_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
_Epikürcü zevk düşkünlerine göre, Tanrıların yaşamlarından daha mutlu başka yaşamlar düşünülemez. Çünkü tanrılar hiçbir iş yapmaz; hicbir şeyle uğraşmaz; hicbir gayret sarf etmez; bilgeliklerinin tadını çıkarırlar; en derin ve sonsuz hazları tadacaklarını daima bilirler. Epikürcülükte tanrıların tam anlamıyla mutlu olduğunu, ama tam tersine
Atomik
1. Bir şeyden son derece az miktarda olan; daha büyük bir sistemin en küçük birimi.
2. Çok büyük bir enerji ve güç kaynağı.
Alışkanlık
1. Düzenli olarak tekrarlanan bir rutin ya da uygulama; belli bir duruma otomatik bir tepki
1
Atomik Alışkanlıkların Şaşırtıcı Gücü
KÜÇÜK ALIŞKANLIKLAR NEDEN FARK YARATIR?
"İyi alışkanlıkların değeri
"Sevdikleriniz sizi nasıl çıldırtabilir? O çıldırış geçmişi silmenize neden olur mu?"
.
Tolga, mimar babasının gölgesinde ünlü bir çapkındır. Oysaki kendi işi de mimarlıktır. Ne var ki babasının yaptığı işler bir marka adını alınca o da ikinci tutkusu olan şiir yazmaya yönelir. Bir şiir yerliğinde toy ozanların yazdığı şiirlerden
Deniz acı acı alay edercesine, Pip’in ölümlü bedenine dokunmamış, ölümsüz ruhunu boğmuştu Daha doğrusu büyülü derinliklere sürüklemişti ruhunu. Orada, küçük kara adamın dalgın gözlerinin önünde, yeni yaratılmış bir dünyanın hiç bozulmamış biçimleri, bir ileri bir geri kayıyordu. Orada Büyük Akıl, o cimri deniz tanrısı, biriktirdiği hazineleri seriyordu gözünün önüne. Gamsız, sevgisiz ve hep genç kalan sonsuz derinlikler içinde, Pip, Tanrı gibi her yerde var olan, sürü sürü mercanlar görüyordu; sularin göklerinden yukarı, yıldız çemberleri savuran mercanlar... Pip, dokuma tezgâhinin pedalında Tanrının ayağını görüyordu; gördüğünü de söylüyordu. İşte bu yüzden deliye çıkardılar adını. Insanların çılgınlık dediği şey, Tanrı için aklın ta kendisidir. Tüm insan düşüncelerinden sıyrılan akıl, Tanrı düşüncesine ulaşır sonunda; bu düşünce, akıl dışı ve çılgınca bir seydir bizim için. Oysa bu düsünceye varan, mutluluğun da mutsuzluğun da üstüne çıkar; umursamaz olur tipki Tanrı gibi.
Bundan Ötesine gelince, Stubb'ı fazla ayıplamayın. Balina avında olur böyle şeyler. Sonunda göreceksiniz ki, benim de başıma gelecek aynı şey; beni de bırakıp gidecekler.
Hüsn ü Aşk
"Gayret dedi Aşk’a ey birâder
Gel yol eri yolda olmak ister"
Besmele-Hamdele-Salvele..
Merhum Şeyh Galib Hazretlerini Rahmetle yâd edelim. Hamd ile salvele getirip evvala; Hazretin ruhuna bir Fatiha armağan edelim.
Elimden geldiğince ve kalemim yettiğince, bu şaheseri terennüme ve dahi izaha yelteneceğim. Haddimiz ile
En karanlık köşelere girerim,girerim sen giremezsin
Kafam kızar sokaklarda söverim,söverim sen sövemezsin
Sarhoş olur kapılarda düşerim,düşerim sen düşemezsin
Dünyayı dar ederlerde gülerim,gülerim sen gülemezsin
Aklını kullan adını çıkar deliye
Gulyabani, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın yazmış olduğu, nükteli bir anlatıma sahip ve batıl inançları ve batıl inançları olan insanları eleştiren bir kitap. Yıllar önce yazılmasına rağmen bugün okuduğumuzda da yüzde bir tebessüm hatta bazen sesli gülüşlere sebep oluyor. Bu da yazarın bir mizah dehası olduğunu kanıtlıyor bence.
Kitap, bir Hanımnineden Hüseyin Rahmi’ye gelen mektupla başlıyor. Bu Hanımnine, Hüseyin Rahmi’den cinli, perili ya da içinde çarşamba karısı, gulyabani gibi korkutucu ögeler bulunan bir roman yazmasını ister. Hüseyin Rahmi bu isteğe kayıtsız kalamaz ve hem komik hem de ürkütücü olan Gulyabani’yi yazar. Okurken bazı yerlerde tedirgin olduğumu itiraf etmeliyim.
Kültürümüzün en önemli korku unsurları hepimizin malumu. Kitapta çok zengin bir teyzemiz var ve malına konmak isteyen düzenbaz akrabaları geceleri kılıktan kılığa girip, tuhaf sesler çıkararak ve çeşitli tuzaklar kurarak bu kadıncağızın adını deliye çıkarır. Böylelikle malına konup sefa sürmektedirler. Ancak eve yeni gelen hizmetçi kızımızın da sayesinde bütün gizemler açığa çıkar.
Gulyabani, ilk 1913 yılında basılmış. Şunu söyleyebiliriz bence, insanlar o günden bugüne hiç değişmemişler. Günümüzde aynı unsurlar kullanılarak birçok insan kandırılıp, dolandırılıyor.
Elbette insanız ve korkularımız olacak ancak korkunun esiri olmak çok başka bir durum. Eğer çevrenizde cinci hocalara gidenler varsa bu kitabı muhakkak okutun derim. :)
GulyabaniHüseyin Rahmi Gürpınar · Kırmızı Kedi · 201610,6bin okunma