok olur sonbaharda
Bir cemre düşer toprağa
Ve ilk adım atılır
Sonun başlangıcına..
–Furkan
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Bir çok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse